Sosyal Medya Detoksu: Sosyal Medyayı Bırakanlar & Deneyimleri

0
shares
Facebook Paylaş
Twitter Paylaş
Google+ Paylaş
LinkedIn Paylaş
Pinterest Paylaş
StumbleUpon Paylaş
+
Bu Nedir?

Bu ay başında sosyal medyada gezinmeyi ve düzenli içerik (gönderi, hikaye vb) üretmeyi tamamen bıraktım. Önümüzdeki bir kaç ayı böyle geçirmek hedefim. Blogu takip edenler bilir bu ilk sosyal medya detoksu deneyimim de değil. Her sene yaz dönemi böyle bir dış sesleri kapatıp içime dönme dönemine giriyorum ve çok faydasını görüyorum. İsteyip planladığım gibi bir şey gibi görünse de aslında bence tamamen ihtiyaçtan doğan bir detoks bu. Her gün saatlerce süren ne yapmaya – nereye gittiği belli olmayan büyük zaman kaybı, o anda elimdeki işe odaklanamama, kendimi sürekli kıyaslama ve endişe hali.. Bu ve benzeri etmenler birleşip üstüme geliyor. Haydi Zeynep diyorum.. sosyal medya detoksuna..

Aslında hepimiz sosyal medyayı domine eden özenle, en iyi açı ve ışıkta ayarlanmış, lightroom’da renkleri çılgınca editlenmiş, en iyinin en iyisi görsellerin gerçek hayatı yansıtmadığını içten içe biliyoruz. Hiç kimse sürekli tatilde değil, yemek dergilerinden fırlamış o sofralar gerçek değil, pinterest evleri gibi dekore edilmiş alanlar aslında hiç kullanışlı değil, yoga yapan herkes bacakları havada elleri üstünde ters durup kameralara gülümseyemiyor, tüm milyoner girişimciler bir günde başarılı yakalamıyor vb vb. Bana sorarsanız bu içeriklere sürekli maruz kalmak gene de “gördüğüne inanan” beynimize iyi gelmiyor. Sosyal medyadaki bol filtreli, müzede sergilenecek gibi özenle seçilen içeriklerin hayatın 1%’lik kısmını yansıttıklarını bilsek de bazen unutuyoruz. İşin daha da karanlık kısmı bazen akıl sağlığı en yerinde olanımız, ayakları en sağlam yere basanımız bile bu yalan dünyaya kapılabiliyor. Sanabiliyoruz ki hayat bir tek bize zor, bir tek bizim istediklerimiz anında gerçekleşmiyor herkes keyif içindeyken zorluk çeken tek biziz, doğru ışık üzerimize akmıyor vb vb.

Peki bizi zamanın çoğunda mutsuz etmeye programlı bu yalan dünyaya neden sık sık geliyoruz ve belki de neden bağımlıyız? Önceki sosyal medya detoks yazılarımda açıkladığım gibi sebebi: dopamin isimli mutluluk hormonu. İçerik paylaştığımızda ya da ilginç bilgiler aldığımızda anlık salgılanan ve ödül kazanmış gibi hissettiren kimyasal. Azıcık dopamin salgılamak için bir sürü stres ve endişe yüklenmeye değer mi? Odaklanma sürelerimizi 15 saniyelere düşürmeye değer mi? Sosyal medya ne kadar “sosyal”? , Sosyal medyanın faydaları ve zaraları birbirini götürür mü? İdeal bir dijital dünya nasıl olmalı?...gibi soruların cevaplarını merak edenlere playlist tadında video içerikler seçtim.

İlk iş olarak yaşadığımız modern zamanlar hakkında çok kısa, bol çizimli ve takip etmesi keyifli bir video ile başlamak istiyorum. Yaşadığımız zamandaki seçenek bolluğu üzerinden avcı toplayıcı beynimizin alamayacağı kadar çok şeyle sınavımız anlatılıyor. Kabilelerimizden kopup nasıl bireyselleştiğimiz ve sonsuz seçenekler denizinde boğulma hikayemiz 3 dakikacık bu kısa videoda harika özetlenmiş. Sosyal medya konusu da yalnızlık ve endişemize katkıda bulunan diğer konularla birlikte anlatılıyor.

Modern zamanlar üzerine 3 dakikalık özet videomuzu izlediysek ana listemizle devam ediyoruz. Devam etmeden aşağıdaki görselde olduğu gibi tüm video’lar için Türkçe’ye otomatik olarak çeviri seçeneği var. Bir de genel olarak bu video’ları izledikten sonra (veya benim gibi sabırsızsanız izlerken) alttaki yorumları okumak çok keyifli.

