Kendime Bir Ay İzin: Dijital Detoks Deneyimim

0
shares
Facebook Paylaş
Twitter Paylaş
Google+ Paylaş
LinkedIn Paylaş
Pinterest Paylaş
StumbleUpon Paylaş
+
Bu Nedir?

Çok bunalmıştım. O kadar bunalmıştım ki artık kızmak, üzülmek, isyan etmek gibi tepkiler vermeyi bile bırakmıştım. Günler geçiyordu, hafta içi, hafta sonu hiç biri farketmiyordu. Hoop Pazartesi. Hooop Pazar. Günlüğüme hayatımı yazarken sıkılıyordum. Sabahları sürünerek kalkıyordum, işe gidip geliyordum, akşam evde diğer öğrenmek istediğim şeylere ve başka işlerime zaman ayırıyorum. Kaytarmıyordum, çalışıyordum. Ama asla mutlu, tatmin olmuş veya üretken hissetmiyordum. Zaman hızla akıyordu ve ben sadece izliyordum. Dehşetle.

Sonra bir gün bir ortamda birisi Cal Newport diye bir adamdan ve sosyal medyaya neden karşı olduğundan bahsetti. Çok yakışıklı olduğunu da gülerek ekledi. Adamı görünce fikirlerine bayılacak ama yakışıklılığı konusunda o kişiyle aynı sayfada olmayacaktım. (çok baby face, saç kesimi değişmeli ve sakal da fena olmaz. 🙂 ) Neyse. New York Times’daki “quit social media” yazısını okudum. TED konuşmasını izledim. Ve sosyal medyanın insanları kendine bağımlı kılıp kullanım süresini uzatmak için Las Vegas’taki slot makineleri mantığı ile çalıştığını öğrendim.

Facebook (ve satın aldığı instagram) şirketinden maaş alan ve ünvanı “ilgi mühendisi” (attention engineer) olan insanlar olduğunu da öğrendim. Bu kişiler psikoloji, nöroloji vb bilimleri kullanıp nasıl sosyal medya kullanım saatimizi artırırız diye 9-5 çalışıyorlar! Peki bu milyar dolarlık şirketler neden benim sıradan ve ölümlü hayatımdan zaman çalmak istiyorlar? Çünkü mümkün olduğunca çok data edinmek ve bu dataları güzelce analiz edip satmak için. Yoksa kişisel bir garezleri yok. Sorun asla kişisel değil. Onlar için data noktasıyız sadece. Datalarımızı satıp bize daha akıllı reklamlar, daha çok harcatacak ürünler, korkularımızı ve isteklerimizi tetikleyip tüketimimizi artıracak işler peşindeler sadece.

Sosyal medya ve karanlık yüzü konusunda araştırmalarda derinleştikçe ilginç ve korkunç şeyler bulmaya devam ediyordum. Cal Newport kadar beni etkileyecek ve süper ilginç biri daha çıktı karşıma: Robert Sapolsky. Stanford Üniversite’sinde profesör olan bu abimiz bir “nöroendokrinolog”: biyoloji, nöroloji ve nörolojik bilimler profesörü. İnsan davranışları üzerinde harika teorileri ve araştırmaları var. Okuduğum ve aklımı yettirebildiklerim arasından beni en çok etkileyen “the magic of maybe” (belki’nin sihri) fikri oldu. İnsaların gün içinde sık sık telefona bakma nedenleri : BELKİİİİ geçen sürede harika bir şeyler olmuştur inancı. Yani çok önemli bir mesaj gelmiştir, yüz yılda bir olacak bir olay gerçekleşmiştir vb vb. Ama tecrübe ile sabit biliyoruz ki zamanın 99.99999%’unda böyle bir şey olmuyor.

haber gerçek, görsel o dönemki psikolojimi temsili

Bu haberleri okuduktan sonra yukarıdaki fotoda bahsi geçen Bursalı teyze gibi yaşamak istedim. Sosyal medya harici günümün büyük bölümünü alan diğer şeyleri de düşündükçe şu teşhise vardım: ben yeterince derinlerde yüzmüyordum, derin yaşamıyordum. Neden yaşadığımı, neler yapmak istediğimi, neleri deneyimlemek istediğimi düşünmeden daha “yan ürün” denebilecek şeylere odaklıydım. Ne demek istiyorum?

