Londrada Yapılacaklar Listesi Top 10

0
shares
Facebook Paylaş
Twitter Paylaş
Google+ Paylaş
LinkedIn Paylaş
Pinterest Paylaş
StumbleUpon Paylaş
+
Bu Nedir?
Aslında Londrada Yapılacaklar Listesi o kadar büyük o kadar çok şey var ki top 10 yapmak haksızlık. 101 şey listesi yapmak daha doğru olur. Ama maksimum 2-3 günlüğüne gitmiş olanlar olabilir diye kendi favorilerim ve Londra bağımlısı tanıdıklarımın favorilerinden oluşan  Londrada Yapılacaklar Listesi Top 10’imi hazırladım.
 
Londra tatilim en çok yürüdüğüm, otele gidip dinlenmeyi ertelediğim  keyiften çok çılgınca bir herşeyi görme & yapma maratonunda dönüştü. Ama en keyifli tatillerimden biri oldu. Günde 15 km’ye yakın yürüdüm ve her akşam içtiğim cider’lar, şaraplara karşı gram kilo almadan döndüm. 🙂
 

1) London Eye’dan şehre bak 

London Eye belki Londra’nın en yüksek noktası değil (Shard Building)  ama bence  Londrada Yapılacaklar Listesi ‘nde en deneyimlenmesi gereken madde. Yükseklik korkusu olanların bile rahat edeceği bir kapsül içerisinde türlü milletten insanla şehre bakıyorsunuz, buradan film senaryoları bile çıkar. Üstelik konumu o kadar harika ki bir tarafta Big Ben, Westminister Abbey, diğer tarafta London Bridge ve iş binaları…
 
London Eye biletleri kişi başına 20 pound. Sabah 10:00’da açılıyor, soğukta beklememek için hafta içi ve erken gitmenizi şiddetle tavsiye ederim. Bir de ip ucu biletleri kredi kartı ile de alabiliyorsunuz.
 
Bir de London Eye dedikodusu vereyim, 500 pound’a bir kapsülü kapatıp evlenme teklif etmek son modaymış! 🙂
 
 

2) National Gallery &Trafalgar’a yarım gün ayır 

 Açıkçası Louvre müzesinden sonra klasik sanat müzelerinin artık hiç birinden çook etkilenmem diye salak saçma bir inanışım vardı. National Gallery’yi görene kadar! National Gallery gerçekten de keyifle gezilen, oda oda tasarlanmış çok sıcak insanı sarıp sarmayalan bir de milyon dolarlık sanat eserlerinin olduğu bir yer. Üstelik Trafalgar meydanının tam ortasında. Tek ziyaretle iki önemli nokta 🙂
  
 
National Gallery’de sanat eserleri kadar okul günlerinde öğretmenleri ile gelen minikler çok tatlı. Bazen bir resmin hikayesini dinleyip not alıyorlar, bazen de çizim yapıyorlar, bazen de parmak kaldırıp soru sorarak bizim gibi turistlerin favorisi oluyorlar.
 

3) Southbank’de vakit geçir Jubilee Walk & Tate Modern

Southbank şehrin en sevdiğim kısımlarından biri oldu. Tames nehri kıyısına çok güzel bir yürüyüş yolu yapmışlar yol kenarında sokak sanatçıları için performans alanları, minik cafe’ler, bol grafittili paten & kaykay parkı var ve Tate Modern’in yanından geçiyor daha ne olsun. Tercihen daha sıcak olan öğlen saatlerinde dura dura 1, 1.5 saatte yürümek için ideal.
 
Tate Modern’in harika bir cafesi var, belirli sergiler dışında çoğu şey ücretsiz ve hediye dükkanını tamamen bir bavule doldurup eve getirmek isteyeceksiniz.
 
Evet Kraliçe’nin Jubilee Road yazılı taşına çıkıp zıplamasam eksik kalırdım 🙂
  
 
 

4)Notting Hill ve Portobello Road  

Notting Hill’in önemli bir semt olduğu gitmemiş olanlarımızın bile  aklının bir köşesinde kalmıştır. Artık popüler kültür veya İngiliz celebrity’lerin mahalle baskısı olabilir nedenini bilmiyorum ama ben de Londra’ya gider gitmez buraya gitmek istedim.
 
Bir kaç sayılı butik ve kurulan pazarı dışında vintage alışveriş konusunda çılgın beklentilere kapılmayın ama çoğu şey maalesef made in china.
 
Ortamı, mimarisi, biribirinden güzel evleri, cafeleri için mutlaka gidilmesi gereken bir yer.
 

5) Camden Town’da Amy Winehouse’ı ara

Camden hakkında tek tük bilgileri okuduğum Amy Winehouse biografisinden geliyordu. Camden’ı uzak bulan ve Soho’dan dışarı zor çıkardığım sevgilimi burada Starwars temalı bar varmış diye kandırıp götürdüm. Ben de sıfır araştırma yaptığım için ne beklemem gerektiğini bilmiyordum, Amy’nin çok sevdiği ve evi olan semti görmek istemiştim sadece.
 
Ve Camden’a aşık oldum. O kadar enerjik, o kadar renkli, farklı mutfaklı, farklı & stil sahibi insanların olduğu, nehire karşı motor selelerine oturup yemek yenen süper düper bir yer ki. Gerçekten tüm günü Camden Town’ı iki kere baştan sona gezerek geçirdik. Londra’da yaşasam haftalık sıklıkta gittiğim bir semt olurdu Camden diye hayaller kurarak metro ile otele döndüm.
 
Çok kısa bir tatil için bile gidiyorsanız Notting Hill metrosundan direkt gidilen Camden Town’a mutlaka uğrayın!
 
