Kendimize Özgü Kalp Kırıklıkları Listemiz

0
shares
Facebook Paylaş
Twitter Paylaş
Google+ Paylaş
LinkedIn Paylaş
Pinterest Paylaş
StumbleUpon Paylaş
+
Bu Nedir?

Dün akşam aklıma bir fikir geldi. Herkesin ve her şeyin mükemmel olduğu instragramı biraz trollemekti niyetim. Ama çok daha gerçek ve güzel yelere gitti işler. Bir post girip herkesin hayal kırıklıklarını ve mutsuzluklarını paylaşmasını istedim. Kendimi öne atıp en büyük hayal kırıklığımı da sansürsüzce yazdım. Hem sürekli mutlu gözükme baskısına s*ktiri çekelim istedim hem de herkesin kendine özgü mutsuzluklarını paylaşıp hafiflemesini. Çünkü kendi konumu yazar yazmaz çok uzun süredir omuzlarımda taşıdığım ağırlığın büyük kısmı uçup gitti.

Hiç beklemediğim kadar dürüst ve kalpten cevaplar geldi. Hem bir kez daha hep birlikte gördük ki sorunsuz, hayal kırıklığı olmayan insan yok. Hem de herkesin kalp kırıklıkları farklı farklı ve kendine özgü. Hem de konuşuldukça, kapalı kapılar ardında tutulmadıkça hafifliyoruz. “Aaa bak başkası da benzer şeyler yaşamış. hatta daha da kötüsü” diyoruz. O zaman sözü daha fazla uzatmadan gelen tüm cevapların listesini aşağıya bırakıyorum. Yazıyı okuduktan sonra neler düşünüyorsunuz ve hissediyorsunuz yoruma beklerim. <3

Kendimi ifade eden işi bulamamak, bulmak için yeterli çabayı gösterememek.

Anneliğimi çok sorguluyorum. Hep bir vicdan azabım var “yetemiyor muyum?” diye

Uzun zamandır çizmiyorum ve artık eskisi gibi çizemeyeceğimi biliyorum. Cesaretim kırıldı.

Güvendiğim insanın yalan söyleyip kandırması.

İşimi kurar, eski iş yerindeki kötü hatıraların yerine güzellikler yeşerir dedim ama duruyorum hala.

Verdiğim sevginin, değerin hiç bir karşılığını alamamak. İşte bu kalbimi çok kırıyor.

Doktora bitince kadrolu olurum sandım. Torpil olmayınca tüm emekler, aldığınız puanlar boş.

Önem verdiğim şey başarı. Ama sanki çalışkan değilmişim gibi girdiğim tüm sınavlarda başarısız oluyorum.

Hayal kırıklığım olabilecek herhangi bir işe kalkışmıyor olmak.

Tam depresyonu yendim her şey çok güzel gidiyor derken tekrar başa sarmak.

Ablamla olan ilişkim. Özeti hem sevmek hem ulaşamamak, hep yetersiz ve suçlu hissetmek.

Harika giderken bir anda tepetaklak olan ve biten ilişkim.

Rüyalarımda sürekli gördüğüm kişinin ben sevmiyor oluşu. Ama söyleyemiyorum da.

Çok sevdiğim dostlarımla bu yolculuğa çıktığımızdaki kişiler değiliz artık. Yabancılaştık.

Kendimin iyi/kötü farkına varamıyorum. Olduğum kişi, olmak istediğim kişiden çok uzakta.

Ufak bir online butik kurmuştum birikimimle. Tek bir satış bile yapamadım. Bir yıl sonunda kapandı.

Hep başkalarının hatalarının bedelini ödemek maddi manevi.

Kurduğum hayallerin bir başkasının rızasına kalması ve izin verilmemesi. Özgür olduğumu sanıp kafeste yaşamak gibi.

Tüm ilişkilerim disaster’mış. (felaket)

Bağlama öğrenmemi çok isteyen babam için kursa başladıktan iki ay sonra babamın vefat etmesi. Üstelik babam benim bağlama öğrenmemi bir yıl bekleyeceğine söz vermişti.

En yakın arkadaşım.

Çocuk yapmayı sırf keyif için 4-5 yıl düşünmedik, 2-3 yıldır düşünüyoruz ama o gelmiyor.

Müzik konusunda hala kendimi yeterince geliştirememiş olmak.

Anne olduğumda kendi annemden beklediğim desteği alamamak.