Farklı işlerde çok çalışıyorum da amacım ne? Dünyada veya çevremde neyi değiştirmek isterim veya neyi sıfırdan yaratmak isterim? Bunları düşünmeden çok çalışmak, akıntıya kapılıp gitmek sanki. Sizleri bilemem ama benim için x pozisyona gelmek, y para kazanmak, z sertifikasını almak “yan ürünler” dediğim şeyler. Ana hedefler çözülemeyen bir sorunu çözmek, insanlara ilham vermek, hatalı bir işleyişi değiştirmek gibi şeyler olmalı diye hissediyorum ve düşünüyorum. İşte bu düşünceler ve karışıklıklar içinde sosyal medyayı derin sulara dalıp kendimi araştırmaktan alıkoyan bir engel olarak görüp bir aylığına izin verdim kendime. Ben de Ağustos’u kendime izin aldım ve yola koyuldum. Yanıma bol bol kitap, defter, kahve ve canım köpeğim Barley’i alıp tek ait olduğum yere, yani kendime doğru yolculuğa başladım.

Dijital Detoks İlk Hafta: Dünya Varmış! Gerçekten de Varmış!

İlk günler ve ilk hafta elimin telefona gidip tuş kilidini açıp sonra boş boş bakıp kapatma nöbetlerini aşınca çevreme bakındım. Ve anladım ki gerçekten de dünya varmış! Telefonu evin bir köşesinde unutup foto/story çekme beklentim olmadan yapılacak yürüyüşler, hazırlanacak yemekler, balkondan izlenecek gün batımları, okunacak kitaplar, insanların gözünün içine bakarak edilecek muhabbetler varmış. Hiç bölünmeden notlar ala ala dinlediğim online eğitimler, normalde 2-3 günde farklı oturuşlarda tamamladığım blog yazılarını bir seferde yazma. Kahve içerken sadece kahve içme gibi harika deneyimler beni bekliyordu.

Özellikle ilk hafta kendimde gözlemlediğim iki adet değişim beni çok sevindirdi. Birincisi boşa çıkan zaman, ikincisi ise artan odaklanma becerim. Eskiden 30 dakikada yaptığım işler artık telefonu karıştırmakla hiç bölünmediği için 15 dakikaya düşmüştü. Bir şey yaparken sadece tek bir şey yapma disiplini gelmişti. Boşa çıkan zamanlarımı bol bol kitap okumaya ve online eğitimlere ayırdım. Mutlu ve huzurlu bir hafta olmuştu.

Dijital Detoks İkinci Hafta: Kabuğuma Çekildim ve İçeride Gördüklerim

Dijital detoks serüvenimde ikinci haftaya gelince bayram tatili de geldi. Gidilecek bir iş ve seyahat planım olmadığı için elime baya bir vakit geçmişti. Uzun süredir alıp alıp istiflediğim kitaplar, online eğitimler ve en az 3000 kelime ile ifade edilecek ve henüz yazmadığım yazmam için beni bekleyen kallavi gezi rehberi yazıları vardı. Bol bol okudum, yazdım, düşündüm. Özellikle Mart ayından beri bilinçaltımda durup yazıp bitirmediğim için vicdan azabı çektiğim (biliyorum keşke tüm dertler bunun gibi olsa) El Nido gezi rehberimi yazdım bitirdim. Müthiş bir rahatlama. Oh. 🙂

Bolca kitap okuyup, genelde dijital pazarlama üzerinde bir kaç eğitim aldıktan sonra içime gene detoksun en başındaki boşluk ve anlamsızlık duygusu geldi yerleşti. Hem sosyal medyadan kaçıyorum hem de insanların sosyal medya başta olmak üzere internette gezinirken arkadalarında bıraktıkları datalar ile nasıl daha çok satış yapılır konusunu öğrenmeye saatlerimi harcıyorum… Ne kadar saçma ve boş diye düşünmeden edemedim.

