2018 Seyahat Defterim

0
shares
Facebook Paylaş
Twitter Paylaş
Google+ Paylaş
LinkedIn Paylaş
Pinterest Paylaş
StumbleUpon Paylaş
+
Bu Nedir?

Bugüne kadar orda burda yazdığım yazılarımı derleyip toparlayıp 2016’da blogumu açmamdan itibaren her sene yıl sonunda o senenin seyahatlerinin bir özetini yazıyorum. (bkz: 2016 seyahat defterim ve 2017 seyahat defterim yazıları) Aslında genelde Aralık ayı ortalarında çok sevdiğim Galata Federal’e gidip bol çikolatalı ve kreması üstünde kalori bombası mocha içerken yapıyorum bunu ama bu sene genel moral – motivasyon düşüklüğümden son ana kaldı ve içecek kalorili – kremalı bir kahvem bile yok!

Neyse efendim geç de olsa güç olmasın ve gelenek bozulmasın. 2018 seyahat defterim yazısı başlasın. Seyahatleri anlatmaya geçmeden geçen yılda kendimce çok seyahat ettiğimi ama içimde bir şeylerin değiştiğini de söylemem gerek. Ne demek istiyorum? Seyahat etmeye ilk başladığım zamanlar x yeri görmek, y aktiviteyi yapmak şekilde puan toplama modunda başlayan seyahat maceram şu sıralar deneyim, aynı şeyi farklı yollarla yapma örnekleri görme ve ilham alma üzerine evrildi.

Artık gittiğim ülke/şehir sayısını bilmiyorum ve saymıyorum. Çok sevdiğim bir şehre aynı sene içinde bile hiç suçluluk duymadan ikinci defa gidebiliyorum. Seyahatteyken gezme keşfetme zamanımdan kesip kitap okuyabiliyorum. Bilgisayar açıp bir cafede saatlerce çalışabiliyorum. Benim için bir sonraki adım gezilecek yerler listesi hazırlamadan sadece keyif almak için gitmek olacak galiba! 😊 Gene de seyahat ve keşfetmek hayatta en sevdiğim şeylerden biri. Üzerime bir rahatlık gelse de ziv ziv gezmeye devam edeceğime eminim.

Ocak: İzmir & Amsterdam & Delft 

Yeni yılı ailelerimizle İzmir’de karşıladıktan bir on gün sonra yıllık Amsterdam çıkarmamızı yapmak üzere yollara döküldük. Her Ocak’ta (çünkü yıl başı sonrası otel fiyatları çakılıp en düşük zamanlarını yaşıyor) koşa koşa bu dondurucu soğuğa giden deliler olarak bu sene de bir 5 günlüğüne kaçtık. Bu Amsterdam seferimden: Deflt Gezi Rehberi, 100 Maddelik Amsterdam Yeme İçme Notları I ve II gibi epik destansı yazı içerikler çıkardım. Okumak için yazı isimlerine tıklayınız.

Aşağıdaki instagram post’unda da Amsterdam dekikodusu olarak en ünlü coffee shop The Bulldog’un kuruluş hikayesini okuyabilirsiniz.

