2016 Seyahat Defterim

0
shares
Facebook Paylaş
Twitter Paylaş
Google+ Paylaş
LinkedIn Paylaş
Pinterest Paylaş
StumbleUpon Paylaş
+
Bu Nedir?

2016 yılı, insanlık tarihinde sanki Quentin Tarantino yönetmiş gibi şiddet dolu, beklenmedik olaylar olan, her an herkese kötü şeyler olabileceği hissini içimize işleyen bir yıl oldu. Benim bakış açımdan ülkemiz için de oldukça kötü bir yıldı. İnsan hakları ve özgürlükleri ihlalleri, kadın haklarının sıfıra yakın olması, terör, şiddet, mahalle baskısı, kötü haberler, komplo teorileri, bombalar, darbeler, ölümler, TL’nin rekor seviyede değer kaybetmesi ve hatırlamak istemeyeceğim milyon fenalık oldu. Daha önce hiç bir yıl biterken içimden acele ederekten “bitse de gitse” dememiştim. İlk defa diyorum. Yıl değişmesi sadece takvimde bir değişim; zaman kırılması olmuyor, farkındayım. Ancak acilinden sonu tek sayı ile biten (tek sayıları çok severim, hele asalsa taparım) 2017’ye geçmeyi diliyorum.

IMG_8380

2016 yılında yüzümü güldüren ve “iyi ki yapmışım” listemin en başında çıktığım irili ufaklı seyahatler geliyor. Bazen Küba gibi yıllardır hayallerimi süsleyen büyük maceralara yol aldım, bazen iş için Antalya’ya gidip güneşe bakıp mutlu oldum, bazen en sevdiğim yazarın mezarını ziyaret etmek için yolumu Paris’e düşürdüm, bazen de Amsterdam gibi sevdiğim “evde” hissettiğim bir şehre defalarca gittim.

Zaten uzak yakın farketmez, ben uçağa binince otomatik olarak mutluyum. Uçakları çok seviyorum. (uçak dövmem var, o derece 😉 )Bizi dünyanın her yerine kısa zamanda götürüveriyorlar. Uçak camından bakınca kendi şehrimizi veya yeni şehirleri küçücük görüyoruz. Bulutların üzerindeyiz. Bana “her yere gidebilir, her istediğini yapabilirsin!” fikrini ve öz güvenini aşılıyorlar. Haydi hep birlikte 2016 Seyahat Defterime göz atalım. Derin nefes alıp verelim, her şey gibi bu da geçecek. 🙂

IMG_9964

OCAK – İkinci Evlerim : İzmir & Amsterdam

Üniversiteye kadar İzmir’de yaşadım sonra da her tatilde fırsatta ziyaret ettim. Eşim de İzmirli ve hep birlikte güle oynaya gidiyoruz. Ancak 2016’ya girerken önceki yıldan artan bir kaç izin günümü denkleştirdim ve tek başıma tamamen annem ve babamla vakit geçirmek için 2-5 Ocak arasını İzmir’de geçirdim. İstanbul’da karlar lapa lapa yağarken, acaba uçağım kalkar mı derken İzmir’in güneşine geldim. Bol bol yürüdük, yemek yedik, kahve içtik, okey oynadık, çok eğlendik. 🙂

İzmir’den döner dönmez 6-10 Ocak tarihlerinde Avrupa’da “evim” diyebileceğim Amsterdam’a 4. kez (yoksa 5 mı?) gittim. Biriken millerimle eşime jest olsun diye ilk defa business bilet aldım ve türk kahvesi içerekten uçtuk. Ancak ikimizin de ilk business uçuşunun Amsterdam olması pek manidar ve komikti. 🙂

zeyneeep

Amsterdam’da ev kiraladım, bisiklet kiraladım, kahvaltıları evde hazırladım. Bol bol Belçika birası ve Hollanda birası içtim. Bavuluma atmak için bira alışverişi yaptım. (bere ve çoraplara sarıyorum şişeleri – asla kırılmıyorlar!) Çok lezzetli yemekler yedim.  Zaten aşırı fotojenik olan şehirde bol bol fotoğraf çektim. Yoga giysileri ve malzemesi alışverişi yaptım. Yeni yıla şarj olmuş ve çok mutlu başladım.