 
 

6) Müzikale Gitmeden Londra’da Değilsin

Londra’nın en önemli etkinliklerinden biri birbirinden şık binalardaki müzikalleri. Her zaman 10 adetten fazla seçenek var. Ben Phantom of the Opera ve Dirty Dancing’e gittim. Biri Covent Garden diğeri Piccadilly tarafındaydı. İki salon da birbirinden güzeldi. Ayrıca müzikalde şarap (genel olarak içki) içebilmek de bana adamların müzikalleri haftasonu akşam sosyal aktivitesi olarak gördüklerin kanıtı değilse nedir? 🙂
 
Bir de ip uçu Leicester Street’teki müzikal bilet satış noktalarından en ucuz müzikal biletlerini bulabilirsin. Yerlisine sordum biliyorum.
 
Londra’dan kaptığım müzikal aşkım İstanbul’da da devam ediyor Zorlu Center PSM’nin kombineleri olsa da alsam..
 
 

7)Hydepark’a Hayran Kal

Bu kadar güzel yeşil, kocaman, bisiklete ve ata binilen, sincapların üzerinize tırmandığı, kuğunun elinizden elma yediği bir yeri gel de sevme. Park diyince otomatikman aklıma Gezi Parkı geliyor. Hydepark’a bakıp iç geçirdim biz yüzde biri küçüklüğünde bir parka nasıl zor tutunduk millet olarak diye.
 

8) Piccadilly Akşamı – China Town + Soho

Piccadilly = Taksim diyebilirim. Akşam yemek mekanları, barlar, müzikaller ve China Town hep bu çevrede. Metrodan inip biraz yürüyünce China Town’da çok güzel Çin , Tai veya Sushi/Japon mutfağı örnekleri var. Yemekten sonra da yürüme mesafesinde Soho bölgesi ve barlar & gece klüpleri. Müzikalleri, merak ettiğiniz akşam etkinliklerini tamamlayınca da yapılabilir sabahın ilk ışıklarına kadar Soho da China Town’da açık.

9) Marketini Seç Alışverişe Başla

Yeme & içme, mutfak aletleri ve çiçekler için orta çağdan beri kurulan Borough Market, vintage’in dibini görmek için Brick Lane, çiçekler için Colombia Road Flowers, her türlü şey için Hackney’deki Broadway market.
 
Ayrıca marketlerde amaçsızca gezinip sonrasında tezgahlarda satılan ürünlerle yapılan taze ve harika yemekleri mideye indirebilirsiniz. Bence bizim pazarlarda da gurme köfte ekmek vs yapılmalı, katılım artar! 🙂

10) Comedy Club + Cider’ın Dayanılmaz Çekiciliği

Komedi Klüpleri benim çok alışık olduğum bir kavram değil. İstanbul’da say desen sayamam ama Londra’da baya önemli bir olay kendileri. Türlü türlüsü ünlüsü, ünsüzü var. Üstelik saat 8’de başlıyor gece hayatına göre akşam yemeği sayılabilecek bir saat. Tripadvisor’dan en ünlüsünü seçip gittik Piccadilly’de Comedy Store’du sunucu + 4 komedyen vardı, giriş ücreti kişi başı 17 pound. Ön sıralar daha ucuz diye bir mantık yok erken giden erken oturur. Ben giriş bileti 1 içki alır mı diye şirinlik yapıp şansımı denesem de olmadı, Cider başına kös kös 10 pound vermek zorunda kaldım.
 
Özetle gerçekten çok güldüm ve eğlendim, arada seyircilere de sataştılar. Keşke daha önlerde otursaydım dedim, kesinlikle gidin derim.
 Top 10 yetmez derseniz önerilerimin devamı şöyle;

 

 

Brick Lane‘de gerçek vintage alışveriş deneyimi + Hint/Bangladesh Mutfağı, Hackney Film Müzesi ve cafesinde harika bir yarım gün, Covent Garden‘da alışveriş çılgınlığı + Jamie’s Italian, Regent Park ve serbest kürsüde konuşanları dinlemece, Pret a Manger’ın süper düper organik kahveleri, Shard Building (Avrupa’nın en yüksek binası) terasından şampanyanızı yumumlayarak Londra’yı izlemece, Four Seasons, Ritz vb ayarında şık bir otelde 5 çayı deneyimi...

Genelde şuraya sakın gitmeyin demem ama Buckingham Palace, muhafız görev değişimi benim gibi Kate Middleton biografisine kadar okuyan celebrity manyağına göre bile (afedersiniz) çok avam bir aktivite. Buckingham Palace’e ve önünde zıplayan histerik Japon’lara uzaktan kınayan bakışlarla bakıp tüm Hard Rock Cafe’lerin ilki olan Hard Rock Cafe’ye hamburger yemeye doğru yol aldım.
 
Tüm etkinlikler, müzeler, sergiler, Dünya mutfakları, komedi club’lar, gece hayatı, alışveriş vb vb Londra bana İstanbul’da da çok daha kaliteli yaşama konusunda oldukça ilham verdi. Döndüğümden beri konser/müzikal/bale/tiyatro vb etkinliklerini çılgınca takip ediyorum. İstanbul’un görmediğim daha az gördüğüm yerlerine gitme planları yapıyorum. Motivasyonum bozulmaz İstanbul’la aşk yaşamaya devam ederim hep diye umuyorum. 
 
Facebook Paylaş
Twitter Paylaş
Google+ Paylaş
LinkedIn Paylaş
Pinterest Paylaş
StumbleUpon Paylaş
+

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bumerang - Yazarkafe