Hamileliğin 26. haftadan 40. haftaya kadar olan son ve en göbekli bölümü olan üçüncü trimester deneyimime hoş geldiniz! Belirsizlik, enerjisizlik ve bulantı dolu ilk trimester’ı aşıp, “hamileliğin balayı” ikinci trimester’da mutluluk ve enerji yüklenip, göbeği ve bebeği dünyaya gelmeye hazır en hızlı büyütme dönemi üçüncü trimester’da kendimi nasıl buldum inanın bilmiyorum. Hamile olmak -benim için- gerçekten çok renkli, çok mevsimli, daha önce yaşadığım hiç bir şeye benzemeyen çok tuhaf bir deneyim. Bazen filler misali sanki 2 yıldır hamile gibi hissediyorum, bazen de haberi yeni almış gibi hissedip “zaman nereye gitti?” diyorum. Bazı sabahlar yataktan kalkmak büyük bir zahmet olurken, bazen gün içinde hamileliği/göbeği tamamen unutup işlere dalıyorum ve aşağı bakıp kocaman göbeğimi görünce şok yaşıyorum. An itibari ile 36. haftadayım ve daha fazla son haftalara bırakmadan sizlere üçüncü trimester deneyimimi yazmak istedim. Hazırsanız başlıyoruuum.
ps: başlamadan önce ilk trimester deneyimimi süper detaylı anlattığım Yazlar Sıcak ve Kurak & Kışlar Soğuk ve Yağışlı: İlk Trimester Deneyimim yazımı okumayanları o yazıya beklerim.
pps: ikinci trimester deneyimimi de süper detaylı anlattığım Ben Bu İşe Alıştım & Çok Sevdim – İkinci Trimester Deneyimim yazıma da ayrıca beklerim.
Enerji ve mutluluk patlaması ikinci trimester’dan üçüncüye geçişimi kağıt üstünde anlatıldığı gibi 26. haftada hissetmedim açıkçası. Son düzlüğe geldiğimi en çok 32. haftadan sonra yavaş yavaş hissetmeye başladım. Sabah yürüyüşlerinde hızım düşünce, aldığım bazı hamile giysileri bile küçük gelmeye başlayınca, genelde 2-3 günde bir sabaha karşı gelen bol tekmeli karete seansları başlayınca ve uyuyamayınca, sık sık tuvalete gitme ihtiyacı duyup yerimden kalkmak gözümde büyüyünce anlamaya başladım. “Tamam artık üçüncü ve son trimester’dayım” dedirten de bebonun odasını tamamlama çabaları ve hastane çantamı hazırlamak oldu. Hamileliğin bu son bölümü bir mevsim olsa an itibari ile deneyimlediğimiz havaların yavaştan soğuduğu, yağmurların başladığı, işlerin ciddileşip kış hazırlıklarının yapıldığı sonbahar olurdu. Bu arada yanlış anlaşılma olmasın, sonbahar en sevdiğim mevsimdir.
İlk olarak bu dönemin fiziksel özelliklerinden bahsedeyim. Bebeğin ve göbeğin en kısa sürede en hızlı büyüdüğü dönem olması nedeniyle “en hamile” hissedilen dönem oldu benim için. Hareket etme, yürüyüş, spor vb konularda rahat ve her şeyin serbest olduğu bir hamilelik geçirmeme karşın fiziksel hızım iyiden iyiye düştü. Bazı günler çok yorgun hissedip tuvaletle aynı katta olup merdiven inip çıkmamak için yatak odasına kurulup çalıştığım da oldu. Değişen vücut dengeme alışamayıp düşüp sol ayağımı çok fena zedelediğim de oldu. Sabah yürüyüşlerini “canım çekmiyor” diye astığım günler de oldu.
