Seyahat ve kitaplar en sevdiğim şeyler. İkisi de özünde -bana sorarsanız- aynı şey zaten. En sevdiğim tüm kitaplarda bir yolculuk var. Ya Siddartha‘daki gibi içsel bir yolculuk, ya Simyacı’daki gibi çölü aşıp gene kendine varmalı ya da Yolda’daki gibi harika tuhaflıklar ve absürtlüklerle dolu. O zaman ayın kitabı olarak bol yolculuklu bir kitap önermem beklendik bir durum diyebiliriz. Bu ayki kitap önerim Milan ve Muhammer’in Jules Verne’den ilhamla atıldıkları maceraları ve bu maceranın günlüğü niteliğindeki 80 Günde Parasız Devri Alem.
80 Günde Parasız Devri Alem Neler Anlatıyor?
Milan ve Muhammer (merak edenler için instagram hesapları: optimistic traveller) ortak noktası seyahat ve insanların özünde iyi olduğuna inanmak olan iki arkadaş. 9 Eylül 2014 günü Paris’ten parasız olarak (evet doğru okudunuz PARASIZ olarak) seksen gün boyunca dünyayı geziyorlar. Kitabın heyecanını kaçırmamak için rotalarından bahsetmek istemedim.
Kitapta siz de onlarla yola çıkıp, otostop çekip, ülkeleri ve farklı kültürleri tanıyıp maceralarına ortak oluyorsunuz. Bazen işler ters gidiyor, günlerce aynı noktada ilerleyemeden kalıyorlar. Bazen melek gibi insanlar kaşılarına çıkıp yoldaki engelleri bir bir kaldırıyor. Arada ne kadar yorulduklarını da hissediyorsunuz. Sayfalar hızla akıyor ve endişe, mutluluk, şaşkınlık, hayranlık gibi türlü duygudan duyguya geçiyorsunuz. Duygusalsanız arada gözler doluyor…
Yolculuğun en gerilim yaratan, en ilginç yanı Muhammer ve Milan’ın bu yolculuğu tamamen parasız yapmaları. Sadece Avrupa değil, Asya, Amerika gibi kıtalara da gidiyorlar. Bakın parasız kıta değiştiriyorlar diyorum. 🙂
Kitaptan Sevdiğim Bazı Cümleler
Sürprizini kaçırmadan sevdiğim bir kaç cümleyi paylaşmak isterim. Cümlelerin ait olduğu bölümlerdeki ülkeleri yazmayacağım. Siz içinizden tahmin etmeye çalışın. Eğlenceli bir oyun olsun..
Bir odalı evinde sadece tek bir yer yatağı, bir kaç kitap ve fotoğraf, halı ve minder var. Yere çember oluşturacak şekilde oturuyoruz. Şiirleri ve konuşmaları ile bizi resmen büyülüyor. Bütün konuşulanları anlamasak da, hissettiğimiz enerji ve titreşimleri kolaylıkla algılayabiliyoruz.
Burada yalnızca farklılıkları deneyimlemekle kalmayıp ortak değerlerimizi paylaşıyor ve insanlığın zirve noktasına ulaştığını görebiliyoruz.
Çünkü her gün gözlemlediğimiz, hatta bizzat içinde bulunduğumuz yoksulluğu ve yaşanan zorlukları yok sayamayız. Aynı zamanda bize gösterilen cömertlik ve iyi niyet, insanlığa bambaşka bir boyut daha kazandırıyor.
Yol boyunca anlattığı bazı şeyler kafamızı kurcalıyor ama bizi derinden etkilemeyi de başarıyor. Hükümlü geçmişini ve o günlerden aldığı dersleri bizimle paylaşıyor. Derken sözü aniden çok etkileyici bulduğunu söylediği projemize getirip “Hayatta bizi ileriye taşıyan şey düşünce yapımızdır ama maalesef çoğunlukla korku ve gurur bizim kılavuzumuz oluyor.” diyor. Bu sözün üzerine gerçekten etraflıca düşünmek gerekecek.
Üçüncü kata geldiğimizde yere şilte yerine serdiği çarşafların olduğu odasını gösteriyor. Çantalarımızı bırakıyor ve bir şeyler atıştırmak için ev sahibimize eşlik ediyoruz. Bir kez daha anlıyoruz ki misafirperverlik kesinlikle parayla ilgili değil.
Bayıldım! Hemen Alıyorum! Nereden?
Kitapçılardan veya şuraya nazikçe bıraktığım idefix, d&r ve kitap yurdu linkleri üzerine tıklayıp kitabınızı alabilirsiniz.
Okuyanları ve okumaya niyeti olanları yoruma bekliyorum. Bir de yukarıdaki kitap alıntılarının hangi ülkelerde yazılmış olacağını tahmin edenleri.. Mutlaka yorum bırakın!