Hayatımın yaklaşık son 5 senesinde yakamı bırakmayan “ben buraya ne yapmak için geldim?”, “ne yaparsam en fazla değeri ve hizmeti sağlayabilirim?” soruları üstüme çöktü. Bu hafif çapta depresif ruh halimi atlatmak için zanaatkarlardan çok ilham aldım. Yani ellerimle, vücudumla birşeyler yaptım terapi niyetine. Bol bol yemek yaptım, Bar’ı sevdim, zorlu yoga derslerine katıldım, yazı yazmak istediğimde kalemle deftere yazdım. Sonra bir Pazar akşamı çok sevdiğim yazar Malcom Gladwell’in masterclass.com’da yazarlık üzerine ders verdiğini gördüm. Biraz pahalıydı ama kendime hediye etmem gerektiğini düşündüm ve aldım. Dersin giriş video’su itibari ile rahatladım. Evdeydim.

Dijital Detoks Üçüncü Hafta: En Büyük Önceliğimle Tanışmam

yaşamın amacı ve zaman üzerine ha-ri-ka bir kitap MOMO

Dijital detoks maceramın üçüncü haftasında işe dönünce şaşırarak bir şeyi farkettim. Bayramda kim nerede tatildeydi, kim kimleydi, en çok kimler eğlendi en ufak bir fikrim yoktu. Hatta bu durumu bilmediğime dair de en ufak bir fikrim yoktu. Aklıma gelmemişti. İnsanlar da benim ne yaptığımı bilmiyordu. Sosyal medya öncesi zamanları hatırladım. Tatil dönüşlerinle arkadaşlarımızla uzun uzun konuştuğumuz, kahveler içip olanı biteni anlattığımız. Öyle bir zamandı ve bu muhabbetlerden çok keyif aldım. Ve düşünmeden edemedim arkadaş & tanıdık vb herkesin attığı her adımı bilmeye ne gerek vardı? Yüz yüze gelince paylaşacak ne kalıyordu? Kendi hayatımızı raporlamaya da ne gerek vardı? Hatta “ben kimim ki? gittiğim sporu, yediğim yemeği bilmek istesinler?” diye düşünmeden edemedim.

Telefonda geçirdiğim ekran zamanı 10 dakikalara düşmüş, işe geri dönmüştüm. Bir yandan da hayatımın en keyifli online dersini alıyor bir yandan da haftada 2-3 yeni yazı ekliyordum bloga. Yazdıklarımı duyuramıyordum ama olsun mutluydum. İşte bu hafta anladım ki (bana sorarsanız baya geç anladım) bana para verilmese, tebrik & onay verilmese, hatta kimse okumasa da ben yazı yazmaya devam ederdim. Bir de yeni şeyler öğrenmeye. Özellikle de okuyarak. Dünyaya da büyük ihtimalle bunun için geldim. Pek çok şeyi öğrenmek, sentezlemek ve daha basit ve anlaşılır hale getirip örneklerle anlatmak için.

Açıkçası hayat amacımla ilgili daha havalı bir şeyler bekliyordum. Ama artık biliyorum ben milyarder de olsam, özel uçağımla da gezsem, kendime Karayiplerde Ada da alsam her zaman eğitim, kitap, workshop peşinde koşmak üzere kodlandım. Benim oluş halim, doğam bu. Bir de bu öğrendiklerimi paylaşmak. Daha liseye gelmeden çok okumaktan 6 numara olan gözlerim, kitapları her zaman filmlere-dizilere tercih etmem, sunum yapmayı – birşeyler anlatmayı çok sevmem, Udemy’de dersim olması, yoga eğitmenliği yolculuğum hepsi de kim olduğumun ve nasıl yaşamak istediğimin göstergeleri.

Sosyal medya ve beraberinde getirdiği kendimizi akranlarımızla kıyaslama, yaşadığımız toplumun değer verdiği ölçütlere göre değerlendirme, insanların en en iyi anlarını kendimizin en en kötü anları ile kıyaslama gibi panik ve endişe yaratan sesler kesilince pek çok şey berraklaştı. Neleri istediğim, nasıl bir hayat istediğim, benim için ideal bir günün nasıl geçebileceğine dair fikirlerim netleşti. Hala hayallerimdeki hayatı yaşamıyorum ana en azımdan elimde bir pusula var. Yolumu şaşırırsam (ki bu her zaman ve herkese olur) tüm sesleri kapatıp içime dönebileceğimi biliyorum.

