Yoga Eğitmenliği Eğitimi Sonrası Durum Raporu: İlk Aylar Nasıl Geçiyor? Neler Öğrendim?

0
shares
Facebook Paylaş
Twitter Paylaş
Google+ Paylaş
LinkedIn Paylaş
Pinterest Paylaş
StumbleUpon Paylaş
+
Bu Nedir?

Her seneye yüzlerce, hatta belki de binlerce kişilik 99%’u kadın olan gruplar; yoga eğitmenliği eğitimini tamamlıyor. Aylarca, saatlerce (genelde 200 saat) eğitim alıyorlar. Bol bol fiziksel pratik yapıyorlar. Sanskritçe kelimeler öğreniyorlar. Anatomi öğreniyorlar, kitaplar okuyorlar. Ödevler hazırlıyorlar. Büyük heyecanla ilk derslerini veriyorlar. Bu süreçte hali hazırda devam eden hayatlarının büyük bölümünü fiziksel ve zihinsel olarak kadim yoga öğretisi ister istemez kaplıyor. Özellikle bir yandan çalışıyor/okuyorsanız baya zorlu olabiliyor. En sonunda da genellikle doğada geçen bir kaç günlük inziva sonrası 200 saatlik yoga TT sertifikalarını törenle alıyorlar. Eee, bundan sonra ne oluyor?

Sonra ne olduğu herkesin deneyimine göre değişir. Ben sizlerle bu yazıda kendi deneyimimi paylaşabilirim. Sadece “yoga hakkında daha fazla öğrenmek” niyeti ile başladığım yolculuğun nasıl bugünkü duruma evrildiğini ve bu süreçte öğrendiklerimi, çıkardığım dersleri ve vazgeçtiğim şeyleri. Hazırsanız yoga eğitlemenlik eğitimi mezuniyetimden sonra olanları anlatmaya başlıyorum…

Sürecin İçindeyken Kendinizi Kaybetmek Çok Kolay..

Hemen hemen her hafta sonu eğitmenlik eğitimlerinde günde 10 saat geçirken, hafta içi iş çıkışı akşamları yoga pratiği seanslarına koşarken, evde boş vakitlerimde yoga matı üzerinde otuyup ödevler hazırlarken, eğitim arkadaşlarınızla gün aşırı yazışırken, hayatı “yoga” lensinden görüp hep öyle olacak sanmaya başlayabilirsiniz. En azından bana öyle oldu. Bu dönem benim için sürdüğü sürece keyifli, ancak uzun vadede sürdürülemez bir durumdu. Tam zamanlı çalışan, evli, köpek annesi, seyehat etmeyi seven, blog yazarı, udemy eğitmeni, dijital pazarlama öğrencisi hayatım için. O zamanlar bu durumu farketmemiştim.

En basitinden örnek vermem gerekirse: eğitmenlik eğitiminde verilen 30 seanslık vinyasa/ashtanga/hatha dersi alma ödevi Eylül 15’e kadardı. Kendimi paralayıp 1 Temmuz’da ödevi teslim ettim. Bu derslerin hiç birinin 1 (giriş) seviyesine girmeyip kendimi hep 1-2 ve 2’lere zorladım. Bir de üst üste vinyasa + ashtanga dersleri alıp 3 saat aralıksız orta seviye yoga yapmak gibi manyaklıklar yaptım. Şansıma sakatlanmadım ama kalça eklemi ve bacak ağrılarından bi’ tuhaf yürüdüğüm günler oldu. Şu anda o zamanlardaki kendime seslenebilsem “bi sakin ol allasen ya” derdim.

Ödev kitaplar, bahsi geçen kitaplar, yoga belgeselleri konusunu da abarttım. Hatta bir dönem kurumsal mantıkla düşünüp: yoga CV’si yapma merakına bile kapıldım. Evet bir yoga CV’im var. İçinde aldığım eğitimler, alacağım eğitimler, yoga geçmişim, düzenli pratiğim, pratik stilim vb vb yazıyor. 🙂 Konu yoga olunca CV yapmak ister istemez biraz komik geliyor. Sürece kendimi kaptırıp düşünmeden hareket etmeme en son örnek -sizden saklayacak değilim dürüstçe yazıyorum- sırf “yoga CV’imde” seksi durur diye gittiğim çok ünlü bir hocanın, hiiiiç beğenmeyip erkenden kaçtığım bir eğitimi oldu. Kendime o kadar gülüp kızdım ki.. eğitimin sertifikasını almaya gitmeyip dürüstlük göstererek kendimle yeniden barışı sağladım. Ondan bir hafta önce kimsenin varlığından bile haberdar olmadığı bir kundalini workshop’una gidip hayatımın en keyifli eğitimlerinden birini geçirmiştim. Bu iki zıt kutup bana muazzam bir ders oldu.