Fiziksel olan yeme – içme konularında ise inanılmaz ama artık bir sakinlik geldi. Artık büyüyen bebo ile mideye kalan yerin azalmasından mı, doktorun isteği ile özel beslenme düzenine geçmemden mi, yoksa ikinci trimester’da yiyip içtiklerimin gözümü doyurmasından mı bilemem.. Ama bu dönem itibari ile daha temiz, sağlıklı ve sık ve minik porsiyonlarda yemek yemeye başladım. (Bu arada Ağustos başı gibi rutin testlerde bana “hamile şekeri” teşhisi konuldu. İlk başta o kadar korkup üzüldüm ve inanamadım ki.. Şeker teşhisi geldiği gibi de hızlıca bir hafta içinde kan şekerimin normale dönmesi ile gitti. Hala özel beslenme düzenini sürdürüyorum. Bu konuda testlerimi, yaptıklarımı anlatan detaylı bir yazı en kısa zamanda gelecek. Ondan şimdilik parantezi hızlıca kapatıyorum.)
Canım tatlı vb zararlı şeyler çektiğinde şekersiz, glütensiz ev yapımı sağlıklı versiyonlarını denedim. İkinci trimester’da gelen mutfak ve farklı yemekler deneme sevgisi ise kalıcı olarak gelip yerleşti. Yemek hazırlamak, tarifler denemek ve uydurmak hala bana en terapi gibi gelen aktivite. Ama artık eskisi kadar ayakta dikilme gücüm yok maalesef. Daha az fiziksel güç ve zaman gerektiren yemekler favorim.
Fiziksel etkilerden duygusallara geçecek olursak.. İlk aylardaki o “Şimdi ben gerçekten anne mi oluyorum?” kafası yerini “Anne oldum sayılır bile. İşleri yetiştirmeliyim!1!!1” e bıraktı. 25 Eylül Cuma günü saat 12:00 itibariyle hamilelik izni öncesi yıllık izne ayrıldım. Sonunda görevimi devredip bebo işlerine atılacağım için bırakın iyi hissetmeyi panik ve geç kalmıştık hissi içindeydim. Ev işlerine yardımcı birini bulma, oda eşyalarını tamamlama, araba koltuğu vb çeşitli eksikleri alma, hastanenin bana verdiği ve sonsuz gibi gelen hastane çantasını ve gerekenleri tamamlama gibi görevler beni bekliyordu.
Her şeyi kendi seçen, yapan bir kontrol manyağı olduğum için de eşimin veya yakınlarımın doğal olarak en ufak haberi yoktu içimdeki paniklerden. Online alışveriş sağolsun pek çok eksiği iznin ilk iki gününde tamamladım. Odanın son durumu için de ufak bir İkea ziyareti sonrası her şey OK idi. Gözümde büyütüp başlayamadığım yardımcı işini ise Hayatı ve İşleri Düzene Koymak İçin Basit & Zor & İşe Yarar Öneri: Beş Saniye Kuralı yazımdaki 5 saniye kuralını kendi üzerimde uygulayarak benden beklenmeyecek hız ve kararlılıkla hallettim.
Zaten yardım aldıktan sonra stresim gerçekten de azaldı ve işler kolaylaştı. O hastane çantasındaki giysiler, pijamalar yıkandı, ütülendi ve özenle yerleşti. Sürekli eve girip çıkan ustalarla benim yerime ilgilenen biri vardı. Kendime yaptığım en iyi hediye ve yatırım yardım almak oldu. Zaten bu yüzden yıllarca çalışmadım mı? İhtiyacım olunca yardım alabilmek için. Eğer almasaydım koca göbeğimle ütü masası önünde stresle terliyor olabilirdim hala. Hem de son 6 aydır olduğu gibi rezalet kalitede ütüler yaparak! 😀
İnsanın hareket kabiliyeti ve fiziksel gücü azalınca bir de üstüne bitiş çizgisi yaklaşıp yapılacak işler eklenince yazının başlığında yazdığım gibi tahammül seviyesi azalıyor. Elde kalan son , o çok değerli enerjiyi gerçekten önemli şeylere harcamak istiyor. Baktığı resimde bir kaç şeye odaklanıyor ve gerisi bulanıklaşıyor. Bazı işleri, yükleri ve hatta ilişkileri bırakma zamanı gelip çatıyor. Her mesaja anında dönemiyor, herkese yetemiyor, güler yüz gösteremiyor, bazen yardımcı olamıyor ve kendi zaman ve enerjisinden daha fazla veremiyor. Bu yazıyı okuyan ve bir tanıdığı hamile olan herkese megafonla şunu söylemek istiyorum: Artık son aylarında olan hamile bir kadın size hiç bir şey veremez, yardım edemez. Zaten içinde devasa büyük şeyler oluyor. Kendi enerjisi kendisine yetmiyor. SİZ, kendiniz ona bir şeyler verebilir ve destek olabilirsiniz. Mottonuz sıfır beklenti, full destek olsun!