Dijital Detoks Dördüncü ve Son Hafta: “Nasıl Geri Döneceğimi Bilmiyorum” Evresi

bayramda anne babamla yürüyüşe çıktığımız harika manzaralı bir nokta – Anadoluhisarı ara sokaklarında

Geldik son haftaya. Hem biriken yazıları duyurmak (blog trafiğimin %20’si sosyal medya… yapacak birşey yok) hem de bir nevi yeniden insan içine karışmak süreci yaklaştıkça ayaklarım geri geri gitmeye başladı. Sosyal medyanın tüm kötülüklerin anası olduğunu düşünmemden değil. Sadece ne yapacağımı, nasıl geri döneceğimi, ne yazacağımı bilmediğimden. Bir de günde 10-15 dakikayı geçmeden ekran süremin uzamasından çılgınca korkuyorum. Artık elimde haftada 2 kitap bitirdiğim, her akşam Bar ile balkonda keyif yaparak gün batımını izlediğim, insanlarla daha iyi iletişim kurduğum, daha çok öğrendiğim ve yazı yazdığım bir hayat var. Ona zarar vermekten korkuyorum.

O yüzden şöyle bir karara vardım: her hafta yazmak istediğim yazıları zamanında yazıp, kitaplarımı okuyup, yoga derslerimi verip – alıp tamam olursam sosyal medyaya limitli zaman ayırabilirim. Ama bu hayat önceliklerim şaşmaya başlarsa cısss yasak! 🙂 Tüm bu süreci de ufacık bir instagram/facebook gönderisi ile anlatamayacağım için kendi gerçeğime uygun oturup 1500 kelimelik yazı olara yazdım tabii. Hem de bir günde ve tek oturuşta!

Şimdi söz sizde. Sosyal medya hakkında ne düşünüyorsunuz? Bağımlılık yapıyor mu? Kıyaslamayı ve endişe etmeyi tetikliyor mu? Ne kadar zamanınızı geçiriyorsunuz? ve en önemlisi dijital detoks yapmayı hiç denediniz mi? Düşünür müsünüz? Mutlaka yoruma bekliyorum.

Facebook Paylaş
Twitter Paylaş
Google+ Paylaş
LinkedIn Paylaş
Pinterest Paylaş
StumbleUpon Paylaş
+

29 Comments

  1. Seda Erdaloğlu
    Eylül 1, 2019 / 7:28 pm

    Sizi nette” en güzel gün batımı İstanbul da nereden izlenir “ araması yaparken buldum 🤣 Ve bu yazdıklarınız benim şu anki huzursuzluğumun sebebi. Gün batımı izleme ihtiyacım var ; yani öyle böyle değil; ekmek su gibi bir ihtiyaç. Sanırım ruhumla baş başa kalma ihtiyacı bu . Zaman elimizden uçup gidiyor ve hakimi değiliz. Kıyıda gezip , hiçbir konuda derinleşemiyoruz. Çok iyi analiz yapmışsınız ; takipteyim 🙏🖐🙋🏻‍♀️👏👏👏

    • zeynepcansoylu
      Yazar
      Eylül 1, 2019 / 7:43 pm

      güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim. 🙂
      bence de gün batımı izlemek temel ihtiyaç.. zaten çok güzel bir olay. aklı başında olanın durup bakması, değer vermesi lazım. 🙂 sevgiler

  2. Eylül 1, 2019 / 8:31 pm

    O kadar güzel ifade etmişsiniz ki. Yazdıklarınız çok doğru. Gerçekten de sosyal medya bizlere bir yandan çeşitli fırsatlar sunsa ve her şeyi ‘bir tık’ mesafemize getirse de diğer yandan da içinde bu tür tehlikeler barındırıyor. Bir nevi, ‘ne onunla ne onsuz’ durumu. Dengeyi korumak da bir gereklilik oluyor haliyle. Bloğunuzu bu yazı vesilesiyle tanıdım. Ve takipte olacağım. Kaleminize sağlık.

