Bugüne kadar orda burda yazdığım yazılarımı derleyip toparlayıp 2016’da blogumu açmamdan itibaren her sene yıl sonunda o senenin seyahatlerinin bir özetini yazıyorum. (bkz: 2016 seyahat defterim ve 2017 seyahat defterim yazıları) Aslında genelde Aralık ayı ortalarında çok sevdiğim Galata Federal’e gidip bol çikolatalı ve kreması üstünde kalori bombası mocha içerken yapıyorum bunu ama bu sene genel moral – motivasyon düşüklüğümden son ana kaldı ve içecek kalorili – kremalı bir kahvem bile yok!
Neyse efendim geç de olsa güç olmasın ve gelenek bozulmasın. 2018 seyahat defterim yazısı başlasın. Seyahatleri anlatmaya geçmeden geçen yılda kendimce çok seyahat ettiğimi ama içimde bir şeylerin değiştiğini de söylemem gerek. Ne demek istiyorum? Seyahat etmeye ilk başladığım zamanlar x yeri görmek, y aktiviteyi yapmak şekilde puan toplama modunda başlayan seyahat maceram şu sıralar deneyim, aynı şeyi farklı yollarla yapma örnekleri görme ve ilham alma üzerine evrildi.
Artık gittiğim ülke/şehir sayısını bilmiyorum ve saymıyorum. Çok sevdiğim bir şehre aynı sene içinde bile hiç suçluluk duymadan ikinci defa gidebiliyorum. Seyahatteyken gezme keşfetme zamanımdan kesip kitap okuyabiliyorum. Bilgisayar açıp bir cafede saatlerce çalışabiliyorum. Benim için bir sonraki adım gezilecek yerler listesi hazırlamadan sadece keyif almak için gitmek olacak galiba! 😊 Gene de seyahat ve keşfetmek hayatta en sevdiğim şeylerden biri. Üzerime bir rahatlık gelse de ziv ziv gezmeye devam edeceğime eminim.
Ocak: İzmir & Amsterdam & Delft
Yeni yılı ailelerimizle İzmir’de karşıladıktan bir on gün sonra yıllık Amsterdam çıkarmamızı yapmak üzere yollara döküldük. Her Ocak’ta (çünkü yıl başı sonrası otel fiyatları çakılıp en düşük zamanlarını yaşıyor) koşa koşa bu dondurucu soğuğa giden deliler olarak bu sene de bir 5 günlüğüne kaçtık. Bu Amsterdam seferimden: Deflt Gezi Rehberi, 100 Maddelik Amsterdam Yeme İçme Notları I ve II gibi epik destansı yazı içerikler çıkardım. Okumak için yazı isimlerine tıklayınız.
Aşağıdaki instagram post’unda da Amsterdam dekikodusu olarak en ünlü coffee shop The Bulldog’un kuruluş hikayesini okuyabilirsiniz.
Şubat: İstanbul’da Evdeyiz
Bu ayı evde geçirdik, gelecek ay gideceğimiz Tayland için bütçemizi hazırladık. Evde bol zaman geçirmek ve seyahat bloglarında gezinmek bana çok ilham verdi. En sevdiğim iki şey olan: ilham veren kadınlar ve seyahat konularını birleştirerek İlham Veren Kadınlar Serisi röportajları dizime başladım.
Şubat ortasından itibaren yıl boyunca her hafta ilham veren, bolca seyahat eden ve içerik üreten bir kadınla röportaj yaptım. (hepsine topluca şuradan ulaşabilirsiniz) An itibari ile 42. hafta içindeyiz ve Japonya’dan, Meksika’ya, türlü Avrupa ülkesine, Avustralya’ya demeden ilham veren kadınların peşinden gidiyoruz her hafta. Bu sene blogum için yaptığım en sevdiğim işlerden biri oldu bu seri.
Mart: Büyük Tayland Seferi – Bangkok, Phi Phi ve Phuket
Mart ayında en sevdiğim kıta olan Asya’nın en güzel ülkelerinden Tayland için uçağa son çağrıda koşarak bindik. Tam on iki saat sonra Bangkok’taydık. İki gün boyunca durup dinlenmeden burayı gezip (detaylar için: Kaotik ve Eğlenceli 48 Saatte Bangkok Rehberi) bayıldık. Kesin bir daha gelelim listemize ekleyip Phi Phi Adası için yola koyulduk. Phi Phi’de gözümüzün beyaz kum ve turkuaz suya doyduğu harika bir üç gün geçirdikten sonra ana ada Phuket’e dönüp bir gün de burayı keşfettik.