ŞUBAT – İstanbul’da Kalıp Küba İçin Para Biriktirme Başlangıcı

Her yıl başlamadan Aralık gibi bir sonraki yıl deniz aşırı büyük seyahatimiz nereye olacak anlaşır ve bütçe yapmaya başlarız. Ancak 2016’ya girmeden ilk defa anlaşamamıştık. Ortada bir fikir ayrılığı ve çekişme yoktu ama anlaşma da yoktu. Ben içimden “Brezilya + Arjantin + Şili mi olsa?” diye düşünürken Obama’nın Küba ile işleri yoluna koyma haberleri düşmeye başladı.

Konuşacak tartışacak bir mevzu yoktu. Amerika’dan önce Küba’ya biz gitmeliydik. 🙂 Böylece Şubat ayında bol bol bilet bakıp bütçe yaparaktan İstanbul’da kaldık. Hatta ay sonunda Nisan ayı için biletimizi aldık ve ödemeye başladık.

MART – İstanbul’da Kalıp Çılgınca Bilet Aldım

İki ay üst üste uçağa binmemek bünyeme yaramadı. Hani derler ya çok açken market alışverişine gitmeyin, herşeyi alırsınız. Ben de Şubat’ı ve Mart’ın ilk yarısını tamamen İstanbul’da geçirince… ikinci yarısında şunları yaptım: Nisan için Paris’e bilet aldım, Mayıs için Amsterdam’a bir daha bilet aldım. Temmuz için Kos Adası tatilini planlamaya başladım. Eylül’deki bayram için detaylı Güney Amerika planı çıkardım. (ama eşim ilerleyen aylarda sabote edecekti..) Bir de şimdiden “sonbaharda İskoçya’ya gidelim” diye lobi yapmaya başladım.

IMG_6544

NİSAN – Yürüyerek Paris ve Büyük Küba Seferim

7-10 Nisan tarihlerinde 2 günü çoğunlukla yalnız, 2 gününü eşimle geçirdiğim ikinci Paris seyahatime gittim. Bu arada Fransa, Belçika ve Almanya’da terör olayları olmuştu. Zaman zaman “Paris ne kadar güvenli ki?” diye düşünürken buldum kendimi. Ancak günün sonunda İstanbul’dan daha güvenli olduğunu karar verip yola düştüm. İyi ki de gitmiştim.. Paris’e bahar gelirken tek başıma günde 20 km yürümek bana o kadar iyi geldi ve ilham verdi ki.. Öncelikle en sevdiğim yazar olan Oscar Wilde’ın mezarını ziyaret ettim. Uzun uzun cafelerde oturup kahve içtim. Devamında da en güzel Paris tatlılarını kovaladığım butik turlar icat edip kendimi gezdirdim. 🙂

IMG_7855

Takvimler 22 Nisan’ı gösterince 2 Mayıs’a kadar 10 gün dönmemek üzere çok büyük hayalim olan doğası, insanı, kültürü ayrı harika Küba’ya doğru yollandım. Air France ile uçtuğumuz için Paris’ten aktarma yapıp yolda leziz macaronları kaptım tabii. Küba’da; Havana şehrine, Trinidad şehrine eski binalara, sıcacık iklime, rom içkisine, ananasa, yerel kola olan Tu Cola’ya, kokteyllere, organik tavuklara, heryerden fışkıran müziklere, leziz yemeklere, küba purolarına… ama en çok da sıcacık insanlarına aşık oldum.

Bir de cennet budur dediğim şelale deneyimim oldu. Yıllardır kullanamadığım İspanyolcamı ilerlettim ve kapanış olarak 1 Mayıs törenini de yerinde izleyip mest oldum. Dönüşte çok sevdiğim Amsterdam üzerinden aktarmalı geldik. Ancak ben ilk defa Amsterdam’da değil de başka yerde olmak istiyordum.. Küba’da! Eve dönünce 2 hafta kadar “Küba’da olmak istiyorum, ayakkabı giymek istemiyorum, internet istemiyorum, insanlarla gözlerine bakarak konuşup her gün rom içmek istiyorum” diye ağladım.

MAYIS – Yeniden Amsterdam , İzmir ve Kıbrıs

Küba için hala göz yaşı dökerken 12-15 Mayıs tarihlerini geçirmek üzere Amsterdam uçağında buldum kendimi 6. kez (veya 7 🙂 ). Bu sefer havalar ısınmıştı, bol bol parklarda yatıp yuvarlandım. Bir de sokak lezzetlerine sarıp azıcık kilo aldım. 🙂 Kendime hiç bir “yapılacaklar listesi” hazırlamadım ve her yere yürüyerek gittiğim süper rahat bir tatil geçirdim. Dönüşte evde 3 gün geçirdikten sonra İzmir’e yol alacaktım.