View this post on Instagram

💙🙋🏻‍♀️Blogda yaz(ıla)mayan ilginçli ve süper gereksiz Amsterdam bilgi ve havadisleri vereyim istedim.. ❌❌❌Kendisine "The living room of Amsterdam" (yani Amsterdam'ın oturma odası) diyen The Bulldog’un oldukça ilginç bir hikayesi var. 🌟☝🏻Yer: Red Light Bölgesi Sene:1974… Henk de Vries isimli uzun ve Dutch arkadaş (bkz:ikinci foto) ileride The Bulldog'un kurucu babası olacak. 🤴🏼🐶 Ancak henüz bilmiyor, henüz sadece 24 yaşında ve vefat eden babasından aile yadigarı Sex Shop'u devralmış. sdfdfdfd. 😅😅Henk, sex shop'a gelen müşterilerin "tuhaf isteklerinden" ve azalan işlerden bunalıyor. Bir buhran anında sex shop'un tüm envanterini çıldırıp kanala döküveriyorlar. (Ah orda olup o kanala düşen şeyleri izleyip gülmekten ölmek için neler vermezdim! sdfsds.)😅😅 Şehrin en gözde yerlerinden birinde boş dükkanı ile baş başa kalan 24 yaşındaki Henk, "bundan sonra ne yapsam?" 🤷🏼‍♂️🍊diye düşünürken aklına harika bir fikir düşüyor. 💡🌟Herkesin evinin en rahat koltuğunda oturur gibi oturup takılacağı ve marihuana içeceği (!!!!) bir yer açma fikri bu. Kurumsal kimlik ve logo işlerini de kendi bulldog cinsi köpeği Joris'in suratını çizerek hallediveriyor. 🐶🕺🏻Mekanın adı da hazır: The Bulldog. Sağlığında mekana ismini veren Jorris de bu sıcak mekanda müşteriler arasında geziniyor. Zamanla fikir süper tutuyor. Gerisi tarih.. Bugün The Bulldog baya büyük ve bilinen bir marka. Amsterdam'da pek çok lokasyonda var, barları ve hostelleri de var. Ancak hikayenin ilk başladığı "the living room" hala Henk'in sex shop envanterlerini kanala döküp açtığı yerinde üzerinde "The First Coffee Shop" (ilk coffee shop) tabelesı ile gülümsüyor. ❌❌❌ Henk’in hikayesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Mutlaka yorum bırakınn 🙋🏻‍♀️🙋🏻‍♀️

A post shared by Zeynep Cansoylu (@zeyneppcans) on

Şubat: İstanbul’da Evdeyiz 

Bu ayı evde geçirdik, gelecek ay gideceğimiz Tayland için bütçemizi hazırladık. Evde bol zaman geçirmek ve seyahat bloglarında gezinmek bana çok ilham verdi. En sevdiğim iki şey olan: ilham veren kadınlar ve seyahat konularını birleştirerek İlham Veren Kadınlar Serisi röportajları dizime başladım.

Şubat ortasından itibaren yıl boyunca her hafta ilham veren, bolca seyahat eden ve içerik üreten bir kadınla röportaj yaptım. (hepsine topluca şuradan ulaşabilirsiniz) An itibari ile 42. hafta içindeyiz ve Japonya’dan, Meksika’ya, türlü Avrupa ülkesine, Avustralya’ya demeden ilham veren kadınların peşinden gidiyoruz her hafta. Bu sene blogum için yaptığım en sevdiğim işlerden biri oldu bu seri.

View this post on Instagram

Dünya üzerinde aşırı ilham veren insanlar var..🌟Ne tesadüftür ki çoğu kadın 👸🏻👸🏼👸🏾 Ürettikleri içerikleri, yazılarını/bloglarını/video’larını en sevdiğim dizinin merakla beklenen yeni bölümü gibi takip ettiğim kadınlar var. Çok ilham aldığım, “ileride keşke onun gibi olabilsem” dediğim kadınlar var. Kariyerlerini, yaşama düzenlerini seyahate göre ayarlayan ve gene de işinde çok başarılı kadınlar var. Her şeyi geride bırakıp kalıcı veya bir süreliğine dünya turuna çıkan, cesaretlerine hayran kaldığım kadınlar var. Annelik ve seyahat işini keyifle ve eğlenerek bir arada götüren kadınlar var. Bu kadınları sadece yakın çevreme anlatmakla kalmayayım, bu ilhamı blogdan herkesle paylaşayım dedim. Bundan sonra her haftaya bir adet ilham veren kadın röportajı ile başlamak istedim. Hedefim 52 hafta, yani koca bir yıl boyunca ilham veren röportajlar ve harika bloglar/içerik üreticileri paylaşmak. 🌟🤩 İlham veren kadınlar serisi röportajlarına Burcu Başar ile başlayalım. 💙Ben Burcu’yu yaklaşık 1.5 – 2 yıl önce keşfettim. Açık ara en sevdiğim seyahat bloglarından bizzarrejourneys.com ‘un yazarı ve efsanevi fotoğraflarını çeken kişi. Her birini poster yapıp duvara asmak isteyeceğiniz kadar iyi fotoğraflar çekiyor. 🙌🏻🌟Doğa ağırlıklı ve çok ana akım sayılmayacak yerleri geziyor. 🌿Bir de seyahate çıktığında websitesinde günü gününe günlük tutuyor. 📝O seyahate çıkınca, bana “günlükler geliyor!!” diye bir neşe geliyor. 📝💛An itibari ile Japonya’da seyahatte ve bu soruları taa Japonya’lardan yanıtladığı ve (tam hayal ettiğim gibi) serinin ilk röportajı olduğu için kendisine çok minnettarım… Röportajı okumak için link bio’da 😘 #ilhamverenkadinlar