Bu arada Tayland seyahatim için Interrail Turkiye hesabına takeover yaptım. Blogumu, yazılarımı ve ürettiğim içerikleri daha geniş kitlelere ulaştırmak için harika bir fırsattı. Müteşekkirim.
Tayland’a ilk gezim olmasına karşın bu ülkeye gidenlerin neden çok aşık olup sık sık geri gittiklerini çok net görebildim. Doğası, başta filler olmak üzere hayvanları, Andaman denizi, mutfağı, gün batımları, kafası rahat insanları ile gerçekten “yeryüzünde cennet” diyebileceğimiz bir ülke. Bir doz daha Bangkok, yılın her zamanı güneydeki adalar, kuzeydeki mistik Chiang Mai için uygun zaman ve bilet buldum mu affetmem!
Nisan: Adım Adım Anadolu – Mardin,Diyarbakır, Adıyaman/Nemrut, Adana ve Mersin
Mardin’e yaptığımız iş seyahatini Diyarkbakır üzerinden Adıyaman’a geçiş ve Nemrut’ta güneş doğuşu izlemeye bağlama kararını iyi ki de almışız. Yılın en güzel güneşi de böylece doğdu. Başka galaksideymiş gibi hissettiğimiz Nemrut’a bayıldık. Tüm tur kafileleri gittikten sonra Nemrut’taki bekçi amcanın karavanında çay içemeye davet edilmemiz de altın vuruş oldu.
Bu seyahatimden sürekli Nemrut’u anlatsam da Mardin’e haksızlık yapıyor gibi hissediyorum. Çünkü Mardin gerçekten çok güzel ve bir hafta geçirseniz sıkılmayacağınız dolu dolu bir şehir. Çok detaylı bir rehber yazmıştım ancak Ağustos – Eylül gibi sitemin başına bazı talihsizlikler geldi ve silindi. Bence Mardin’e yeniden gitmem şart oldu. 🙂
Ayın ikinci yarısında düğün dernek sebebiyle Adana’ya ve gitmişken yakındaki Mersin’e gittik. Gezip görme öğrenmeden çok 7/24 durmaksızın en çok yemeği kim yiyebilir festivaline dönüştü. Mutluydum.
Mayıs: İstanbul’da Evdeyiz ve Haberler Güzel!
Telefon numaralarını, tarihleri, önemli günleri ezberleyemiyorum. Bazen kendi doğum günümü durup bir kaç saniye düşünmem gerekiyor. (#truestory) Ancak asla ama asla unutmayacağım bir tarih var. 2018 yılı Mayıs ayında güneşli ve güzel bir Pazar günü: 13 Mayıs Pazar. Barley’miz, biricik yavrumuzun bize gelişi.
Hayat asla eskisi kadar kolay olmadı. Eve, rutinlerimize, belirli saatlerde yatıp kalkmaya ve günde iki defa sokaklarda yürümeye başladık. (detaylı maceramızı okumak için: Barley – Gerçek Sevgi ve İlk Defa Köpek Sahiplenme Deneyimimiz) Yılın en harika olayı ve hatta süregelen yolculuğu Bar oldu bizim için.
Haziran: Aile Boyu Belgrad’dayız
Bayram için Atıl’la anne babamızı aldık vizesiz, eurosuz Belgrad’a gittik. Bol yürüyüşlü, yemeli – içmeli, mekan keşfetmeli bir seyahat oldu. Geçen sene annemle gittiğim Kiev’den sonra baya baya Doğu Avrupa/ Slav ekolüne alışmıştım. Zaten iki ay sonra Rusya’ya yolcusu olacaktık.
Çıktı alıp hiç araştırma yapmadan ilk uçağa gözünüz arkada kalmadan atlayabileceğiniz Belgrad Gezi Rehberi yazımı üzerine tıkalayarak okuyabilirsiniz.
Temmuz: İş Nedeniyle Cenevre, Chamonix ve Sonra Beyonce – Jay Z Konseri için Paris
Yılın en beklenen seyahati yani Beyonce – Jay Z On the Run II turnesile aylar önceden milyonlarla kapışarak aldığım biletlerim nedeniyle Paris’ti. Bu sene Barley’nin gelişi hariç en mutlu olduğum, yaşadığımı en fazla hissettiğim anlardan biriydi bu konser. Ancak konserden ve Paris’ten önce Temmuz ayında iş nedeniyle Cenevre’ye, oradan da Chamonix’ye gitmiştik. Mont Blanc dağının etekllerindeki minnoş kasaba Chamonix’yi karlar altında olmadan görmek, doğada yürümek çok keyifliydi.