    • zeynepcansoylu
      Yazar
      Eylül 2, 2019 / 8:18 am

      çok teşekkürler güzel yorum için 🙂 sevgiler

  3. Ne önemi var
    Eylül 1, 2019 / 8:33 pm

    Merhaba bir gün CERN le ilgili araştırma yaparken karşıma çıktınız o harika yazınızı okudum ve ardından diğerlerini…Uzun süre blogunuzu takip ettim ve daha sonra instagramda takibe başladım. Yazılarınız, postlarınız o kadar nokta atışı ki…Yazım tarzınız sade ve anlaşılır bu o kadar zordur ki buradan bile ne kadar yetenekli bir insan olduğunuz belli kısacası teşekkür ederim bana kattıklarınız için hep var olun…

    • zeynepcansoylu
      Yazar
      Eylül 2, 2019 / 8:19 am

      çok teşekkür ederim. yazılarıma güzel yorumlar alınca çok motive oluyorum. 🙂

  4. Eylül 1, 2019 / 8:40 pm

    Önce cevabimi instagramdan yazmayi dusundum ama sonra detoksunuza zararli olacagi icin usenmeyip buradan yazmaya karar verdim. Acikcasi bekledigimden cok daha sade ve bir o kadar da faydali bir yazi olmus. Beni de motive etti, daha dogrusu o motivasyon hep var da işte olmuyor ya hani, guc verdi diyeyim. Önce su yakisikli adami izleyeyim bari, ondan sonra ben de deneyecegim yazdiklarinizi. Sevgiler.

    • zeynepcansoylu
      Yazar
      Eylül 2, 2019 / 8:21 am

      çok teşekkürler güzel yorum için. özellikle new york times yazısı baya vurucu. 🙂 sevgiler

  5. Munzevi Gezgin
    Eylül 1, 2019 / 11:55 pm

    Canım zeynep;
    Bu yazıyı da diğerlerinde olduğu gibi tek solukta okudum. Hatta sen buralarda yokken bile blogun hep arka sayfada açık. Yazını da laundryde beklerken okudum. İnan ihtiyacımız olan şey zaman onu da farkında olmadan boş şeylerle yiyip bitiriyoruz yavaştan azaltmaya çalıştığım sosyal medya maceramı detoksa çevirip bidahaki ay ben de deneyeceğim umarım başarılı olurum..
    Sevgiler

    • zeynepcansoylu
      Yazar
      Eylül 2, 2019 / 1:22 pm

      çok çok teşekkür ederim güzel yorum için. 🙂
      bana çok iyi gelen bir aylık detoksu kesinlikle öneririm.
      newyork’a kocaman sevgiler xoxox

  6. Ebruş
    Eylül 2, 2019 / 12:54 pm

    Merhaba… Meraktaydım sizi. Ama böylesi bir yazı ve sonuçla geleceğinizi de biliyordum. Ne iyi yapmışsınız, alkışlar size. Hepimizin kendimize itiraf edemediği şeyleri yaşamış, Harika bir ay geçirmişsiniz. Şimdi bende detoksa başlayacağım, ev şehir hatta ülke değiştirme serüvenimiz ile başaracağıma inanıyorum. Bir de online eğitim konusunda ilerleme sağlarsam değmeyin keyfime. Sevgiler, takipteyim sizi.

    • zeynepcansoylu
      Yazar
      Eylül 2, 2019 / 5:48 pm

      çok çok teşekkür ediyorum. 🙂
      özellikle instagramın günlük rutinimizde kapladığı yer tamamen yok olunca çok keyifli oluyor 🙂
      sevgiler

  7. Eylül 2, 2019 / 7:12 pm

    Ben de bir ay önce denedim. Ve yazdıklarınız sanki benim yaşadıklarım gibi geldi. Yazıyı bitirene kadar okumayı bırakamadım çünkü ancak dijital detoks yapan kişiler yazdıklarınızı tam anlamıyla anlar diye düşünüyorum. Bu sebeple herkese şiddetlenöneriyorıum😊 Siz sosyal medyadan uzaklaşınca neler olduğunu, her şeyi yazmışsınız zaten. Bense sonrasıyla ilgili bir şeyler yazmak istiyorum. Tek kelimeyle PİŞMANLIK. Büyük bir pişmanlık içerisindeyim mutluluğum, hayattan keyif alma seviyem en üstlere çıkmışken birden yerle bir oldum. Sürekli sinirli ve memnuniyetsiz tavırlar sergiliyorum. Ve bende geri döndüğümde çok az zaman ayırma sözü vermiştim kendime ancak o söz çok çabuk unutuluyor ve alışkanlıklar hızlıca değişiyor tavsiyem herkes bu yola girsin girenler girmeyenleri teşvik etsin. Günümüzün büyük hastalığı!!