Kırılan hayallere mazeret bulmak. Zaten bu önemli bir hayal değildi gibi.

İşimle ilgili hiç bir sevdiğim yanımda durmadı. Ne maddi, ne manevi. Yoruluyorum.

Evliliğim.

Çocuk yapmak planlarımızda bile yokken yumurtalık rezervimin azaldığını öğrenmem.

Cesur olamayışım.

20 iken 30a geldiğimde yapmak istediğim bir çok şeyi yapmış, iyi bir yaşamım olacak zannederdim.

Avrupa’ya yerleşince hayatımın daha iyiye gideceğine inanmakmış.

En sevdiğim ve tek arkadaşımın beni kullanıyor olması ve bir hiç sayması.

Ailem karşısında güçlü gözükmemek, sürekli afallamak.

Hayat amacımı bulmaya o kadar odaklandım ki, bazen hayatımı askıya aldığımı düşünüyorum.

Alanımda mezun olup kendimi geliştirip hala iş bulamamak.

Hayal kırıklığı yaşamıyorum. Hayallerim esnemeyi öğrendi.

Beni, farkındalığı olan bir kadının sevgisini haketmeyen birine haddinden fazla sabretmek.

Üniversite sınavına annemi dinleyip 3. defa hazırlanmamam.

Üniversiteden inançlarımla ve ideallerimle mezun oldum ama bu ülke hepsini bir bir silip attı sağolsun.

Çocuk yap torun yap biz bakacağız diyen ailemin çocuk olunca ortadan kaybolması.

Diş hekimliğini 4. sınıfta bırakıp, diploma denilen kağıt parçasını aileme vermemek.

Başarılı öğrenciydim fakat artık değilim. Çok düşük bölüm okuyorum. Üçüncü sınıf vatandaş gibi hissediyorum.

Sevdiğim kızın beni sevmemesi.

Üç yıl önce değiştirmem gereken tavrımı değiştirmedim. O günden bu yana aklım orada.

İyi bir okuldan mezun olmama rağmen hala hayatımı kuramamam.

İş imkanı fazla diye ilgim olmayan bir bölüm tercih edip 5 yıldır işsiz olmak.

Ciddi anlamda çaba verip KPSS’den istediğim puanı alamamak.

En büyük hayal kırıklığım anneliğim. Çok kötü çuvalladığımı hissediyorum.

Evliliğe hazır olmadığımı evlenince anlamak.

Kendi işimi kurmak için yeterli cesareti bulamadığımı her seferinde görmek.

Düşündüm de gerçekten hayal kırıklığım yok. Çünkü hepsi birer tecrübe sadece.

En son aldığım eğitimden daha çok bilgi, öğrenmeyi düşündüğüm şeyi öğrenememiş olmak.

Yurtdışına taşınınca beni arayıp sormayan, çok yakın dostum dediğim arkadaşlarım.

Babamla olan sorunlarımızı çözmekten kaçmak, üstünü kapatmak. Ondan çaba görmemek.

Android stüdyoda emülatörü çalıştıramamak. (kljdgklfjlgk SESLİ GÜLDÜM çok pardon)

Evlilik.

Yanında olduğum insanın aynı durumla karşılaştığımda yanımda olmaması.

Hemşirelikten sonra okuduğum mühendislikte mutlu olamamak ve farklı yollar aramak.

İngilizceye bir türlü akıcı derecede hakim olamamak. Hata yaptığımı düşünmek.

Gitmek istediğim bir ülkeden kabul edilmemek. Aslında iyi ki gitmedim ama.. yine de..

Büyük umutlarla ektiğim tohumların hiç birinin hayat bulamaması.