A post shared by Zeynep Cansoylu (@zeyneppcans) on

Mart: Büyük Tayland Seferi – Bangkok, Phi Phi ve Phuket 

Mart ayında en sevdiğim kıta olan Asya’nın en güzel ülkelerinden Tayland için uçağa son çağrıda koşarak bindik. Tam on iki saat sonra Bangkok’taydık. İki gün boyunca durup dinlenmeden burayı gezip (detaylar için: Kaotik ve Eğlenceli 48 Saatte Bangkok Rehberi) bayıldık. Kesin bir daha gelelim listemize ekleyip Phi Phi Adası için yola koyulduk. Phi Phi’de gözümüzün beyaz kum ve turkuaz suya doyduğu harika bir üç gün geçirdikten sonra ana ada Phuket’e dönüp bir gün de burayı keşfettik.

Bu arada Tayland seyahatim için Interrail Turkiye hesabına takeover yaptım. Blogumu, yazılarımı ve ürettiğim içerikleri daha geniş kitlelere ulaştırmak için harika bir fırsattı. Müteşekkirim.

Tayland’a ilk gezim olmasına karşın bu ülkeye gidenlerin neden çok aşık olup sık sık geri gittiklerini çok net görebildim. Doğası, başta filler olmak üzere hayvanları, Andaman denizi, mutfağı, gün batımları, kafası rahat insanları ile gerçekten “yeryüzünde cennet” diyebileceğimiz bir ülke. Bir doz daha Bangkok, yılın her zamanı güneydeki adalar, kuzeydeki mistik Chiang Mai için uygun zaman ve bilet buldum mu affetmem!

View this post on Instagram

🐘 Bugün ilk defa fil barınağı ziyaret ettik. Madenlerde, ormanlarda ağır yük veya show işinde çalıştırılan filleri kurtarıp bir daha çalıştırılıp zorlanmayacakları bir hayat sağlayan bir yer barınak. Normalde 6 fil var, ancak bir anne ve bebek fil hastanede aşılarını olmaktaydı. 🐘💙 Biz dört dişi fil gördük. Hepsi de ülkenin kuzeyinden kurtarılmıştı. Biri 1 yıllık hamileydi (daha 1 yılı daha var doğuma🐘💙). Özellikle iki filin hikayesi bizi çoook etkiledi. Biri madende çalışırken mayına basıyor ve sağ ayağı yaralanıyor. O ayağında tırnakları eksik.. 😭 Diğeri de ormanda ağaç taşımacılığında kullanılırken sahibinin ekonomik durumu kötüleşti diye az besleniyor!!!! Diğer fillere göre o kadar cılız ve ufacıktı ki.. 😭🐘 Şimdi tek işi bütün gün yemek yemek ve günden güne daha sağlıklı olmak. 🙏🏻💙 Sertifikalı barınaklarda zincir kullanmak ve fillerin sırtına yük yüklemek yasak. 👏🏻Tayland’da aşırı genel olan #elephanttrekking yani turistlerin filin sırtına bindikleri bir sektör daha var. Fillerin showlarda türlü numaralar yapsınlar (#fantasea )diye şiddet gördükleri sektörler de var. Aman uzak durun lütfen. Bu nazik devlerin omurgaları 200 kg civarı taşıyabiliyor ve eğitilmeye uygun değiller. Vahşi ve güzel canlılar onlar. Bizim ne haddimize üstelerine koltuklar kurup binmek..💙🐘Yarım günlüğüne bu tarz barınakları ziyaret etmek kişi başı 250-300 tl civarı. Ödediğiniz paranın tamamı bu barınakları finanse etmeye gidiyor. Çünkü yetişkin bir fil günde 300-400 kg meyve, şeker kamışı ve yeşillik yiyor. 🐘🐘 Yolunuz Tayland’a düşerse bu barınakları mutlaka listenize ekleyin.. benim en unutulmaz seyahat deneyimim oldu.. dönüşte süper detaylı olarak blogda yazacağım 💙🐘🐘

