Olunca Çok Güzel Oluyor: Evden Çalışma ve Evden Çalışma Ritüelleri

0
shares
Facebook Paylaş
Twitter Paylaş
Google+ Paylaş
LinkedIn Paylaş
Pinterest Paylaş
StumbleUpon Paylaş
+
Bu Nedir?

Bu sene hayatımızda topluca yaşadığımız değişikliklerden biri uygun olan mesleklerin evden çalışmaya başlaması oldu. Hatta kendisini evden çalışmaya uygun görmeyen meslekler, kurumlar bile denedi ve büyük ölçüde başardı! Evden çalışma olayı kimimizin çok hoşuna gitti, kimimiz hiç sevmedi, bazılarımızın iş – iş dışı zamanları farkı süper belirsizleşti, bir kısmımız ise eski düzene ofislere geri dönmeye hazır değil. vb vb. Herkeste farklı etkisi oldu. Benim için pratikliği ve rahatlığı ile en favori çalışma dönemim oldu diyebilirim. Ayrıca şunu farkettim ki uzun yıllar düzenli blog yazmak = (ofis vb olmadan) evden çalışmak demekmiş zaten. Yani ben bu işi mesai dışı zamanlarda ve hafta sonları zaten senelerdir yapıyormuşum da farkında değilmişim meğersem! O yüzden bu konuda yıllar içinde geliştirdiğim evden çalışma ritülleri ve ipuçlarını paylaşmak istedim.

Bir de evden çalışma işini gönülden sevip bağlanmama ek olarak kafamda bir takım ışıklar da yaktı. Mesela güçlü bir internet olduktan sonra illa da büyük şehirlerde yaşamak şart mı? Neden doğa ile iç içe daha ufak bir yerde yaşamayalım? Mesai bitince denize girer, ormanda yürür, bahçede domates biber patlıcan yetiştiririz. Neden olmasın? Bunlar da başka hayallerin, planların ve yazıların konusu olsun o zaman. Şimdilik evden çalışma ritüelleri kısmına ilerleyelim.

1)İlk İş: Güne Başlangıç, Sabah Rutini Oluşturmak

Sabah rutini işini ilk maddeye koydum çünkü güne yapılan başlangıç bana soracak olursanız AŞIRI ÖNEMLİ. Mesai başlamasına 5 dakika kala pijamalarınız ve açılmamış gözlerle sürünerek bilgisayar başına geçmekle öncesinde spor, meditasyon, duş, kahvaltı yapıp elinizde kahveniz ile bilgisayar başına mutlu & motive geçmek arasında ışık yılı kadar fark var. Güne nasıl başlarsak günün geri kalanında enerjimizi ve verimliliğimizi etkiliyor. Güçlü ve sağlıklı başlamak işleri en başından yoluna koyuyor.

O nedenle bu dönemki ihtiyaçlarınıza göre her sabah iş öncesi yapacağınız güzel bir rutin oluşturun. Ve her sabah aynı saatte kalkıp (mümkünse hafta sonu da dahil) hiç düşünmeden rutininizi tıkır tıkır uygulayın. Şimdi yaz aylarındayız hava güzel. Ben güne sabah 7’de kalkıp düşük tempoda 2-3 km’lik yürüyüşle başlıyorum. Güneş çoktan doğmuş oluyor rahat kalkıyorum ve 7:20-8:00 arası dışarıda yürüyorum. Sonra ev gelip güzelce serin duşumu alıyorum. Cilt bakımları, vücut kremleri ile kısa bir seans sonrası giyinip güne hazırlanıyorum. Kahvaltımı da acele etmeden ettikten sonra en geç 08:30 gibi bilgisayar başında ve çalışmaya hazırım!

Sağlık ve mutluluk için olmazsa olmaz fiziksel akivite/spor konusunu ilk iş hallettiğim için zaten hep bir başarma hissi ile güne 1-0 başlıyorum. Tabii ki de iklimlere ve hayattaki önceliklerinize göre sabah rutini dönemsel değişebilir. Sabah güneşinin doğmak bilmediği buz gibi kış günlerine yürüyüşle başlamak hiç ideal değil. Veya çoluk çocuk, evcil hayvan vb durumlarında böyle görece uzun sabah ritüelleri planlanamaz ama siz ana fikri anladınız. Bir saat de olsa, on beş dakika da veya beş dakika da sabah rutini sabah rutinidir. En kötü banyoya girer kapıyı kitler hindistan cevizi yağı ile gargara yapıp o sürede sevdiğiniz bir şarkıyı dinlerken aynaya bakarak dans edersiniz. En ufak ve basit rutin bile gününüze sahip çıkma, kendiniz için faydalı bir şeyler yapma duygularını pekiştirecek.

