Seyahat Etmenin Bana Öğrettiği Harika Şeyler

0
shares
Facebook Paylaş
Twitter Paylaş
Google+ Paylaş
LinkedIn Paylaş
Pinterest Paylaş
StumbleUpon Paylaş
+
Bu Nedir?

Güneş gökyüzünü pembe turuncuya boyarken, günün en sevdiğim zamanında balkonda köşeme kuruldum. Buzlu limonatam elimde, canım köpeğimiz Barley de ayak ucumda yatıyor. Bu sıralar her akşam mesai bitiminde yaptığım gibi “hangi ülkelere Türkiye’den uçuşlara sınırlarını açmış” diye THY ve PGS’un sayfalarını tarıyorum. Geçen haftalarda Temmuz ayında Türk vatandaşlarına sınırlarını açan ülkeler yazısı yazmıştım – o zaman sınırları açık olan 4 adet Avrupa ülkesine bir yenisi eklemiş: Makedonya! Ohrid gölü yazın ne güzel olur diye düşünüp google’dan görsellerine bakıyorum. Bu arada bilgisayarla aramda set ören koca göbeğimde; tekme atan hareketli ve enerjik bebeğimizle altıncı aya yaklaşıyoruz. Tabii ki de öngörülebilir bir gelecekte Makedonya’ya gidemeyeceğim! Evden çıkıp güvenle Kilyos’a Burc Beach’e gidebilsem benim için başarı!

Peki neden seyahat planları ve hayalleri hala günlük hayatımın bir parçası? Neden seyahat etmeyi bu kadar içselleştirdim ve seviyorum? Yakın zamanda uçağa binemeyecek de olsam neden günlük olarak takipteyim? Çünkü sıradan hayatımdan kopup farklı ortamlara girmenin ötesinde seyahat etmek benim için en iyi öğretmen. Farklı coğrafyaları, iklimleri, kültürleri ve yemekleri deneyimlemek kadar bakış açımı genişleten, içimi enerji ve ilhamla dolduran ve pek çok şeyi deneyim doluyla öğreten başka bir şey bilmiyorum. Fiziksel olarak seyahat edemediğim bugünlerde biraz geçmiş seyahatlerime bakıp düşündüm. Ve seyahat etmenin bana öğrettiği harika şeyleri hatırladım ve yazdım. O zaman başlıyorum anlatmaya…

ps: yazıya başlamadan seyahat etmenin faydaları konusunda diğer yazılarıma göz atmak isteyenleri aşağıdaki iki yazıma beklerim:

i)Daha Çok Seyahat Etmek İçin Bilimsel Sebepler

ii)Yalnız Seyahat Etmenin Avantajları

Pek Çok Konuda Tek Bir Doğru Olmadığını Deneyimleyerek Görmek & Kabul Etmek

Adaletle kafayı bozmuş bir Terazi burcu olarak zaten hiç bir şeyi mutlak doğru veya yanlış olarak göremedim. Her haklılıkta bir miktar haksızlık, her haksızlıkta da bir miktar haklılık var biliyorum. Bir fikre veya kuruma fanatikçe bağlanmak hiç benlik değil. Asla okulcu, yaşadığı semtçi, takımcı, kulüpçü, siyasi partici vb vb olamadım. Kendimi bakış açısı geniş ve mutlak doğruları olmayan biri olarak tanımlardım hep.

Seyahat etmek ve çok farklı deneyimler kazanmak bu durumu çok ayrı bir seviyeye taşıdı. Mavi – yeşil küremiz, canımız dünyamız pek çok farklı ve doğru bakış açısı ile dopdolu. Batı standardları ile “medeniyetsiz” dediğimiz pek çok ülke bana sorarsanız İstanbul’dan daha yaşanası. Yeterince prestijli bulmadığımız meslekler genellikle bizimkilerden daha keyifli ve ANLAMLI. Dışardan çok cazip görünen hayatlar yakından bakınca o kadar iyi değil. Malzemeleri kulağa korkunç gelebilecek bir yemek (misal yürek, böbrek, mide içeren İskoç yemeği haggis) aşırı lezzetli. İklimi felaket denebilecek ülkelerde (hello Nordikler!) insanlar çok mutlu.. Say say bitmeyecek daha pek çok şey. Dünyayı gezip keşfettikçe herkese, her koşulda geçerli olacak tek bir “ideal formül” olmadığını görüp kalpten inandım. O yüzden artık ülkeleri, toplumları, durumları vb karşılaştırmak bana çok yersiz geliyor. Hepsi ayrı ayrı doğru ve güzel.