A post shared by Zeynep Cansoylu (@zeyneppcans) on

Nisan: Adım Adım Anadolu – Mardin,Diyarbakır, Adıyaman/Nemrut, Adana ve Mersin

Mardin’e yaptığımız iş seyahatini Diyarkbakır üzerinden Adıyaman’a geçiş ve Nemrut’ta güneş doğuşu izlemeye bağlama kararını iyi ki de almışız. Yılın en güzel güneşi de böylece doğdu. Başka galaksideymiş gibi hissettiğimiz Nemrut’a bayıldık. Tüm tur kafileleri gittikten sonra Nemrut’taki bekçi amcanın karavanında çay içemeye davet edilmemiz de altın vuruş oldu.

Bu seyahatimden sürekli Nemrut’u anlatsam da Mardin’e haksızlık yapıyor gibi hissediyorum. Çünkü Mardin gerçekten çok güzel ve bir hafta geçirseniz sıkılmayacağınız dolu dolu bir şehir. Çok detaylı bir rehber yazmıştım ancak Ağustos – Eylül gibi sitemin başına bazı talihsizlikler geldi ve silindi. Bence Mardin’e yeniden gitmem şart oldu. 🙂

View this post on Instagram

@airbnbturkey için tam kaydetmelik Mardin’de 24 saat planı hazırladım. 🙋🏻‍♀️☀️Zaman kadar eski şehir Mardin’de yaşamamış uygarlık yok yok. Sümerler, Akadlar, Babil, Persler, Roma sadece bazıları! Hem tarih, hem kültür, hem mistik hem de yeme içme odaklı gezenleri fazlasıyla mutlu edecek bir şehir Mardin. Vaktim çok diyeni 2500 kelimelik yazımı okumaya sayfamı beklerim. (link profilde😘)Daha hızlı bi’ şeyler olsun diyenlere de 10 maddede özetliyorum hemen 1️⃣1275 yılından kalma eski Kervansaray Artuklu Konağı’nda tarihe ve şampiyonların kahvaltısı ile yemeğe doymaca.. 🥓🍳🥞 Kahvaltıda yok yok! Benim üç favorim: kavurmalı yumurta, manda kaymağı ve Mardin peksimeti. 2️⃣ Büyük kahvaltı üzerine uzun uzun pişen acı kahve #mırra yı denemece. ☕️ 3️⃣ İnanılmaz ama yapımına Güneş Tapınağı ile 5. yüzyılda başlanan Deyrukzafaran Manastırını gezme. Özellikle güneşin doğduğu doğu yönüne ufacık penceresi ile bakan Güneş Tapınağı çok etkiletici ve mistik☀️ 4️⃣Hemen bi’ araca atlayıp Mardin’in 30 km dışındaki Dara Antik Kenti’ne gidiyoruz. Burası 2017’de ziyarate açıldı ve hala kazdıkça yeni kalıntılar çıkıyor. 🏺⚱️İçerisinde bir de Yeniden Diriliş Alanı toplu mezarı var.. 👻 5️⃣ Sırada kademeli su arıtma sistemleri ve yer altı su depoları var. Özellikle devasa büyük su depolarının o dönemle elektriksiz, çimentosunuz inşa edilmesi çok etkileyici..🌟 Yer altı depolarda gezerken eski dünyalara ışınlanmış gibi hissedeceksiniz. 6️⃣ Bu kadar gezince bi’ öğle yemeğini hakettik. Top 5 şöyle: ciğer, Mardin kebabı, kapalı lahmacun #sembüsek, yoğurtlu çorba #lebeni ve tatlı olarak yanında Maraş dondurması ile sütlü kadayıf. 🍢🥟🍮 7️⃣Yemek sonrası şehrin tarihi merkezi Eski Mardin sokaklarında gezmece ve bol bol foto çekimi. Güneş gibi sarı renkli Mardin taşı binaları arkanıza alınca profil fotisi garanti! ☀️😂 8️⃣Alışveriş molası zamanı..Peki neler alalım? mırra, dibek kahve, badem şekeri, yerel gümüş işçiliği #telkari ürünleri, bakır kaplar, eşek sütlü sabun..🛍🛍 9️⃣Güzel şehir Mardin’de güneş batıp gece yükselirken manzaralı bir terasta Süryani şarabı yudumlama zamanı 🍷🌄 🔟Akşam yemeği,mezeler, mis gibi kaburgalı pilav ve sazlı sözlü eğlence için için #CercisMuratKonağı

A post shared by Zeynep Cansoylu (@zeyneppcans) on

Ayın ikinci yarısında düğün dernek sebebiyle Adana’ya ve gitmişken yakındaki Mersin’e gittik. Gezip görme öğrenmeden çok 7/24 durmaksızın en çok yemeği kim yiyebilir festivaline dönüştü. Mutluydum.