Bu arada bilimsel olarak da sabah 6 ile 9 arası pek çok kaynakta günün en önemli zamanı, “altın saatleri” olarak görülüyor. Tamamen bu konuy anlatan, hızlıca dinlemelik bir kitap önerisi yazım var üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz – Kitap Önerisi : Sabah Rutini Oluşturmak için İlham Veren “What Successful People Do Before Breakfast”.

2)Çalışma Alanı(ları) ve Ortamı Ayarlamak

Sabah rutinimizi kraliçeler / krallar gibi yaptıysak gelelim ikinci önemli konuya: çalışma alanı ve ortamı. Herhangi bir ortamın (yemek, çalışma, uyku, sosyalleşme vb) bence ruh halimiz ve enerjimiz üzerinde büyük etkisi var. Psikolojik terapilerde pek çok doktor “set & setting” (dekor & ortam) konusunun önemini anlata anlata bitiremiyor.

O yüzden çalışma ortamımızı planlamak, güzelleştirmek ve çeşitlendirmek konularında zaman ayırmak önemli. Bol ışıklı, mümkünse dışarıyı gören, gün boyu otursak da rahatsız etmeyecek bir oturma düzeni olan, derli toplu özel bir alan yaratmak motivasyonu da olumlu etkiliyor. Bir de kişisel görüşüm evin ortamı izin veriyorsa bu alanın salon – açık mutfak gibi orta bir alanda olması. Çalışmak için cezalı gibi daha minik odalara kapanma fikri beni çok basıyor. 😀 Tabii kapısını kapatıp dünyadan kopmak isteyenler de olabilir. Size ne iyi geliyor kendinizi gözlemlersiniz.

Ayrıca atalarımız boşuna “tedbil-i mekanda ferahlık vardır” dememişler. Ruh haliniz ve ihtiyaçlarınıza veya yapacağınız işe göre çalışma ortamınızı da değiştirebilirsiniz. Mesela ben kurumsal işime yemek odasındaki büyük yemek masasında çalışıyorum. Blog yazılarımı yoga matı üzerine oturup yazıyorum. Kitap okurken veya mail cevaplarken sallanan sandalyeye oturuyorum vb vb. Farklı işler veya gün içinde farklı ihtiyaçlar için bir kaç çalışma alanı alternatifi olması insanı çok rahatlatıyor. Belki biraz motivasyon sağlamak için çalışma alanınıza dekoratif objeler, kırtasiye ürünleri, seramikler, çiçekler vb alabilirsiniz. Bence mantıklı bir yatırım.

3)Zamanı Belirli İşlere Bölmek ve Programımıza Sıkı Sıkı Tutunmak

Sabah rutini tamam, iç açan bir çalışma ortamı tamam şimdi sıra Alman disiplini ve verimi ile çalışmaya geldi. Mesaimizden verim almamızı ve beklenen iş sonuçlarını getirmemizi sağlayacak en önemli madde bu bana sorarsanız. Fiziken ofis ortamında değiliz, iş arkadaşlarımızı ve müdürlerimizi yüz yüze görmüyoruz. Dakika başı konuşamıyoruz. O zaman bizim yerimize işlerimiz, ortaya çıkardığımız sonuçlar her zamankindne fazla konuşacak.

Bu yüzden planlı çalışmak, o gün neleri tamamlayıp nelerde ilerleyeceğimizi bilmek, hangi toplantılar ve o toplantılardaki amaçlarımızı netleştirmek kritik.Yapılacakları bildikten sonra günü kabaca bu işlere bölüştürmek ve uygulamak önemli. Son anda çıkan bir kaç gün bekleyebilecek işleri, girmesek de olur toplantıları nazikçe bırakmak gerekiyor. Veya son anda çıkan önemli işleri üstlenince eldekilerin x,y,z zamana biteceğini ilgili kişilerle paylaşmak kritik oluyor.

Bence en iyi strateji özellikle müdürlerinize, elemanlarınıza, müşterilerinize (sizden bir şeyler bekleyen kişilere) bugün şunu şunu yapıyorum veya bu hafta şu işleri tamamlıyorum/önceliklendiriyorum gibi ufak durum güncellemeleri yapmak. İnsanlar ne üzerine çalıştığınızı bilirse sizi her yere çekiştirmezler veya o konu önemli değilse bırakıp başka konuyu ele almanızı söylerler. İlgili kişiler haftalık veya günlük önceliklerinizi bildiğinde karşılıklı bir rahatlama ve güven olur. Dakika başı ne oldu diye sormazlar.

