Gerçekten de yaşadığımız gezegende değişmeyen tek şey değişimin kendisi. 100.000 yıllık insan tarihinin son 100 yılına baktığımızda bile modada, sanatta, teknolojide öylesine çok sayıda ve baş döndürücü hızda değişim var ki. Toplumların mükemmel kadın vücudu algısı da değişime ayak uydurarak son 100 yılda hızla değişip evrildi. 1900’lerin başında star statüsünde olan kadınlar, içinde yaşadığımız modern zamanlarda büyük ihtimalle işsiz kalırdı. Sizler için son 100 yılın mükkemmel kadın vücudu algısındaki değişimleri derlerdim. Yazarken ve araştırırken de kadın vücudu algısının; ekonomik gelişmeler ve sosyal-politik olaylarla nasıl paralel ilerlediğini fark edip şaşırdım.
1900’ler Başlangıcı
20. yüzyılın ilk on yılında kilolu olmak kadınlar için bir kutlama nedeniydi. Vücudun yuvarlak hatlı ve dolgun olması feminenliğin göstergesiydi. İdeal vücut tipi bol kıvrımlı yuvarlak ve kum saati şeklindeydi. 1900’lerde çok ince olmak seksi ve feminen olarak kabul görmüyordu. Belki o dönemlerde yaşasak kalori saymadan, kan şekerim yükseldi mi diye endişelenmeden bol şekerli hamur işlerine gömülebilecektik.
1910’lar
1910’larda balık etli, bol kıvrımlı vücut hatları hala feminen bulunmakla birlikte, kadın vücudunun kum saati formunu daha da vurgulayan korse kullanımı çılgınlığı başladı. Dolaşımı etkileyecek kadar sıkı ve sert; balina kemiklerinden yapılan korseler kullanılmaya başlandı. Bazı durumlarda kadınların iç organlarının bu korselerden zarar gördüğü de oldu. Mad Men hayranları hatırlayacaktır Betty Draper da evine 1910’larda asil kadınların korselerinden çok bunaldıklarında yatıp dinlendikleri türden bir koltuk almıştı. Aşağıdaki fotoda 1910’larda korse işini abartan bir kadını görebilirsiniz.
1920’ler
1920’lere gelindiğinde kadınlar sağlıklarını tehdit eden korselerini bir kenara bıraktılar. Bunaltıcı korselerinden kurtulmaları ile birlikte çiçek gibi açıldıkları ufak çaplı bir rönesans dönemine de girdiler. Sosyal hayatta araba kullanmaya, toplum içinde sigara içmeye ve erkekler gibi partilemeye başladılar.
Vücut algısı ve stil anlamında da giysi formları daha özgür ve geniş hale geldi, etek boyları kısaldı, göğüs dekoltesi daha sık kullanılır oldu. Ayrıca yirminci yüzyılda ilk defa zayıf ve daha az kıvrımlı kadınlar da feminen kabul edilmeye başlandı. Ayrıca önceki yıllarda tabu olan kısa saça da daha olası gözle bakılmaya başlandı.
1930’lar
1920’lerin daha bol ve düz kesim modasına inat kıvrımlar ve kum saati görünüm 1930’larda ihtişamlı bir şekilde geri göndü. Özellikle vücut hatlarını belli eden dar kesim, gösterişli, bol renkli ve kocaman desenli elbiseler yükselen trend haline geldi. Dönemin ünlü starlarından birinin kadın 30’larda kadın vücuduna dair sözü şu şekildeydi: “Kıvrımlarınıza iyi bakın, tehlikeli olabilirler ama asla gözden kaçmazlar!”
1940’lar
1940’larda kadınların kıvrımları dışında bacakları, saçları, makyajları gibi her türlü fiziksel özellikleri “seksi” ve feminen olarak mercek altına alınmaya başlandı. Makyaj malzemelerinin kitlesel pazarda satışına başlandı, saç şekillendirmek günlük bir aktivite haline geldi. Kadınların sadece kıvrımlı olup, kıvrımlarını vurgulayacak şekilde stil sahibi giyinmeleri yeterli olmaktan çıktı. Saçları, makyajları, bacakları ve ipek çorapları ile tepeden tırnağa mükemmel görünmelerini beklemek norm haline geldi. Özellikle pin-up/poster kızlarının (poster kızları stilini okumak için tık tık) yaygınlaşması, kadınları da fazlası ile gösterişli ve bakımlı olmaya yönlendirdi.