    • zeynepcansoylu
      Yazar
      Eylül 9, 2019 / 8:58 am

      güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim. 🙂

      ben geri döneli bir hafta oldu şimdi. henüz eskisi (detoks öncesi) ilgim yok ve ana amacım yazılarımı ve değerli bulduğum, ilham verir dediğim şeyleri paylaşmak. bir de arada sorup isteyenler için köpeğimi. 🙂
      umarım böyle devam ederim. haftada 2 adet yazı yazma & duyurma hedefim var. kendime söz verdim hedefimin gerisinde kaldığımda sosyal medya (ve youtube’da gezinme) yasak. 🙂
      bir kaç ay kendimi izler sonra ufak bir rapor yazarım.
      bu arada story izleme, keşfette gezinme, IGTV bakma gibi aktivitelerim baya azaldı. günlük kullanımım da 30 dakika civarı.
      sevgiler,

      • Ayşegül
        Ekim 31, 2019 / 9:43 pm

        Ah bu instagram! Tam bi baş belası… Defalarca silmeme rağmen 2 gün geçmeden tekrar yükledigim, girer girmez vicdan azabıyla yanıp tutustugum uygulama. Ama madem yaptınız, yapılabiliyor, ben de yaparım. Bu sayfadan çıkınca ilk yaptığım şey olacak instagramı silmek. Sonucu paylaşacağım. Bu fikri bizlere sunduğunuz için teşekkürler.

  8. Funda
    Eylül 2, 2019 / 7:12 pm

    Bu aralar en çok düşündüğüm konuya eğilmişsiniz ve bunu uygulamışsınız. Bir haftalık bir detoksla başlamak istiyordum ki bir günde bile nasıl bir verim alabileceğimi görmüştüm. Fakat sürekli o merak hali tekrar döndürdü beni sosyal medyaya. Sizin de yazınızı okuduktan sonra bir aylık bir detoksu kesinlikle deneyeceğimi biliyorum.
    Ayrıca yazınız için de teşekkürler. Benim için çok doğru bir zamanda geldi. Adeta işaret gibi…

    • zeynepcansoylu
      Yazar
      Eylül 9, 2019 / 9:12 am

      çok mutlu oldum aldığınız karara. bence baya faydasını görüp, kendinize dair harika şeyler keşfedeceğiniz çok güzel & bol bol ve derin düşünmeli bir ay olacak. 🙂
      sevgiler

  9. Şengül
    Eylül 3, 2019 / 8:43 am

    Uzun zamandır üzerine düşündüğüm bir konuydu. Sabah uyandıktan bir süre sonra instagrama bakma alışkanlığım var. Aslında bazen keyifli geliyor. Güzel yazılar, fotoğraflar vs kendime gelene kadar onlara bakmak. Fakat düşününce neden uyandığın ilk andan itibaren başkalarının yaptıklarıyla ilgileniyorum sorusu aklıma geliyor. Acaba kendime odaklanmak çok mu sıkıcı geliyordu 🙂 Yazıyı okuyunca nasıl oldu bilemedim aniden gaza gelip uygulamayı sildim. Eylül ayı boyunca bunu yapabilir miyim diye düşündüm. Umarım yapabilirim, deneyeceğim. Sevgiler.

    • zeynepcansoylu
      Yazar
      Eylül 9, 2019 / 9:14 am

      harika bir işe girişmişsiniz! tebrik ederim!
      iyi ki bu yazıyı yazdım ve böyle birşeye vesile oldum. sonuçları nasıl olacak meraktayım. 🙂
      arada bloguma uğrayıp yorum bırakmayı unutmayın.
      sevgiler.

  10. burak
    Eylül 3, 2019 / 9:08 am

    bir ay ortalarda yokum dediğinizde üzülmüştüm . Çünkü paylaşımlarınızı ilgiyle takip ediyor ve saygı duyuyordum. Hatta bazı noktalarda sizi örnek aldığımı bile söyleyebilirim. Ama bu efsane yazınızdan sonra, aslında ne kadar gerekli bir şey yaptığınızı anladım. Gerçekten çok verimli ve dinlendirici geçmiş gibi görünüyor, özellikle “bol bol kitap , kahve ve bar ile kendi içinize olan yolculuğunuz”
    Bu eşsiz deneyimi bizlerle paylaştığınız için tekrar ve tekrar teşekkür ederim. 🙏

    • zeynepcansoylu
      Yazar
      Eylül 9, 2019 / 9:20 am

      çok teşekkür ederim & örnek alınmak ve bunu duymak çok güzel bir his 🙂
      güzel yorum için çok çok teşekkürler.