KLM kulaklık

İzmir’de 18-19-20 Mayıs tarihlerinde kariyerimin en kalabalık ve yorucu kongresini deneyimledim. O kadar kalabalıktı ki ilk gün saat 3’te öğle yemeği zorla yiyebildim. Bir de 19 Mayıs’ın hafta içi olması sebebiyle ben hariç tüm dünya tatilde ve Yunan adalarındaydı sanki. 21 Mayıs’ı evde annem babamla dinlenerek geçirip İstanbul’a döndüm.

IMG_2086

Takvimler 25 Mayıs’ı gösterince sabah 6 sularında havalimanda hazır bulunup Kıbrıs’a yol aldım – takım toplantısı için. Ancak daha havalimanında bizim büyük takımı görmek, hep birlikte kahvaltı etmek enerjimi yükseltti. Sanki işe değil de okul gezisine giden küçük çocuklar gibiydik. 🙂 Gündüzleri yoğun geçse de akşamları bol bol eğlendik ve itiraf edeyim çok yedim. Kıbrıs seyahatimi eve dönünce eşime şöyle anlatmışım “Çok dikkat ettim, özellikle glütensiz beslendim canım. Hamburger ve lahmacun hariç!” 🙂

HAZİRAN – Bodrum’da Toplantı

Kıbrıs dönüşü evde sadece 3 gece geçirebildikten sonra bu sefer satış toplantısı için Bodrum’a yol aldım. Bu toplantıda senaryo yazmak, sunum provalarına katılmak, akışlara yardımcı olmak gibi görevlerim vardı. Bodrum’da kaldığım 3 günün %90’ını kapalı sunum odasında geçirdim. Ancak sunumların iyi geçmesi ile rahat bir nefes alıp kendimi henüz ısınmamış buz gibi sulara attım iskeleden. Denize girmenin tadını burada almış olmalıyım ki artık Temmuz’da gideceğimiz Kos planı biletleri ve otel rezervasyonu ile hazırdı! 😉

It finally happened ? summer is here ☀️?#beachplease

A post shared by Zeynep Cansoylu (@zeyneppcans) on

 

Temmuz – İzmir Üzerinden Bodrum ve Kos Adası

2-3 Temmuz’u İzmir’de ailemizle geçirip 4’ünde Bodrum’a ve bir gün geçirip 5’inde Kos’a gittik. Daha önce Atina hariç başka bir yeri ziyaret etmemiştim Yunanistan’da. İlk farkettiğim Yunan adalarında tatil yapmanın hem ekonomik hem de psikolojik olarak ne kadar avantajlı olduğu oldu. Bodrum’da Sünger Pizza’da 4 kişi alkolsüz öğlen yemeği bütçemizle Kos’ta iki öğünlü ve alkollü yemek yer durumdaydık! İki yıldır deniz tatili yapmayan ben Kos’ta deniz kızı gibi sudan çıkmadım. Plajları gezdik, ATV ile gezdik, dağ köylerine gittik, bol bol dondurma yedik, uzo içtik ve ahtapot yedik. Dolu dolu dört gün geçirdiğimiz Bodruma komşu Kos adasını pek bir sevdik.

9 Temmuz tarihinde İstanbul’a döndük ve artık Eylül’deki uzun bayramda ne yapsak diye karar almaya oturduk eşimle. Hiç unutmuyorum Cafe Nero’daydık, Brezilya + Arjantin’e anlaştık ve ben cappuccino içerekten bilet bakıyordum. Tam biletleri seçip kredi kartı bilgilerimi girmeye başlamışken sevgili eşim “Zeynep dur!” dedi ve yumurtladı “Ben Güney Afrika’ya gitmek istiyorum!” Normalde kendi istediğim olsun diye lobi yapardım ama nedense o an ben de Güney Afrikaya gitmek istedim. Böylece Güney Afrika için biletlerimizi aldık. İyi ki de almışız.. bir kaç gün sonra darbe girişimi olacaktı ve bizim hayattaki tek hayal kurma noktamız aylar sonrasına alınan bu seyahat olacaktı.