Öğrendiğim en değerli ders: Beni heyecanlandırmayan, merak uyandırmayan hiç bir şeye vaktimi ve paramı yatırmak zorunda değilim. Kendimi sürece, hayali bir yarışa kaptırmamak ve kendi çizeceğim, içime sinen yoldan gitmek en doğalı ve doğrusu. O yol nedir peki? derseniz gelin sonraki bölüme ilerleyelim..

Kendinizi Yeniden Bulmak İçin O Her Zamanki Yolu Takip Edin…

Binlerce yıllık bu harika öğreti beni fazlasıyla etkileyip mantık ayarlarımla oynayınca durup bir düşünmem gerektiğini sonunda fark ettim. Ben bu yola ne için çıktım? Neler öğrendim? Kendime neler kattım? Ve en önemlisi gitmek istediğim yer neresi?

Kafamda bu soruların döndüğü sırada Fethiye’de Babadağ’da deniz seviyesinden çok yüksekte, ormanın içinde inzivadaydık. Yoga yolculuğu ve 24 saat yoga odaklı bir ortamda vakit geçirmek hem derin düşünme kanallarımı açtı hem de günlük, sıradan hayatıma sonsuz şükretmemi sağladı. Yaşadığım düzenden bir haftalığına kopup ormana çekilince ne kadar harika bir hayatım olduğunu farkettim. Benim için önemli şeyleri yeniden ve yeniden farkettim: ailem, çalışmak, üretmek, yazmak, okumak ve yoga.

Kendime giden “o yolu” bulmak için her zaman yaptığımı yaptım ve bol bol yazı yazdım. Hem inziva sırasında hem de sonrasındaki haftalarda uzun süredir yazmadığım kadar, hem de kalemle deftere bolca yazdım çizdim. Yazı yazmak sayesinde kendime, karanlık yanlarıma, aydınlık yanlarıma daha da bir yakınlaştım. Hep düştüğüm hataları, kalıpları keşfettim. Bunlardan biri var ki kime anlatsam “aaa bende de var!” deyip gözleri parlıyor. Bu yazıları anlaşılır bir şekle şemale sokabilirsem paylaşmayı çok isterim. Siz de ister misiniz bilemedim? 😀

Dış Sesleri Kısıp Kendinizi Dinleyince.. Bazı Cevaplar Geliyor

İnzivada bir gün ormanda çam ağaçlarının alta yatmış dalların arasından giren güneşi izlerken aklıma aniden bir fikir düştü. Bencilceydi ama doğruydu. Hafta içi tam zamanlı + yoğun çalışıyorum ve evim Asya tarafına. Hafta sonu 1 – 1.5 saat köprü + Beşiktaş trafiği üzerine stüdyoya gidip 1 saatlik staj dersi verecektim. Bir de Kasım-Aralık-Ocak-Şubat-Mart aylarının çoğunda tüm hafta sonu tam gün eğitimlerde olacaktım. Ben ne ara dinlenip eğlenip hayatımı yaşayacaktım? Ailemle, köpeğimle ve kendimle vakit geçirecektim? Yazılarımı ne ara yazıcaktım? Pardon da ben manyak mıydım?

Aklıma düşen minik fikir büyüdü genişledi ve kendi üç maddelik yoga anayasamı yazdım. Maddeler şöyle: 1)Evime – işime yakın olmayan hiç bir yoga stüdyosunda işe girmeyeceğim 2)Tüm hafta sonlarımı eğitimlerle doldurmayacağım. 3)Sürekli aynı hocalardan/okullardan eğitim almayacaktım. Tek bir ekol yerine çok sayıda kaynaktan besleneceğim. Bu maddelerde şaşma eğilimine girersem hemen anayasamı hatırlayıp kendime geleceğim.