Temmuz’un ikinci haftası gene kaderin bir oyunu olarak Cenevre üzerinden Paris’e yollandık. Daha önce defalarca geldiğimiz, favori mekanlarımız, mahallelerimiz olan Paris’te çok güzel bir beş gün geçirdik. Tam Atıl’ın doğumgününde Disneyland’e gittik. Benim çok hızla tepeden inen roller coaster’da bayılam da en çok güldüğümüz olayı oldu bu seyahatin. Paris dönüşü bu şehirden aldığım bol ilhamla bir takım Paris yazıları yazdım (tık tık).
Ağustos: Ra Ra Rasputin – Rusya ile İlk Tanışma
Vize kalkar mı? Beklesek mi? derken yılın ikinci ve uzuun bayram tatilinin yaz sonuna denk gelmesi ile kışın rahat gezemeyeceğimiz Rusya’ya gitme kararı aldık. Yalnız bu kararı ve biletleri Ocak ayında almıştık. Henüz yavru bir köpeğimiz olacağını bilmiyorduk. O nedenle sekiz günlük uzuun bir plan yapmıştık.
Moskova’dan başladık. Çok gösterişli, ihtişamlı ve abartılı bir şehirdi. Tam %100 turistik olup beklentileri karşılayan türden. Detaylı Moskova Gezi Rehberimi okumak için üzerine tıklayabilirsiniz. Moskova’da üç günden sonra dolu dolu beş gün geçireceğimiz ve benim tüm sene boyunca açık ara favori şehrim olacak St. Petersburg’a geçtik.
Burada Sovyet dönemi atari oyunları salonu, sadece İspanyolca konuşarak girilen speakeasy bir bar, KGB’nin eski merkezi gibi tam benlik ve weirdo şeyler kovaladık. Ayrıca Hermitage Müzesi resmen sanat, ihtişam ve Rus monarşisinin akla hayale sığamayacak zenginliğini şov yaptı. Bir de Dostoyevski romanlarında ana karakterlerin yürüdüğü nehir kenarı, saman pazarı mahallesi gibi yerlere ayak basmak da süperdi. Bonus olarak Rus yemekleri ve tatlılarını da sevince Petersburg’u bir daha gitmek istediğim şehirler listesine ekledim. Bu seyehatin tek eksi yönü Barley’i çok özleyip son bir kaç günü kendimize dar etmemiz oldu.
Eylül: İstanbul’da Evdeyiz
Rusya dönüşü cebimizde hiç yeni uçak bileti olmadan evdeyiz. Türk lirası sürekli devaluasyona uğruyor. İlk atak Temmuz’daydı ama Eylül’de de hiç iç açıcı ilerlemiyor. Bir Pazar gecesi saat 12’den sonra Okyanusya ve Asya piyasalarından gelen atakla dolar bir anlık da olsa 7.20 TL’yi görüyor.
Ben panik ve umutsuzluk ruh halindeyim. Maaşımız, birikimlerimiz dolar cinsinden dakika başı eriyor. Seyahat etmeyi düşünmek yerine araba ile (neden araba? çünkü Barley) hangi ülkelere iltica edebiliriz acaba diye düşünüyorum.
Böyle bir ayda beni dertlerimden uzaklaştıracak parkta ve yogalı bir teklif alıyorum. Decathlon ile Eylül ayında güneşli bir Pazar sabahı Maçka Demokrasi Parkı’nda yatmalı yuvarlanmalı harika bir yoga seansı yapıyoruz. 2019’da dört yılına girecek düzenli yoga yapma maceramın en mutlu günlerinden biri. Ben sonunda yoga eğitmenliği eğitimi almak için zaman ayırmam gerektiğine emin oluyorum. kalp kalp kalp.
Ekim: Rönesans ve Kırmızı Cola Floransa’dalar! + Milano
Bu sefer doğum günüm için Atıl reyiz sürpriz yapıyor ve biletleri alıyor. Yıllardır geyiğini döndürdüğümüz Floransa’ya gideceğiz. Oradan da trendle Milano’ya. Rönesans ve kırmızı cola (şekerli olan) ilişkisi nedir derseniz sizi aşağıdaki instagram post’uma alayım. 🙂
Şaka bir yana; her yere yürünen, huzur ve sanat dolu, acelesiz, sonbaharın çok yakıştığı Floransa’ya bayılıyorum. Yeniden yeniden gelip hatta bir dönem yaşamak isteyeceğim kadar güzel bir şehir. (bence tam “şehir” değil ama olsun) 2019’da araba kiralayıp Toskana turu yapma hayalleri ile buradan ayrılıyorum. Detaylı Floransa gezi rehberimi okumak için üzerine tıklayabilirsiniz.