Elon Musk – Sosyal Medya İnsanları Nasıl Mutsuz Ediyor?

Elon Musk’ın arada sırada kullandığı twitter’ı dışında* iki yıldan uzun süredir sosyal medya hesaplarını kapattığını belki biliyorsunuzdur. Joe Rogan ile 2018 yılında yaptığı bu röportajında (aynı zamanda kameralar önünde esrar içtiği meşhur röportaj olarak biliniyor) neden facebook ve instagram’ı kapattığını ve sosyal medya hakkında neler düşündüğünü anlatıyor.

*twitter’ı silmeme nedeni olarak şirketleri ve kendisi ile ilgili haberleri paylaşmak için bir mecra olarak kullandığını söylüyor.

Sosyal medya insanları mutsuz ediyor diyen pek çok kişinin argümanları ile ikna olmadıysanız bile süper zeki ve ileri görüşlü bu adamın düşüncelerine kulak vermek isteyebilirsiniz. Herkesin sosyal medyayı nasıl kendi PR ajansı gibi kullandığını, pek çok içeriğin gerçek hayatı yansıtmadığını, insanların durmadan kendilerini kıyasladıklarını vb vb anlatıyor. Sosyal medyanın geleceği, artılmış gerçeklik üzerine konuşup bir Elon Musk klasiği olarak konuyu simülasyon teorisine de bağlıyor. Neyse çok sürprizini kaçırmadan sizi aşağıdaki videoya alayım:

After Skool kanalının animasyonlaştırdığı bu sosyal medya konuşmasının tamamına (röportajın sosyal medya kısmı) aşağıdaki videodan ulaşabilirsiniz.

Cal Newport – Sosyal Medyayı Bırakın

Cal Newport, tanısanız konuşmalarını izleyip kitaplarını okusanız çok büyük ihtimalle sevip beğeneceğiniz bir profil. Kendisi bilgisayar bilimcisi, yazar, TED konuşmacısı ve 1980’lerde doğmasına karşın hayatı boyunca hiç (bir defa bile!) sosyal medya hesabı olmayan baya enteresan biri. Ben Cal Newport’u “Pürdikkat Odaklanma Becerisini Nasıl Yitirdik, Nasıl Geri Kazanabiliriz?” (Deepwork) kitabı ile tanıyıp çok sevmiştim.

Odaklanma, akışta kalma (flow) ve derin çalışma üzerine fikirleri ve deneyimleri gerçekten çok değerli. Cal Newport konu sosyal medya olunca azı karar çoğu zarar demek yerine “hiç olmasın. tüm hesapları kapatın” diyen bir bakış açısında. Bu konuda New York Times’da yayınlanan ve milyonlarca defa okunan “quit social media” yazısını incelemenizi öneririm.

Aşağıda paylaştığım TED konuşması ise sosyal medya konusunda klasiklemiş içeriklerden biri. Neden sosyal medyayı bırakmalıyız ve elimize neler geçer konusunu anlatıyor. Zaman kaybı, ilgini bölmesi, odaklanma kapasitemizi düşürmesi, özgüveni zedelemesi, göz sağlığına zararı, uzun oturma süreleri vb vb sayısız neden veriyor. Bu ikonik konuşmayı izlemediyseniz haydi izlemeye!

Matt D’Avella – 30 Günlüğüne Sosyal Medyayı Bıraktım & 30 Günlük Sosyal Medya Detoksu

Youtube’da kanalını çok severek çılgınca takip ettiğim video içerik üretici Matt D’Avella’sız bir izleme listesi yapmazdım, yapamazdım. Kendisini ve yönetmenlik işlerini Netflix’teki Minimalizm belgeselinden tanıyor olabilirsiniz. Kişisel gelişim, anlamlı bir hayat yaşama, verimli çalışma gibi konulara kafayı takmış ve her türlü yeni fikri kendi üzerinde denemekten çok hoşlanan birisi. Mesela Şubat ayında 28 gün boyunca soğuk duş denemek gibi projeleri ve içerikleri var. Zaten kanalına bir yerden düşünce 3-5 video izlemeden ayrılmak imkansız gibi.