Somut bir örnek olarak Tayland’ın güneyindeki Phi Phi adasında bir anda karşıma çıkan ve beni çok etkileyen mavi ofis sandalyesinden bahsetmek istiyorum. Kış ortasında Tayland’a gitmeden evde çalışırken kullanmak için çok standard, mavi bir ofis çalışma sandalyesi almıştım. Bir kaç gün kullandım sonra Bangkok üzerinden güneye Tayland’a gittik. Ülkenin harika iklimi, doğası, insanları ve yemeklerine ışık hızı ile alıştım. Phi Phi’de denizle iç içe geçirdiğim günlerde zaman kavramını yitirdim ve çok mutluydum. Bir akşam üstü gün batımını denizde karşılamak ve güneş battıktan sonra da ufak ışık parıltıları saçan planktonlarla yüzmek için tekne kiraladık. Yaklaşık 3 saat sürecek bu turun fiyatı 80 TL gibi bir rakamdı. “Acaba tekne yerine şişme bot mu gelecek?” diye içten içe kaygılanırken uzun kuyruklu ahşap teknelerden biri geldi. Güneşi batırmaya gittiğimiz ilk koyda farketmedim. Yüzdüm, şnorkel yaptım, tekneden sulara bol bol atladım.

Sonra durulup yerime oturunca onu gördüm. Benim evdeki mavi ofis sandalyesinin birebir aynısı! Kaptanımız sandalyeyi tekerlekli ayaklarından çivilerle sabitlemişti. Bütün gün üzerinde oturup teknesini kullanıyor, turistlere turlar yapıyordu. Ben binlerce kilometre uzakta çok farklı bir iklim ve kültürde üzerinde kurumsal işler, raporlar hazırlıyordum. Sıradan bir iş günümüz birbirinden bu kadar farklı olamazdı. Günlük dertlerimiz, streslerimiz ve sevinçlerimiz de çok farklıydı. Ama aynı sandalyede oturuyorduk işte! Bu durum beni o kadar etkiledi ve mutlu etti ki… Ne zaman sabit bir fikre (genelde olumsuz) kitlensem “amaaan aynı mavi sandalyemi istediğim yere sabitler yaşar giderim!” diyorum kendime. <3

Her Sorunun Çözülebileceği, Dünyanın Sonunun Gelmeyeceğini Öğrenmek

Seyahatlerde (ve hayatta) aniden beliren ve tüm tadımızı kaçıran sorunların çözüleceğini, zaten çözülmezse de dünyanın sonunun gelmeyeceğini öğrenmem tahmin edersiniz ki kolay olmadı. Başıma irili ufaklı sorunlar geldi. Çok endişelendim, panikledim. Ama deneyimle sabit gördüm ki bir şekilde halloldular. Sorunlar derken bir kaç defa hastanelik olma, pasaportumu kasaya kitleyip açamama, uçak kaçırma, sayısız defa kaybolma, şehirler arası trenle yanlış yere gitmek gibi şeyler.

Şimdi burada detaylıca yazıp yazıyı gereksiz uzatmayayım ama biraz gülmek isteyenleri Seyahat Ederken Deneyimlediğim EPIC FAILLER yazıma alayım. Seyahatlerdeki sağlık sorunları ve seyahat sigorta şirketleri ile inişli çıkışlı maceralarımı okumak isteyenleri ise Bitmeyen Trajikomik Hikaye: Seyahatlerde Başımıza Gelen Türlü Sağlık Olayları ve Seyahat Sigortası yazıma alayım.

İçindeyken dünyamızı karartıp hiç geçmeyecekmiş gibi geçen her sorun bir şekilde çözülüyor. Sonrasında komik seyahat anıları olarak kalıyor. Hep birlikte tekrar edelim: her şey yolunda. her şey yolunda. her şey yolunda. all is well. all is well. all is well. all is well.

Dünya’nın Çok İyi Bir Yer, İnsanların Büyük Çoğunluğunun Çok İyi İnsanlar Olması Gerçeği

Aslında bir önceki madde yani her şeyin yoluna girecek olması beni buraya getirdi. İşler nasıl yoluna girecek? Dünya nüfusunun ezici büyük çoğunluğunu oluşturan İYİ İNSANLAR sayesinde tabii ki! Hem ülkemizde hem de farklı kıtalardan türlü ülkede bizzat deneyimledim ki insanlar gerçekten çok iyi. Özellikle insanların ters ve soğuk bilindiği ülkelerde bile. Mesela iklimini ve insanını soğuk bildiğimiz Rusya’da özellikle orta yaşlı teyzeler tek kelime İngilizce bilmeden bir ihtiyacı olan turiste yardım edebilmek için kendini paralıyordu. Hırsızlık ve tehlikeli olması ile nam salmış ülkelerde insanların 99.9%’u çok arkadaş canlısı ve dürüsttü.

Zaten dünyaya ve bazı ülkelere karşı tüm önyargılar ve negatif düşünceler bana sorarsanız tamamen medya kaynaklı. Milyonda bir olan kötü bir olay büyütüle büyütüle paylaşılıyor. Çünkü insanların korkularını tetiklemek ve haber içeriklerine tıklamalarını sağlamak çok çalışan bir strateji. Yazılarımda hep söylerim başımıza ağaçtan hindistan cevizi düşmesi sonucu ölme ihtimalimiz köpek balığı saldırısından kat be kat fazla. Basında, sosyal medyada, popüler kültürde hangisini daha çok görüyoruz? Köpekbalığını çünkü o haberler daha seksi ve tıklanası.