Mayıs: İstanbul’da Evdeyiz ve Haberler Güzel!

Telefon numaralarını, tarihleri, önemli günleri ezberleyemiyorum. Bazen kendi doğum günümü durup bir kaç saniye düşünmem gerekiyor. (#truestory) Ancak asla ama asla unutmayacağım bir tarih var. 2018 yılı Mayıs ayında güneşli ve güzel bir Pazar günü: 13 Mayıs Pazar. Barley’miz, biricik yavrumuzun bize gelişi.

Hayat asla eskisi kadar kolay olmadı. Eve, rutinlerimize, belirli saatlerde yatıp kalkmaya ve günde iki defa sokaklarda yürümeye başladık. (detaylı maceramızı okumak için: Barley – Gerçek Sevgi ve İlk Defa Köpek Sahiplenme Deneyimimiz) Yılın en harika olayı ve hatta süregelen yolculuğu Bar oldu bizim için.

Haziran: Aile Boyu Belgrad’dayız

Bayram için Atıl’la anne babamızı aldık vizesiz, eurosuz Belgrad’a gittik. Bol yürüyüşlü, yemeli – içmeli, mekan keşfetmeli bir seyahat oldu. Geçen sene annemle gittiğim Kiev’den sonra baya baya Doğu Avrupa/ Slav ekolüne alışmıştım. Zaten iki ay sonra Rusya’ya yolcusu olacaktık.

Çıktı alıp hiç araştırma yapmadan ilk uçağa gözünüz arkada kalmadan atlayabileceğiniz Belgrad Gezi Rehberi yazımı üzerine tıkalayarak okuyabilirsiniz.

Temmuz: İş Nedeniyle Cenevre, Chamonix ve Sonra Beyonce – Jay Z Konseri için Paris

Yılın en beklenen seyahati yani Beyonce – Jay Z On the Run II turnesile aylar önceden milyonlarla kapışarak aldığım biletlerim nedeniyle Paris’ti. Bu sene Barley’nin gelişi hariç en mutlu olduğum, yaşadığımı en fazla hissettiğim anlardan biriydi bu konser. Ancak konserden ve Paris’ten önce Temmuz ayında iş nedeniyle Cenevre’ye, oradan da Chamonix’ye gitmiştik. Mont Blanc dağının etekllerindeki minnoş kasaba Chamonix’yi karlar altında olmadan görmek, doğada yürümek çok keyifliydi.

Temmuz’un ikinci haftası gene kaderin bir oyunu olarak Cenevre üzerinden Paris’e yollandık. Daha önce defalarca geldiğimiz, favori mekanlarımız, mahallelerimiz olan Paris’te çok güzel bir beş gün geçirdik. Tam Atıl’ın doğumgününde Disneyland’e gittik. Benim çok hızla tepeden inen roller coaster’da bayılam da en çok güldüğümüz olayı oldu bu seyahatin. Paris dönüşü bu şehirden aldığım bol ilhamla bir takım Paris yazıları yazdım (tık tık).

Ağustos: Ra Ra Rasputin – Rusya ile İlk Tanışma

Vize kalkar mı? Beklesek mi? derken yılın ikinci ve uzuun bayram tatilinin yaz sonuna denk gelmesi ile kışın rahat gezemeyeceğimiz Rusya’ya gitme kararı aldık. Yalnız bu kararı ve biletleri Ocak ayında almıştık. Henüz yavru bir köpeğimiz olacağını bilmiyorduk. O nedenle sekiz günlük uzuun bir plan yapmıştık.