Milano zaten İtalya’da her gittiğinizde yeni şeyler, mekanlar keşfedeceğiniz harika yerlerden biri. 2017’de Noel zamanı gitmiştim ışıl ışıldı. Sonbaharda ise daha sakin ve turuncu İtalyan ışığı altında daha farklı ve gene çok güzeldi. Milano gezi rehberi yazıma üzerine tıklayıp ulaşabilirsiniz. İlerleyen günlerde süper kapsamlı bir Milano yeme – içme rehberi yayınlayacağım. Onu da şimdiden söyleyeyim.
Kasım: Başta Soğuk Ama Girince Alışıyorsun – Varşova
Kasım ortalarında iş daha doğrusu iş eğitimi sebebiyle Varşova yolları gözüktü. Buraya direkt uçuş diğer Avrupa başkentlerine göre biraz nadir olduğu için Pazartesi akşam başlayıp Perşembe akşam bitecek progama uygun bilet yoktu. Pazartesi sabahın körü gidip Cuma gece yarısı dönecek şekilde aldık biletleri. Bu durum başta can sıksa da seyahat blogger’ı kişiliğimi mutlu etti. İş harici zamanlarım arttı ve şehri sadece mesai saati sonrası hava kararınca görmek yerine gündüz gözü ile de bol bol görebildim. Son gün Cuma sabah 06:06’da heyecanla kalkıp bolca yürüyerek gezdim.
Varşova hakkında kararım? Çok dürüst olursam (lütfen kızmaca darılmaca yok) eğer İkinci Dünya Savaşı konusunda süper meraklı değilseniz başka yere bilet alınız. Mesela Krakow. =) Ancak tarihe meraklı, Polonya kültürünü tanımak isteyen biraz da yeme – içme – eğlence mekanı seven biriyseniz sizi şuraya alayım: Başta Soğuk Ama Girince Alışıyorsun – Varşova Gezi Rehberi.
Aralık: Hygge Evde Yaşanıyor Güzelim! Hygge Bana Ben Hygge’me Özelim!
Yılın son ayı ve sıfır seyahat. Çünkü Barley bize ilk geldiği günden beri yılbaşını onunda geçirmek gibi bir hayalimiz vardır. Aslında üçümüz yemek yeriz diyorduk da şimdiki yaramazlık ve enerji seviyesi ile masayı yerle bir edip tabakları kafamızda kırabilir. =) Birlikte yemek hayali gerçek olmayacak kadar güzel olsa da aile fotomuzu (süper net olmasa da) çektik. (bkz: aşağıdaki instagram post’u)
Bundan sonra neler var? dersiniz cebimde kesin olarak bileti ve otel rezervasyonu olan Şubat ayında Filipinler seyahatim var. Onun dışında hiç planım yok ve benden beklenmedik bir şekilde rahat bir ruh halimdeyim. 2019 için hayaller neler? Meksika, yeniden St. Petersburg ve ilkbaharda Toskana’ya gitmeyi çok isterim. Ama bunlar sadece istek, aksiyona geçmedim.
Bu yıl seyahat planlama ve lokasyon seçme işini hayatımda ilk defa sevgilime Atıl’a devrediyorum. O yüzden tek bildiğim Filipinler. Gerisini zaman ve Atıl reyiz gösterecek! Neden bu işten çekildin derseniz sizi Yeni Yılda Denemek & Kazanmak İsteyebileceğiniz 5 Faydalı Alışkanlık yazıma beklerim.
Şimdi söz sizde – 2019 seyahat planlarınız, en çok gitmek istediğiniz yerler nelerdir? Yurt içi ve yurt dışı.. Birlikte listeler yapalım. 🙂 Mutlaka yorum bekliyorum!
ps: tüm yazılardan haberdar olmak & beni takip etmek için instagram sayfam : zeyneppcans
facebook sayfam: zeynepcansoylucom
Harika seyahat olmuş.Kalemine yüreğine sağlık.Mutlu yıllar.
Yazar
çok teşekkür ederim. size de mutlu yıllar 🙂
2019’da bol bol gezmen ve bizlere ilham olman dileğiyle Zeynep😊
Senden görüp gaza gelip Tayland ve yılbaşı için Belgrad’a gittik eşimle ikisi de çok güzeldi😊
Mutlu yıllar😊
Yazar
çok çok teşekkür ederim. çok sevindim bu iki harika yere gitmenize. tam da bu sebeple blog yazıyorum. aşırı mutlu oldum!! 🙂
Süper bir yıl olmuş. Umarım 2019 daha da güzel gelir 🙂
Yazar
çok teşekkür ederim güzel dileklerin için 🙂 sevgiler