Eve veya işe yakın stüdyolarda iş bulma konusunda en kötüsü yoga eğitmeni olarak iş bulamam dedim ve bu durumu kabullendim. Bu kabullenme büyük rahatlama getirdi bana. Bazen sevdiğimiz ve bize iyi gelen şeyler için çabalamanın, zaman ve enerji ayırmanın fazlası boğucu olabiliyor..

Gerçek Hayata Dönüş ve İlk Yoga İş(ler)imi Bulma Süreci..

Yoga eğitmenliği eğitimi inzivası bitti ve kafam net bir şekilde ormandan şehre döndüm. İlk iki hafta arada evde pratik yapmak dışında yoga adına pek bir şey yapmadım. Sonra bir Salı günü düzenli pratik yaptığım ve çok sevdiğim Derin Hoca’nın vinyasa dersine giderek yoga sahalarına geri döndüm.

Ders sonrası aklıma ne zaman bir soru düşse akıl hocam ve en iyi arkadaşım olan google’ı açtım. Google maps üzerinden evime yakın stüdyoları bulmaya başladım. Sosyal medya hesaplarını takibe alıp direkt DM’ler gönderdim. Yeni mezun olduğumu, aldığım eğitimi, ders vermeye uygun olduğum gün ve saatleri yazdım. Ve heyecanlı bekleyişlerim başladı. Bazıları hızlıca döndü, görüşme ayarladık. Bazıları okudu ve iki hafta dönmedi, sonra döndü. Bazıları okudu ve dönmedi. Bazıları ise okumadı bile. Hepsi de benim için OK idi.

İlk görüşmeye gittiğim yer ünlü bir pilates zinciriydi. Eve yakındı ve yoga derslerini de portföylerine eklemek istiyorlardı. Güzelce muhabbet edip bir saate yakın görüştük. Spordan, yogadan, meditasyondan… Keyifli sohbetimizin sonuna yaklaşırken karşılıklı ufak çapta bi’ şok geçirdik. Çünkü ben tüm dersleri (yogada olduğu gibi) grup dersi anlamıştım. Karşımdaki kişi ise (aletli pilates de olduğu gibi) eğitmen ve öğrencinin birebir ders yapacağı şekilde anlamıştı. 😀 Bu bende komik bir anı olarak kaldı ancak bir süre pilates stüdyoları iye yazışmaya ara verdim.

İkinci görüşmeye gideceğim stüdyo, tam zamanlı çalıştığımı söylememe karşın inatla hafta içi gündüz vakitleri görüşmeye çağırdı durdu. Tahmin edeceğiniz gibi o görüşme hiç gerçekleşmedi. Hala arada arayıp “2’de gelsene görüşelim bu Salı” vb diyorlar. kdjfkfdjgl (#truestory)

Üçüncü sefer gerçekten de uğurlu geldi. Evime çok yakın Yogazone İstanbul stüdyosuna Burcu hoca ile görüşmeye gittim. Galiba Perşembe akşamı görüştük. “Cumartesi sabah 9’da gel deneme dersi ver dedi.” Hemen iki akşam da hazırlandım. Ders teması, sekans akışı, meditasyon, nefes çalışması, burnu akacaklar için unicorn desenli mendillerim, itina ile hazırladığım playlist’im ve bu derse gelmesi için yanımda sürüklediğim Gizem ile hazırdım. Deneme dersinden sonraki hafta Ctesi – Pazar günleri Hatha Flow 1 dersleri vermek üzere işe alındım. Yaşasın! İşsiz kalmamıştım! 😀

An itibari ile Yogazone’daki derslerim Cumaları 19:00 – 20:00 Vinyasa 1,2 ve Pazarları 10:00 – 11:00 Hatha Flow.

Yogazone’da bir ay kadar ders verdikten sonra ikinci yoga dersi işimi gene evime çok yakın olan Gaia Bütünsel Yaşam Merkezi’nde ayarladım. Derslerim Çarşamba akşamları 19:30 – 20:30 arası Yin Yoga. Ctesileri 10:30 – 11:30 arası. Yin yoga pozlarda uzun kalınan, derin bağ dokuların üzerine çalışılan çok meditatif harika bir yoga türü. Zaten an itibari ile bu alanda ikinci uzmanlık eğitimine başladım. Eğitimde biraz daha ilerledikçe detaylı bir yazıda anlatmayı planlıyorum.