Karşılıklı mutabık kalınan öncelikleri yapacak şekilde günü planlamak, belirli saatleri çalışma saati olarak ajandanızda ayırıp toplantı almamak kalır geriye. Mesela kafanız sabahları daha iyi çalışıyorsa 10’a 11’e kadar toplantı almayıp analitik zeka gerektiren işleri yapabilirsiniz. (benim en çok uyguladığım strateji bu) Veya öğleden sonra daha enerjik hissediyorsanız önemli işleri bu zamana alın. Tabii evdeyiz, gören eden yok diye o çalışma saatlerinde kaytarmayı düşünmeyin. Yoksa işler yetişmez, strese girersiniz, çıkardığınız işin kalitesi düşer vb vb sorunlar başlar.

Öncelikler net, yapılacak işler belirli, gününüz de aşağı yukarı planlıysa hedefe kitlenin ve uygulamaya geçin. Günlük programınıza sıkı sıkıya tutunun çünkü kelimenin tam anlamıyla tek başınasınız. İşler yolundan çıkarsa veya geride kalırsanız sorumluluk ve stres sizin üzerinizde. Bu durum özgürlük sağladığı kadar sorumluluk da veriyor. Ve kesinlikle öz disiplini geliştiriyor!

4)Sosyalleşmek ve Görüntülü Toplantılar Yapmak

Önceki maddeden çalışma programıma zarar verecek, zaman çalacak insanları makineli tüfekle savan bir psikopat gibi gözüktüysem (..ki özümde öyleyim! 😀 ) bu maddede daha insancıl bir imaj oluşturmak için karşınızdayım. Evden, insanlardan uzak çalışırken bağlantıda hissetmenin ve bilgisayar değil de bir insanla iletişime geçiyormuş hissini yakalamanın en önemli yolu bence görüntülü konuşma.

Çalışma ortamınızı, arka planınızı ve tipinizi olduğu kadar ayarlayın ve o kamerayı açın. Karşınızdaki açmayabilir ama siz hep açın ve onlara telefonda değil de karşılıklı konuşuyor hissiyatını geçirin. Zaten ilettişimin çok çok azı sözel, gerisi vücut dili ve enerjiniz. Zamanla ilişkiler ilerleyip toplantılar sıklaşınca karşınızdakilere de en azından toplantının başında “kamerayı aç da gül yüzünü görelim” baskısı yapabilirsiniz. Bu birbirini görme durumu kesinlikle iletişimi derinleştiriyor ve insani özelliklerimizi daha çok yüzeye çıkarıyor. Özellikle yalnız yaşıyorsanız sosyalleşme ihtiyacını da bir ölçüde karşılıyor.

Ayrıca insanlar karşısındakinin yüzünü görünce daha anlayışlı olma, iyi davranma ve daha az terslik yapma eğiliminde oluyor. (hahaha #truestory) Zaten internette sosyal medyada uçuşan nefret yorumları, kötü söylemler hep karşındakini görmemek, insan olarak algılamamaktan iyice tetiklenmiyor mu? Alakasız bir örnek ama vaktiyle birisi bana kızıp “yılan kadın” diye mesaj atmıştı. (ben buna çok gülüp eğlendim tabii de neyse 😀 ) Bu kişi beni yüzyüze görse muhtemelen böyle bir şey demezdi. Ya bi’ gülme gelirdi söylediği sözün saçmalığına ya da böyle düşünse bile çekinir yüzüme söyleyemezdi.

5)Yeme & İçme Konularını Önceden Planlamak

Rutinlerimizle başladığımız güne, güzel çalışma ortamımızda planlı programlı sosyalleşerek çalışarak devam ediyoruz. Oh mis... Tadımızı ne kaçırabilir? Hemen cevaplıyorum: düşen kan şekeri ile genel sinirlilik hali! Yani bildiğiniz açlık. Evden çalışırken ofisteki yeme içme olanaklarına artık sahip olmadığımız bir gerçek. Yemeklerimizi, atıştırmalıkları ve içecekleri ya kendimiz yapacağız ya önceden ayarlayacağız.

Önemsiz ve fani gibi gözükebilir ama benim 100% evden çalışma düzenine geçtiğimde en zorlandığım konu bu olmuştu. Mart ayında covid19’un peak döneminde dışarıdan yemek söylemeye çekinirken ne ara yemek hazırlayıp da yiyeceğim diye elim ayağıma dolaşmıştı. Bir de iyice yoğunlaşan işlerden bu saatlere toplantı atan insanlar türedi. “İşte toplantı yaparken yemek yersin” diyorlardı.. pardon da neyi yerim? seni mi mesela?! Hamile olmam da eklenince zaten düşük olan açlık toleransım eksilere geçti ve baya felaket senaryosu gerçek oldu. Genelde sebze yemekleri hazırlayıp ısıtarak veya makarna gibi pratik ama sağlıksız seçeneklerle ilerledim. Bir süre sonra da yetişemeyeceğimi anlayıp öğlen yemekleri için yemeksepetine geri döndüm.