Ağustos – Güney Afrika Taksitleri Ödemece 

Temmuz ayında Patika Travel’dan 5 taksit ile aldığımız Güney Afrika turunun ilk 2 taksidini ödemek için bu ay bol bol evde oturduk. Günlüğümden okuduğuma göre bol bol yoga yapıp, mercimek ve kinoa pişirip, bloguma yazılar hazırlamıştım. Bir de bu ay nedense yolumuz her hafta Karaköy Lokantası’na düşmüş. 🙂

Eylül – İki Zıt Kutup : Güney Afrika ve Ankara 

Takvimler 9 Eylül’ü gösterince ben yorgun argın 2 günlük takım toplantısı + 2 günlük yurtdışından gelen müdürlerin ziyareti sonrası gece 12’de kalkacak Güney Afrika uçağına bindim. Uçakta verilen yemeği bile yiyemeden sızıp uyumuşum. 🙂 İlk defa turla bir yere gittiğim için gergindim ancak insanları ve rehberi görünce baya rahatladım. Daha uçaktan iner inmez kaynaştık ve yıllardır birbirini tanıyan ufak bir askeri birim gibi hareket etmeye başladık. Taktiğimiz “istediğin olana kadar zorla”. Son anda kapanmakta olan teleferiklere binmeler, tur dışı yerlere gitmeler, her türlü alkol tadımı ziyareti icat etmeler (cin, bira, şarap..), sabah kalkış saatini ileri atmalar.. 🙂

img_5600

Güney Afrika’da kafesli köpek balığı dalışı yaptım, Boulders Plajı’nda penguenlerle yüzdüm, deve kuşlarını ellerimle besledim, Masa Dağı’na hayran kaldım, şehre aşık oldum ve dünyanın bir numaralı kahve dükkanında kahve içtim. Bir de tüm seyahatlerim içinde beni çok etkileyen deneyimi yaşadım – eski bir mahkum bana Robben Adası Hapishane’sini gezdirdi…

img_6261

Eylül ayı sonunda bir gece kalıp 2 gün dolu dolu saha gezmek için Ankara’ya geldim. Biliyorum, Güney Afrika üzerine ne yaptım desem göz doldurmayacak. Arjantin Caddesi’nde bir otelde kalıp Ankara’da bir ekol olan Cafemiz’e gittim, çok sevdim. 🙂

Ekim – Birleşik Krallık Turu: Londra, Glasgow ve Edinburgh Bebişim 

En baştan anlaşalım Ekim ayı benim ayımdır. Ekim’de doğdum, eşimle Ekim’de flört etmeye başladık, en sevdiğim mevsim sonbahar Ekim ayında başlar, Ekim ayında hep başıma güzel şeyler gelir. Ekim kalp ben. Bu sene 1-4 Kasım arası Manchester’da alacağım bir eğitim için önceki haftayı izin alıp 23-31 Ekim’de Birleşik Krallık turuna çıktık. 19 Ekim’de olan doğum günümü kutlamayıp (cidden kutlamadı kimse 🙂 ) 29 Ekim’e almaya karar verdik eşimle. Çünkü bir önceki yıl aynı eğitim dönüşü kendim Edinburgh’ya gitmiş, İskoçya’ya aşık olmuş ve bir yıl boyunca anlatmıştım da anlatmıştım. Doğum günümün İskoçya’ya denk gelmesi şarttı artık. 🙂

23 Ekim’de Londra’dan giriş yaptık; Soho’da merkezin merkezinde ufacık bir air b&b evimiz vardı. Üç gün boyunca bol bol pub gezip harika İngiliz payları yedik, içkiler içtik, Hyde Park’ta yatıp yuvarlandık, müzikallere gittik, Comedy Club’a gittik, bol bol yürüdük ve Londra’nın en iyi tatlıcılarını kovaladık. 26 Ekim’de trene atlayıp 5 saatcik sonra İskoçya’nın Glasgow kendine vardık. Glasgow’da hızlandırılmış tur niteliğinde 24 saat geçirdikten sonra gene trene atlayıp Edinburgh’a vardık.

Hani Türk filmlerinde kahramanlar Haydarpaşa Garı’na gelip tahta bavullarını yere koyup umutla ileri geleceklerine bakar ya… Ben de ne zaman Edinburgh Weaverly Tren İstasyonu’na gitsem öyle hissediyorum. 🙂 İskoçya’da bol bol gezdik, Highland Bölgesi’ne gittik, viski damıthaneleri gezik, Loch Lomond’a uğradık. Çok sevdiğimiz iki arkadaşımız da geldi iyice eğlendik. Bol bol İskoç viskisi ve moral yüklenip Ekim ayını kapattık.