Moskova’dan başladık. Çok gösterişli, ihtişamlı ve abartılı bir şehirdi. Tam %100 turistik olup beklentileri karşılayan türden. Detaylı Moskova Gezi Rehberimi okumak için üzerine tıklayabilirsiniz. Moskova’da üç günden sonra dolu dolu beş gün geçireceğimiz ve benim tüm sene boyunca açık ara favori şehrim olacak St. Petersburg’a geçtik.

Burada Sovyet dönemi atari oyunları salonu, sadece İspanyolca konuşarak girilen speakeasy bir bar, KGB’nin eski merkezi gibi tam benlik ve weirdo şeyler kovaladık. Ayrıca Hermitage Müzesi resmen sanat, ihtişam ve Rus monarşisinin akla hayale sığamayacak zenginliğini şov yaptı. Bir de Dostoyevski romanlarında ana karakterlerin yürüdüğü nehir kenarı, saman pazarı mahallesi gibi yerlere ayak basmak da süperdi. Bonus olarak Rus yemekleri ve tatlılarını da sevince Petersburg’u bir daha gitmek istediğim şehirler listesine ekledim. Bu seyehatin tek eksi yönü Barley’i çok özleyip son bir kaç günü kendimize dar etmemiz oldu.

Eylül: İstanbul’da Evdeyiz

Rusya dönüşü cebimizde hiç yeni uçak bileti olmadan evdeyiz. Türk lirası sürekli devaluasyona uğruyor. İlk atak Temmuz’daydı ama Eylül’de de hiç iç açıcı ilerlemiyor. Bir Pazar gecesi saat 12’den sonra Okyanusya ve Asya piyasalarından gelen atakla dolar bir anlık da olsa 7.20 TL’yi görüyor.

Ben panik ve umutsuzluk ruh halindeyim. Maaşımız, birikimlerimiz dolar cinsinden dakika başı eriyor. Seyahat etmeyi düşünmek yerine araba ile (neden araba? çünkü Barley) hangi ülkelere iltica edebiliriz acaba diye düşünüyorum.

Böyle bir ayda beni dertlerimden uzaklaştıracak parkta ve yogalı bir teklif alıyorum. Decathlon ile Eylül ayında güneşli bir Pazar sabahı Maçka Demokrasi Parkı’nda yatmalı yuvarlanmalı harika bir yoga seansı yapıyoruz. 2019’da dört yılına girecek düzenli yoga yapma maceramın en mutlu günlerinden biri. Ben sonunda yoga eğitmenliği eğitimi almak için zaman ayırmam gerektiğine emin oluyorum. kalp kalp kalp.

Ekim: Rönesans ve Kırmızı Cola Floransa’dalar! + Milano

Bu sefer doğum günüm için Atıl reyiz sürpriz yapıyor ve biletleri alıyor. Yıllardır geyiğini döndürdüğümüz Floransa’ya gideceğiz. Oradan da trendle Milano’ya. Rönesans ve kırmızı cola (şekerli olan) ilişkisi nedir derseniz sizi aşağıdaki instagram post’uma alayım. 🙂

Şaka bir yana; her yere yürünen, huzur ve sanat dolu, acelesiz, sonbaharın çok yakıştığı Floransa’ya bayılıyorum. Yeniden yeniden gelip hatta bir dönem yaşamak isteyeceğim kadar güzel bir şehir. (bence tam “şehir” değil ama olsun) 2019’da araba kiralayıp Toskana turu yapma hayalleri ile buradan ayrılıyorum. Detaylı Floransa gezi rehberimi okumak için üzerine tıklayabilirsiniz.

Milano zaten İtalya’da her gittiğinizde yeni şeyler, mekanlar keşfedeceğiniz harika yerlerden biri. 2017’de Noel zamanı gitmiştim ışıl ışıldı. Sonbaharda ise daha sakin ve turuncu İtalyan ışığı altında daha farklı ve gene çok güzeldi. Milano gezi rehberi yazıma üzerine tıklayıp ulaşabilirsiniz. İlerleyen günlerde süper kapsamlı bir Milano yeme – içme rehberi yayınlayacağım. Onu da şimdiden söyleyeyim.