“Yoga Eğitmeni” Olmak Düzenli Yoga Eğitmenliği Yapmak Demektir…

Fethiye’de ormanda sırtüstü yere yatıp ağaç dalları arasında gökyüzünü izlerken aklıma düşen fikir ve hayaller gerçek oldu. Eve yakın stüdyolarda yoga dersleri veriyorum. Dersime insanlar geliyor, söylediğim yönergelere göre hareket ediyor, nefes alıp veriyor, pratik bitiminde meditasyon yapıyor ve bana teşekkür ediyorlar! WOW! 😀

An itibari ile yoga yolculuğumun tam da bu evresindeyim: düzenli ders veren yeni yoga eğitmeni. Haftalık/aylık bazda bakınca verdiğim ders süreleri toplamı, ilk defa aldığım ders/eğitim süresini geçiyor. Haftada dört yoga akışı yazmam, akışlara uygun meditasyonlar kurgulamam ve (tamamen kişisel merakımdan) yeni ders playlist’leri hazırlamam gerekiyor. Yolculuğumun güncel bu adımında “yoga eğitmenliği nedir? nasıldır?” diye soranlara tek diyebileceğim “düzenli yoga dersi vermektir.”

Umarım yoga eğitmenliği eğitimi süreci ve sonrası için kendi deneyiminden yola çıkararak sizlere biraz fikir verebilmişimdir. Belki aynı yollardan geçenler, benzer hatalara düşenler olmuştur. Şimdi söz sizde. Neler düşünüyorsunuz? Bu sürece başlayanlar kimler? Sizlerin yoga eğitmenliği macerası nasıl ilerliyor? Mutlaka yorumlarınızı bekliyorum.

Facebook Paylaş
Twitter Paylaş
Google+ Paylaş
LinkedIn Paylaş
Pinterest Paylaş
StumbleUpon Paylaş
+

5 Comments

  1. Kasım 22, 2019 / 11:21 am

    Zeynep, birkaç hafta önce yoga hakkında seninle işteyken konuşmuştuk. Bu deneyimini hem o gün hem de bu yazıda tüm içtenliğinle paylaştığın için çok teşekkür ederim! Ben de şu an eğitmenlik eğitimi sürecinde olduğum için inanılmaz faydalı oldu. Kendi adıma çok teşekkürler, kalemine sağlık💜

  2. Seda
    Ocak 8, 2020 / 12:38 pm

    Bir hekim olarak tebrik ediyorum seni
    Yoganın bu kadar teferruatlı olduğunu bilmiyordum. Ne kadar titiz ve derinlikli bir çalışma yapıyorsun, şahanesin.
    Akıl yürütme tekniğini, olayları analiz etme yöntemini seviyorum, bol şanslar, tebrikler…
    Ben de, bir gün yoga ile tanışmak istiyorum.

    • zeynepcansoylu
      Yazar
      Ocak 9, 2020 / 6:07 am

      güzel yorum için çok teşekkür ederim, çok mutlu oldum 🙂
      yoga ile tanışmak bir youtube videosu kadar uzakta xoxox

  3. Burcu
    Haziran 30, 2020 / 1:04 pm

    Merhabalar bende almanya ya taşındım eşimin işi sebebiyle ve yoga ya başlayarak daha sonra da eğitmen statüsüne geçmeyi düşünüyorum..sizde ne kadar zamanimi alır bu is..baslamak için geç mi kaldım dersiniz

    • zeynepcansoylu
      Yazar
      Temmuz 2, 2020 / 7:26 am

      bence yogaya bir yerlerden başlamanın ve ilerlemenin yaşı yok 🙂

      almanyadaki yoga eğitmenlik eğitimlerini bilmemekle birlikte çok düzenli ve net olduğunu tahmin ediyorum. alınacak eğitimler, sınavlar, verilecek ders sayısı, stajlar vb çok nettir. bence ufak bir araştırın derim.

      sevgiler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bumerang - Yazarkafe