Sonbaharı çoook kocaman çok seviyorum ??????☔️

A post shared by Zeynep Cansoylu (@zeyneppcans) on

Kasım – Manchester & Lake Windermere & İzmir & Ankara

1 Kasım’da Manchester’a geldik ve türlü aksilikler nedeniyle ben şehri pek gezmeden kendimi yemeğe & içkiye verdim. Şuradan detaylıca okuyabilirsiniz. 🙂 Devamında “koçluk” konusunda sıfır ders %100 uygulama olan sıkı bir eğitim almak üzerine Cumbria’daki Lake Windermere Bölgesi’ne gittim.

Eğitim boyunca şunları yaptım: 5 derecelik göle gir, 1 saat kanoda kürek çek, kanodan atla, kanoyu devir, kanoyu düz çevir, içindeki suyu boşalt, geri bin, 1 saat kürek çek. Gece kulübede kal, 2 saat yıldızların altında ışıksız yürü, yemek hazırla, bulaşık yıka (sıcak su yok hava 5 derece), uyku tulumunda uyu, akarsuyu takip ederken kanyoning yap, 20 metrelik şelalelerden atla, partnerin de atladı mı sağlam mı? kontrol et, ıslak dalgıç elbisesi ile 1.5 saat yol git. Sinir krizi geçiren türlü ülkeden takım arkadaşlarını sakinleştir. Sonunda da öğrendiklerini yerel lisedeki 15 yaşında ergenlere anlat ve proje sunumlarına yardımcı ol. 🙂

Warm greetings from #LakeWindermere ???⛅️

A post shared by Zeynep Cansoylu (@zeyneppcans) on

Aydınlanmış ve motive bir şekilde eğitimden döndükten sonra 17-18-19 Kasım’da kongre, saha gezisi ve akşamları annem babamı görmek için İzmir’e gittim. Kongreden eve gelmem 6’yı buluyordu ve ben yemekten sonra 9:30-10 gibi uyur haldeydim.

Bir de siz bu satırları okurken bir toplantı ve saha gezisi için günü birlik sabah 5’te kalkaraktan Ankara’ya gittim geldim. 🙂 Bu ay sonuna kadar sadece yoga yapmak, günde 8 saat uyumak, 3 litre su içip kendi hazırladığım yemeklerle beslenmek istiyorum.

Aralık- Antalya, Bratislava ve Budapeşte

Aralık ay için 13-16  Aralık tarihlerinde satış toplantısı için Antalya’ya 3 günlüğüne gidiyorum. Vaktiyle (2010-2012 arası) yaşadığım ve çok sevdiğim Antalya’ya gitmek hep güzel. Otelden hiç çıkamasam bile (inşallah çıkarım) Antalya’da olma hissi sıcacık sevgi dolu bir his benim için.

Bir de yılbaşı için iki ay evvel açıklanan çılgın Pegasus kampanyasından Bratislava + Budapeşte planı yaptık. Euro uçunca “Acaba gitmesek mi?” dedim ancak sonra 2015’i hatırladım. 2015’e Berlin’de girip çok eğlenmiştik hem de benim için 2016’dan çok daha güzel bir yıl olmuştu. 2016’ya evde girmiştik.. İstanbul’da o kadar çok kar vardı ki elimizdekilerle yemek yaptık ve aynı siteden bir arkadaşımız 5 dakikalık yolu 30 dakikada savaş vererek gelip bize katılmıştı. İki yılı kıyaslayınca hemen soğuk bir ülkede çok sarhoş girmemiz gerektiğine hem fikir olduk. 🙂

2017’de daha da güzel & mutlu günlerimiz olur umarım. Tek derdimiz uçak bileti kampanyası kovalamak olur. Bir de ben Japonya’ya bir daha giderim. Amin. Namaste.

Havada durdum, kanıtım var ?? // I can walk and dance on air ??

A post shared by Zeynep Cansoylu (@zeyneppcans) on

Facebook Paylaş
Twitter Paylaş
Google+ Paylaş
LinkedIn Paylaş
Pinterest Paylaş
StumbleUpon Paylaş
+

2 Comments

  1. Kasım 23, 2016 / 11:36 am

    2017’de de bir dolu şahane şey deneyimle; yazarken, anlatırken hatta düşünürken bile gülümseten anılar biriktir ve çok gez Zeynep! Amin 😉

    • zeynepcansoylu
      Yazar
      Kasım 23, 2016 / 3:45 pm

      Çooook teşekkür ederim ???? çok motive oldum

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bumerang - Yazarkafe