View this post on Instagram

🖤Instagramda ve hayatta sürekli mutlu & başarılı olma, değilsek de öyle görünme çabamız beni çok yoruyor. 💔Tolstoy der ki “Mutlu aileler birbirine benzerler, her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzlulğu vardır.” Her mutsuzluğun kendine özgü olması ne kadar doğru ve tuhaf bi’ şekilde güzel. 💙Bence zaman zaman durup düşünüp ara verip kendimize özgü mutsuzluklarımızı, hayal kırıklıklarımızı, olmamışlıklarımızı, karşılıksız kalan heyecanlarımızı konuşalım. 🖤Zihnimizin ve kalbimizin karanlık köşelerinde kalmasınlar. 💙Belki ilerde “iyi ki olmadı’” diyeceğimiz ama an itibari ile canımızı acıtan ve belki de bizi ilerlemekten, devam etmekten alı koyan şeyler. 💙Arada bunları paylaşalım, konuşalım ve gün yüzüne çıkaralım. Kendimize saklayıp tüm yüklerini bir başımıza yüklenmeyelim. 💙Konuşup paylaştıkça insanlar olarak ne kadar benzer olduğumuzu görelim. 💙Bu gönderiyi okuyup söylediklerimi kalbinde hisseden herkesten yorum ve dilerlerse isimsiz yayınlanacak şekilde story’deki ankete paylaşım bekliyorum. 🖤Kalp kırıklıklarımızdan kocaman bir liste yapıp blogda (isimsiz olarak) listeyen bir yazı yazmak isterim. 🖤Benim kalp kırıklığım: 1.5 yıl önce güneşli bi’ Haziran gününde yazmayı tamamladığım ilk romanım. Pek çok yayınevi gezdi hala olumlu/olumsuz net bir dönüş yok. 🖤Acaba iyi yazar değil miyim? İkinciye başlamadan ilkinin akibeti belli olsa mı? sorularım. 🖤Bundan belki bir hafta önce olsa bunu değil ulu orta buraya yazmak en yakın arkadaşlarıma bile söyleyemezdim. 💙Ama sonunda söyledim. Ooh dünya varmış! 🖤Haydi siz de mutsuzluk ve kırıklıklarınızı paylaşın. İster yoruma bu gönderinin altına, isterseniz isimsiz paylaşılmak üzere story’lerdeki anketime yazın.

A post shared by Zeynep Cansoylu (@zeyneppcans) on

Facebook Paylaş
Twitter Paylaş
Google+ Paylaş
LinkedIn Paylaş
Pinterest Paylaş
StumbleUpon Paylaş
+

2 Comments

  1. Sedef
    Kasım 5, 2019 / 7:05 pm

    Bambaşka hayatlar yaşasak, bambaşka karakterler olsak, mutlu olduğumuz şeyler çok farklı olsa da kalbimizi kıran şeylerin çok benzer olması… Her birimiz yakından biriciğiz ama biraz uzaktan bakınca bir bütünün neredeyse aynı parçalarıyız. Bazen bunu unutuyoruz ki birbirimizin kalp kırıklığı da olabiliyoruz. Hatırlamamıza vesile olduğun için teşekkürler dünyalar tatlısı Zeynep. Seni ve bu içten insanları sevgiyle kucaklıyorum 💙

  2. Sevda
    Kasım 7, 2019 / 6:51 am

    Merhaba Zeynep,
    İki aydır çok kötüydüm, sosyal medyaya baktığımda herkes mutlu görünüyordu ve bu durum beni iyice rahatsız etmeye başlamıştı. İçimden isyan etmek, tüm dünyaya bağırmak geliyordu. Hatta birkaç gün önce twitter’a yazdım duygularımı tam açıkça olmasa da, sonra tekrar sildim, sanki bir suçmuş gibi. Sanki sosyal medyanın o “mutlu” düzenini bozuyormuşum gibi…

    İnsan bir üzüntünün içinde debelenip dururken hiç kimsenin başına bunlar gelmemiş gibi geliyor. Senin instagram postunu gördüğümde kalp kırıklığımı yazmaya cesaret edemedim. Ama diğer yandan böyle bir şey yapmana sevindim için için. Zaten seni ilk olarak her konuda yazdığın yazıları takdir ettiğim için takip etmeye başlamıştım, yine beni yanıltmadığın için teşekkür ederim.

    Yıllardır kendimi sevgiye kapatmıştım, erkeklere karşı bir güvensizlik içindeydim çünkü her nasılsa sonunda beni değersiz hissettiriyorlardı. Ve yıllar sonra kendi kapılarımı sevgiye açtığımda yine çuvalladım, yine değersiz yine tabiri caizse “salak” gibi hissettim. İki aydır hemen her gün ağlıyordum, bu acı geçsin diye dua ediyordum, ediyorum.
    Sana gelen cevapları gördüğümde yalnız olmadığımı hissettim, ve keza yazını okuduğumda da.

    Umarım hayatımızdaki bu imtihanları kolaylıkla, en az yarayla atlatırız.

    Senin çabanı çok takdir ediyorum, bir gün blog yazıların gibi kitaplarını da okuyacağımızı düşünüyorum.

    Sevgiler.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bumerang - Yazarkafe