Ben bu dönemde -açık açık yazacağım- sosyal hayat ve insan ilişkileri anlamında ciddi daraldım. Sürekli sızlanan, mutsuz, dert yanan, değişmeye yanaşmayıp spor olarak söylenen kişilerden enerjimi düşürdükleri için uzaklaştım. Halimi hatırımı sormadan, içimde yeni bir insan büyüdüğünü hesaba katmadan dan dun kaba saba konuşan insanlara sınırlar çizdim ve kendi ülkeme almadım. Sürekli benden bir şeyler isteyen ama kendisinden en ufak bir şey istediğimde aradığım kişiye ulaşılamayan insanları da hayatımda sessize aldım. Hamile olduğumu görmezden gelip her zamanki Zeynepmişim gibi talepkar davrananları “empati yoksunu” olarak etiketleyip özel bir klasöre kaldırdım. Doğum, bebek bakımı konularında sürekli felaket senaryoları ve milyonda bir rastlanan kötü olayları gözleri parlayarak anlatan bir grup var. Bence acilen ilaçlanmalılar! Bir de en kötüsü “sana şu konuda yardım ederim ben. şu XYZ işi halledeyim. ister misin?” diyenler var. Et kardeşim, sorma, boş yapma, aksiyona geç. Yardım hakkında uzun uzun konuşulan bir şey değil. Yap geç! Neyse efendim baya bir turnusol kağıdı oldu hamilelik. Sosyal ilişkilerimi gözden geçirdim. Sınırlarımı yeniden çizdim.
Beklentilerimin ötesinde, çok iyi anlamda harika sürprizler ve destekler de almadım değil. Hamilelik konusu ile en alakasız yakın arkadaşlarımdan biri -belki kendisi bilmiyor ama- en büyük psikolojik destekçim oldu. Bu dönemde daha da yakınlaştık ve varlığı için ne kadar şükür etsem az. <3 Bir kaç arkadaşımla eskiden olmadığı kadar yakınlaştım. Intovert’lük timsali ben de insan ilişkilerinin önemini ve ne büyük ihtiyaç olduğunu anladım. İsimlerini duyduğumda yüzümün dolunay gibi parladığı 3-5 kişi var. Onlar için çok müteşekkirim. Ayrıca kendileri de bu dönem hamile olan bazı takipçilerimle yazıştık, dertleştik. Çok iyi geldi.
Bir de son olarak politik açıdan yanlış olsa da -ki bu durum beni asla durdurmaz :D- eski vücudumu, fit olmayı çok özlediğimi farkettim. Özellikle son haftalarda. Anne olmak, hamilelik harika bir macera. Bebo ile tanışmak eminim hayatımı kalıcı olarak sonsuza kadar değiştirecek. Ama içten içe yavaştan sona yaklaştığımız için de seviniyorum. Bundan sonra kendime ek olarak bebodan sorumlu olacağım günler gelecek inşallah. Çok çok farklı bir macera olcak eminim. Ama bu süreçte kilo vereceğim, rahat hareket edeceğim, yoga matına yeniden çıkacağım ve topuklu ayakkabı giyeceğim için süper mutluyum!
Şimdi söz sizde. Kendinizin veya yakınlarınızın son düzlük olan üçüncü trimester deneyimi nasıldı? Benimkiler ortak noktalar var mı? Eklemek & paylaşmak istedikleriniz neler? Yorumlara bekliyoruuum!