Kasım: Başta Soğuk Ama Girince Alışıyorsun – Varşova

Kasım ortalarında iş daha doğrusu iş eğitimi sebebiyle Varşova yolları gözüktü. Buraya direkt uçuş diğer Avrupa başkentlerine göre biraz nadir olduğu için Pazartesi akşam başlayıp Perşembe akşam bitecek progama uygun bilet yoktu. Pazartesi sabahın körü gidip Cuma gece yarısı dönecek şekilde aldık biletleri. Bu durum başta can sıksa da seyahat blogger’ı kişiliğimi mutlu etti. İş harici zamanlarım arttı ve şehri sadece mesai saati sonrası hava kararınca görmek yerine gündüz gözü ile de bol bol görebildim. Son gün Cuma sabah 06:06’da heyecanla kalkıp bolca yürüyerek gezdim.

Varşova hakkında kararım? Çok dürüst olursam (lütfen kızmaca darılmaca yok) eğer İkinci Dünya Savaşı konusunda süper meraklı değilseniz başka yere bilet alınız. Mesela Krakow. =) Ancak tarihe meraklı, Polonya kültürünü tanımak isteyen biraz da yeme – içme – eğlence mekanı seven biriyseniz sizi şuraya alayım: Başta Soğuk Ama Girince Alışıyorsun – Varşova Gezi Rehberi.

Aralık: Hygge Evde Yaşanıyor Güzelim! Hygge Bana Ben Hygge’me Özelim!

Yılın son ayı ve sıfır seyahat. Çünkü Barley bize ilk geldiği günden beri yılbaşını onunda geçirmek gibi bir hayalimiz vardır. Aslında üçümüz yemek yeriz diyorduk da şimdiki yaramazlık ve enerji seviyesi ile masayı yerle bir edip tabakları kafamızda kırabilir. =) Birlikte yemek hayali gerçek olmayacak kadar güzel olsa da aile fotomuzu (süper net olmasa da) çektik. (bkz: aşağıdaki instagram post’u)

Bundan sonra neler var? dersiniz cebimde kesin olarak bileti ve otel rezervasyonu olan Şubat ayında Filipinler seyahatim var. Onun dışında hiç planım yok ve benden beklenmedik bir şekilde rahat bir ruh halimdeyim. 2019 için hayaller neler? Meksika, yeniden St. Petersburg ve ilkbaharda Toskana’ya gitmeyi çok isterim. Ama bunlar sadece istek, aksiyona geçmedim.

Bu yıl seyahat planlama ve lokasyon seçme işini hayatımda ilk defa sevgilime Atıl’a devrediyorum. O yüzden tek bildiğim Filipinler. Gerisini zaman ve Atıl reyiz gösterecek! Neden bu işten çekildin derseniz sizi Yeni Yılda Denemek & Kazanmak İsteyebileceğiniz 5 Faydalı Alışkanlık yazıma beklerim.

Şimdi söz sizde – 2019 seyahat planlarınız, en çok gitmek istediğiniz yerler nelerdir? Yurt içi ve yurt dışı.. Birlikte listeler yapalım. 🙂 Mutlaka yorum bekliyorum!

ps: tüm yazılardan haberdar olmak & beni takip etmek için instagram sayfam : zeyneppcans

facebook sayfam: zeynepcansoylucom

Facebook Paylaş
Twitter Paylaş
Google+ Paylaş
LinkedIn Paylaş
Pinterest Paylaş
StumbleUpon Paylaş
+

6 Comments

  1. Ocak 1, 2019 / 10:31 am

    Harika seyahat olmuş.Kalemine yüreğine sağlık.Mutlu yıllar.

    • zeynepcansoylu
      Yazar
      Ocak 9, 2019 / 7:31 am

      çok teşekkür ederim. size de mutlu yıllar 🙂

  2. Latife
    Ocak 1, 2019 / 3:13 pm

    2019’da bol bol gezmen ve bizlere ilham olman dileğiyle Zeynep😊
    Senden görüp gaza gelip Tayland ve yılbaşı için Belgrad’a gittik eşimle ikisi de çok güzeldi😊
    Mutlu yıllar😊

    • zeynepcansoylu
      Yazar
      Ocak 9, 2019 / 7:30 am

      çok çok teşekkür ederim. çok sevindim bu iki harika yere gitmenize. tam da bu sebeple blog yazıyorum. aşırı mutlu oldum!! 🙂

    • zeynepcansoylu
      Yazar
      Ocak 9, 2019 / 7:29 am

      çok teşekkür ederim güzel dileklerin için 🙂 sevgiler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bumerang - Yazarkafe