Aşağıda paylaştığım videosunda 30 gün boyunca yaptığı sosyal medya detoksundan bahsediyor. Özellikle freelancer bir video içerik üreticisi olarak, iş kaybı nedeniyle bu fikirden çok korktuğunu ama işlerin beklediği gibi gelişmediği anlattığı kısımlar çok ilginç. Pek çoğumuz (bu gruba ben de dahil) sosyal medyadan koparsak bir takım fırsatları ve projeleri/işleri kaçıracağımızı düşünüyor olabiliriz. Ama Matt’in hikayesi tam tersini gösteriyor. Çok spoiler vermeden söyleyebilirim ki youtube’da en çok izlenen ve viral olarak içeriklerini bu 30 günlük dönemde yaratıyor. (bir önceki maddede “derin çalışma”, “akışta kalma” diye kendini paralayan Cal Newport’un kulakları çınlasın) İlginç bir tesadüf olarak ben de çok sevdiğim bu youtuber abimizi viral olan “bir minimalistin sıradan bir günü” video’su ile keşfetmiştim yıllar yıllar önce.

Christina Farr – Facebook ve Instagram’ı Bırakmak Beni Neden Daha Mutlu Bir İnsan Yaptı?

Elon Musk, Cal Newport’un TED konuşması, zaten yöntemen olan Matt’in estetik açıdan uçan kaçan içerikleri biraz fazla süslü gelmiş olabilir. O nedenle listemize gerçek hayattan, basit anlatımlı ve kısacık bir video ile devam etmek isterim. CNBCE’de teknoloji muhabiri olarak çalışan Christina Farr, kendi sosyal medya detoksu facebook ve instagramı bırakma deneyini anlatıyor. Ve sonrasında aldığı kararlar da beni etkiledi.

Bu videoyu seçme nedenim işi “teknoloji hakkında içerik üretmek” olan birinin bile sosyal medyadan yorgun düşüp ara vermek isteyebileceğini göstermek. Hem de bu süreçte işinden olmadığını, dünyadan kopmadığını ve hayatın içinde varolduğunu göstererek gönüllere su serpmek.

Jaron Lanier – İnterneti Nasıl Yeniden Tasarlamalıyız?

İşte şimdi tüm yazıyı yazma nedenim olan, bana süper ilham veren ve “daha önce hiç böyle düşünmemiştim. vay be!” dedirten kişiye ve video’ya. Bu yazıdan tek bir video izleyecek vaktiniz ve enerjiniz varsa kesinlikle bu olsun derim. Video’ya geçmeden konuşmacısından bahsetmek isterim. Kesinlikle adını bir yerlere not alıp hakkında araştırma yapmak isteyeceğiniz birisi Jaron Lanier. Sanal gerçeklik (VR) kavramının isim babası ve mucidi olarak bilinen bu süper zeki abimiz bilgisayar bilimcisi, yazar, filozof, klasik müzik bestecisi ve daha pek çok ünvana sahip. İnsan araştırdıkça hayret ediyor ama siz genel fikri anladınız bence uzatmadan videoya geçiyorum.

Bugüne kadar internet ve sosyal medya üzerine tonlarca içerik izledim ve okudum. İçlerinde beni en çok etkileyen, konuya en geniş açıdan bakan ve en yaratıcı çözümü sunan bu konuşma oldu. Garanti ediyorum ki bu konuşmayı beğenip etkilenmeyecek kimse yok. Mutsuz olana benden para iade garantisi. 😀 İnternetin kitleselleşmesi ve hayatımızda ağırlığını giderek artırmasına bizzat şahit olmuş bu abimiz işin özünü ve yapılması gerekenleri çok güzel özetliyor. Ana konuya girerken ilk bir kaç dakika yavaş aksa da konuşma öyle bir heyecan ve ivme kazanıyor ki. Hiç detay vermeden sizi videoya bekliyorum. Ve merak edenler için gelsin: evet yeni ve ideal bir dijital dünya & sosyal medya mümkün!

Şimdi söz sizde. Sosyal medya hakkında ne düşünüyorsunuz? Hayatınızda ne kadar zaman kaplıyor? Günde kaç saatinizi onlinegeçiriyorsunuz? Kıyaslamayı ve endişe etmeyi tetikliyor mu? Bir şeyleri kaçırma ve yetememe hissi yaratıyor mu? Dijital detoks yapmayı hiç düşündünüz ve denediniz mi? Herkesi yoruma bekliyorum.

Facebook Paylaş
Twitter Paylaş
Google+ Paylaş
LinkedIn Paylaş
Pinterest Paylaş
StumbleUpon Paylaş
+

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bumerang - Yazarkafe