Özellikle dilini bilmediğimiz, oranın yerlisi değil turisti olduğumuz tipimizden akan ülkelerde insanlar ekstra iyi ve yardımcı oluyor. Hiç merak etmeyin. Sıklıkla seyahat eden herkes bu maddede yanımda duracaktır. Eminim. Dil, yol yordam bilmiyor olabilriz ama halden anlayan bir bakışın ve gülümsemenin dili yok. Bu iyilikler evrensel. <3

Dünya’nın Gez Gez Bitmeyecek Olduğunu Kabullenmek ve FOMO’yu Nazikçe Bırakmak

Ah en zor öğrendiğim ve hala yer yer unuttuğum öğreti ile devam ediyorum listeme! Dünyamız çok büyük, metropoller daha da büyük, doğal güzellikler ise en büyük. Hepsini gezip görme ve sindirme ihtimali insan ömrü sınırları dahilinde yok! Bir de dünyamız canlı, nefes alıyor, kalbi atıyor, günü gününe uymuyor ve sürekli değişiyor. Gezdiğimiz ülkeleri, şehirleri saymak ve seyahat kavramını sayısal değerlerle ifade etmek bana bir noktadan sonra çok saçma gelmeye başladı. Dünyadaki 195 ülkeden 55’ini gördük diyelim. Eeee ne olmuş? Dünyanın 28.2%’sini görmüş mü sayılıyoruz şimdi? 🙂 Tabii ki de hayır!

Mantıken dünyayı gezip tamamlayamacağımı bilsem de eskiden çok defa “X ülke daha görmeliyim.” diye streslere girdim. Hemen hemen büyük çoğunluğun gittiği Bali gibi Maldivler gibi yerlere gitmediğim için bir şeyleri kaçırıyor gibi hissettiğim zamanlar oldu. Özellikle covid19’dan sonra ülkeler arası seyahat etmenin ve sadece deneyim kazanmak ve keyif almak için bunu yapmanın önemini tüm hücrelerimde hissediyorum. Artık ülke saymak, skor tutmak bana gezegenler kadar uzaklar. Çok sevdiğim, defalarca gittiğim Amsterdam’ıma kavuşsam yeter!

Seyahat engeli ve virüs bulaşma riski azalır azalmak yapmak istediklerimi listelediğim Covid Sonrası Yaşam: Yapmak İstediğim 20 Şey Listesine Beklerim

Farklı Mutfaklar Sayesinde Yemek Zevki ve Bilgimin Gelişmesi

Sağlık açısından güvenliyse toro gibi somon gibi yağ oranı yüksek balıkları çiğ yemenin en lezzetli yöntem olduğu Japonya’dan öğrendim. Tereyağlı ekmeğin üzerine sadece minik çikolata parçacıkları serpiştirip hagelslag ile kahvaltı etmeyi Hollanda’dan. Sadece un su ve yumurta ile harika ve taptaze makarnalar açılabileceğini İtalya’dan. Kurbağa bacağı ve tereyağlı salyangozun birer giriş tabağı olabileceğini Fransa’dan. Sabah kahvaltısında lapa pilav, omlet ve dana eti yemeyi Filipinler’den. Çikolata olarak bildiğimiz ve sevdiğimiz Mars’ın yağda kızartılıp yenebileceğini İskoçya’dan.. Say say bitmez yeni tat ve deneyim… Hepsi de seyahatle geldi.

Seyahat etmeye ilk başladığımda “aman zehirlenirim. aman midem bozulur” diye alışıp bildiklerime daha yakın tatlardan ilerliyordum. Ama kıtlar aşıp özellikle Asya’ya gidince “ne olacaksa olsun”a döndü iş ve hemen hemen her şeyi en azından bir defa deneyen birine dönüştüm. Zaten benim için seyahat etmenin en büyük motivasyonlarından biri yemek yemek. Karantina döneminde et-sebze odaklık paleo ahçılık kariyemi de iyice ilerletip dünyanın farklı köşelerinden sevdiğim lezzetleri evde denemeye kadar işi ilerlettim. Portekiz’den çok sevdiğim pastel de nata’yı yapabildiğim için mutluyum & gururluyum. <3

Şimdi söz sizde. seyahat etmenin size öğrettiği harika şeyler nelerdir? Benimkiler ortak noktalar var mı? Listeme eklemek istedikleriniz neler? Yorumlara bekliyoruuum!

Facebook Paylaş
Twitter Paylaş
Google+ Paylaş
LinkedIn Paylaş
Pinterest Paylaş
StumbleUpon Paylaş
+

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bumerang - Yazarkafe