1950’ler
1950’ler tepeden tırnağa kusursuz, bakımlı kadının en yükseldiği yıllar oldu. Bu yılların ideal vücut algısı Marilyn Monroe, Sophia Loren gibi ikonik ve gösterişli kadınlardı. Modern anlamdaki “göğüs dekoltesi”nin de altın çağı oldu 1950’ler. Marilyn’in kendi sözleri ile “Kadın vücudu görülmek içindir, kapatılmak için değil” dönemi oldu. Ayrıca bu dönemde starlar eğlence sektörünün “imkansız vücut standardlarından” dert yanar oldular. Evet, doğru duydunuz. 38-40 beden Marilyn, bu ölçüde kalmayı imkansız yakın görüyordu. Biz 2010’larda yaşayan ve 34 beden olmanın idealize ediliği dünyadaki kadınların halini görse Marilyn ne derdi acaba?
1960’lar
Öncelikle 1960’lar konusunda asla tarafsız olamayacağımı hiç de üzülmeden belirtmek isterim sevgili dostlar. 1965-70 arasındaki 5 yıl için halihazırdaki hayatımdan 10 yılı düşünmeden verebilirim. Popüler kültür tarihindeki en güzel şeylerden biri bana sorarsanız Amerika’da 60’ların ikinci yarısıdır. 1960’ların sosyal, politik ve stil anlamındaki süper yenilikçi döneminde, kadın vücudu için yeni bir güzellik algısı da beraberinde geldi. İnce ve az kıvrımlı bir fizik ve uzun bacaklar artık yeni mükemmel kadın vücudu tanımını oluşturmaya başladı. Adurey Hepburn, Twiggy gibi daha ince, düz hatlı ve androjen görünümlü kadınlar yeni ideal oldu. 1960’larda moda anlamında da başta mini eteğin tasarımı olmak üzere bir sürü yenilik geldi.
1970’ler
1970’lerde de ince ve uzun kadın vücudu algısı devam etmekle birlikte biraz daha gösterişli ve “süper model” görünümüne doğru evrildi. Audrey Hepburn’ün masumiyetinin yerini Bianca Jagger’ın seksi ve ince fiziği aldı. Ayrıca kadınlar pantolon giymeyi, günlük stillerinin bir parçası haline getirdiler. Bu şekilde ince ve düzgün fizikler daha ön planda oldu.
1980’ler
Artık 80’lere gelindiğinde mükemmel kadın vücudu beklentisi iyice yükseldi. Jane Fonda gibi ünlülerin başını çektiği fitness çılgınlığı ile kadınların hem uzun hem ince, hem fit hem de düşük yağ oranlı olmaları beklenir oldu. Aerobik yapmak günlük hayatın bir parçası oldu. Aşırı fit ünlü kadınlar, vücutlarını derin kesim mayolar ve iç çamaşırları ile dergilerde bolca sergiledi.
1990’lar
90’larda mükemmel kadın vücudu algısı iki ekole bölünerek ilerledi. Birinci ekolde Calvin Klein kampanyası görsellerinden fırlayan süper uzun, ince ve fit Naomi Campbell, Claudia Schiffer gibi gerçek üstü güzel kadınlar yer aldı. İkinci ekolde ilk sıfır beden modellerden Kate Moss gibi ince, kıvrımsız ancak seksi kadınlar (“heroine chicks”) yer aldı. 2017 yılından geriye dönüp baktığımızda, sıfır beden ekolünün yarışı açık ara kazandığını görüyoruz. Artık süper modellerin bile boyları kaç olursa olsun sıfır beden olmasını talep eden bir hale geldik.
2000’ler
Yeni milenyumun kadın vücudu algısına en büyük etkisi “Victoria’s Secret Melekleri” ile oldu. Uzun boylu, süper uzun bacaklı, incecik ancak gene de kocaman göğüslü modeller imkansızlık abideleri olarak podyumlardan hayatımıza girdiler. Giselle’e, Adriana’ya bakan biz sıradan ölümlülerin kendi vücut algımız konusunda derin bir depresyona girmemiz de bu döneme denk geliyor.
Şimdi söz sizde. Favori 10 yılınız hangisidir? Sizce en kabusu hangisi? Bir de son 3 yılını yaşamakta olduğumuz 2010’lar için (sizce) ideal kadın vücudu algısı nasıldır? Mutlaka yorum bırakın. 🙂 Benim teorim 2010’lara görece vücudunun alt kısmı daha dolgun kadınların damga vurduğu. (ne kadar da kibar yazdım dimi? 🙂 )