  11. Didem Bayram
    Eylül 4, 2019 / 3:56 am

    O kadar değerli ki bu yazdığınız ve ben buna instagramdan ulaştım 🙈, uzun zamandır kendime söylediğim ama her bağımlılıkta olduğu gibi çok başarılı olmayan girişimlerle sona eren sosyal medya bağımlılığımı yeniden gözden geçirmemi sağladınız. Kendimi bu kadar iradesiz bulduğum tek konuda ne yapacağımı ve nasıl yapacağımı tam olarak bilemiyorum. Elim bir şekilde telefonda sürekli. Kendimden rahatsız oluyorum ve üstüne üstlük fiziksel olarak mevcut olan rahatsızlıklarımı da arttırdığının farkındayım. En kısa süre içinde yeniden deneyeceğim. Ben de özlüyorum eski sohbetleri… bunları düşündürttüğünüz için çok teşekkürler 🙏🏻

    • zeynepcansoylu
      Yazar
      Eylül 9, 2019 / 9:07 am

      kalpten samimi yorumunuz için çok teşekkür ederim. 🙂
      benim örneğimde Cal Newport’un anlattıkları, sunduğu datalar çok vurucu ve etkili oldu.
      belki böyle videoları, yazıları araştırıp size vurucu gelip bir hafta elinizi telefona götürmeyecek bir örnekle karşılaşırsınız.
      çok sevgiler

  12. Bircan Armağan
    Eylül 4, 2019 / 9:27 am

    Sosyal medya kontrollu kullanıldığında sorun yok. Ancak bağımlı olunmuşsa işte o zaman eyvahhhh. Çünkü evet bağımlılık yapıyor hem de kopmamacasına. Dijital detoks hiç yapmadım ama denemek isterim. Eğer bu beni şımartacaksa içten bir mutluluk verecekse denerim. Sosyal medyayı çok aktif kullanmıyorum. Sadece kim ne yazmış bana faydalı ne bulabilirim diye dolaşıyorım.
    Faceebook içler acısı insanlar çıldırmış gibi twiter desen paranoyak olmamak elde değil.

    • zeynepcansoylu
      Yazar
      Eylül 9, 2019 / 8:59 am

      yorum için çok teşekkürler 🙂
      sosyal medya kullanımım az diyorsanız sizi komple dijital detoksa davet edeyim.
      ben bi çılgınlık yapıp önümüzdeki 5 gün deneyeceğim galiba. sıfır ekran! 🙂

  13. Eylül 5, 2019 / 9:33 pm

    Çok keyifle okudum Zeynep. Teşekkürler. Ben de şu sıralar aynısı deniyorum, bakalım bir ay sürebilecek mi 🙂

    • zeynepcansoylu
      Yazar
      Eylül 9, 2019 / 8:47 am

      çok teşekkürler Burcucum. bence keyfine varınca dönmekte zorlanabilirsin. 🙂 sevgiler

  14. Selin
    Eylül 10, 2019 / 8:43 am

    Merhaba!

    Tam da ihtiyacım olanları kaleme dökmüşsün.. Blogunda zaman geçirmekten çok keyif alıyorum ve bana kattığın birçok şey var.
    Bunun için sana teşekkür etmeden, öylece geçip gitmeye ruhum elvermedi:)Harikasın, arkadaşların çok şanslı..Senin gibi ilham veren,farkındalığı yüksek bir arkadaşa sahip olmayı çok isterdim…

    Sevgiler,

    • zeynepcansoylu
      Yazar
      Eylül 16, 2019 / 11:43 am

      güzel yorum ve kalpten sözlerin için çok teşekkür ederim. 🙂
      arkadaşlarıma bu mesajı gösterip ne kadar şanslı olduklarını göstermeyi planlıyorummm :p
      sevgiler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bumerang - Yazarkafe