Bir güne başlarken o gün yiyeceğim yemeği ve atıştırmalıkları bilmek, içeceklerimi hazırlamak vb benim için süper önemli şeyler. Tamamen evden çalışınca gün içinde enerji ve ruh halimizdeki dalgalanmaları yönetmek için de kritik. Kuruyemiş, meyve gibi sağlıklı atıştırmalık stoklarınız yeterli mi? İçtiğiniz kahveden (kapsül vb) yeterli stok var mı? Öğlen yemeğinde ne yiyeceksiniz? vb soruları önceden cevaplarsak çalışma günümüz de keyifle akıyor.

6)Molaları İyi Yönetmek ve Mola Vermeyi Unutmamak

Yeme & içme fiziksel ihtiyacına ek bir diğeri de aralarda mola vermek. Ofiste çalıştığımızda çay-kahve araları, bir arkadaşımızla laflamak gibi gün içinde sağlıklı molalar verebiliyoruz. Evde çalışmaya başlayınca bu tarz molalar farketmeden ortadan kayboluyor. Hatta bazen kendimizi iyice kaptırıp saatlerce yerimizden milim oynamadığımız oluyor.

Fiziken ve zihnen dinlenmek için bir 60 veya 90 dakika çalışıp ufak molalar verecek şekilde hatırlatmalar kurabilirsiniz. Veya akıllı saat kullanıp belli süre hareketsiz kalınca titreşimle sizi uyarmasını sağlayabilirsiniz. Evin içinde şöyle bir tur atıp balkondan/camdan bir kaç dakika güneşlenip D vitamini depolayabilirsiniz. Haydi düzenli aralıklarla o popo koltuktan kalksın! 😀

7)Çalışma Gününü Kesin & Net Bir Şekilde Bitirmek!

Geldik kapanışa ve belki ofisten evde çalışma düzenine geçince en bulanıklaşan konuya: günlük mesaiyi bitirmek. Bilgisayarı kapatmak, telefondan e-mailler’e bakmamak ve “taman bitti şimdi özel hayat başlıyor” diyebilmek. Özellikle pandemi ile evlere kapanınca ben de pek çok kişi gibi ilk aylarda bu dönemi yönetemedim. Biri arar, mail atar, bir şey istenir.. içimden gelmese de bilgisayarı açar yapardım. Savunma olarak da “e evdeyim yani ne yapayım..herkes evde.. herkes 7/24 müsait” diyordum.

Mart ve Nisan pek çok akşam 9’lara 10’lara hatta 12’lere kadar çalıştım. O dönem çalıştığım sektör ve kanal gereği taşan çoşan işler vardı. Gene de daha iyi yönetebilirdim. Ama belirli bir süre sonra insan cidden yoruluyor ve verimsizleşiyor. Gecelere kadar çalışsa da aynı birim işi çıkaramıyor. O zaman hayatta en büyük yardımcımız olacak (yazıdaki 3. madde) planlama & programlamaya geri döndüm.

Yapılacak işlerimi günlere, saatlere bölüp ajandama girdim. O sürede toplantı almayaya özen gösterdim. Mükemmel olmasa da o süre içinde o işleri tamamladım. Bitmiş iş > bitmemiş mükkemel fikirler. Bir de ne olursa olsun akşam 7’den öteye çalışmayacağım dedim kendime. Benim için sabah 6’da kalkıp çalışmak kabul edilebilir ama akşam 7’de işle bağlantımı koparıp hala yemek yememiş olmak BİG NO! 😀 Son bir kaç aydır istisnai durumlar dışında akşam 7’den ileri saatlerde çalışmadığım gibi saat başına birim iş olarak verimliliğim arttı. Yaşasın planlama & Alman disiplini. <3 Hem ertesi sabah kalkıp rutinimizle güne başlamak için dinlenmemiz ve enerji depolamamız lazım!

Şimdi söz sizde. Buraya kadar eksiksiz okuduysanız tebrikler 1800 kelime civarı okudunuz. Demek ki evden çalışma ve evden çalışma ritülleri konusuna karşı boş değilsiniz. Önerilerimden hangisini denemek istersiniz ve neden? Sizin önerileriniz neler? Herkesi mutlaka yoruma bekliyorum.

Facebook Paylaş
Twitter Paylaş
Google+ Paylaş
LinkedIn Paylaş
Pinterest Paylaş
StumbleUpon Paylaş
+

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bumerang - Yazarkafe