Seyahat planları muhabbetlerinde veya ölmeden önce görülecek yerler listelerinde olmayan güzel ama soğuk bir ülke var; Belçika. Belçika denince (son yıllarda yıldızı parlayan Brugge hariç) akıllara nedense daha sıkıcı, gri, Brüksel şehri, Avrupa birliği, NATO gibi ağır konular geliyor.
Aslında süper bir doğa harikası ülke olmasa da Kuzey Avrupa’nın tarihi en köklü, mimarisi en masalsı, mutfağı en kilo aldıran, birası NET rakipsiz ve kafa rahatlığı yüksek ülkelerinden biri Belçika. Ayrıca farklı zevklerden ve yaş gruplarından tanıdıklarıma çok rahat tavsiye ettiğim bir ülke. Herkese, her zevke göre bir şeyler var burada. O zaman sözü daha fazla uzatmadan Belçika’ya Gitmek İçin Çok Geçerli Sebepler listemi ortaya döküyorum… 🙂
Masalsı ve Bebeksi Şehirler
Ülke konumu gereği şehirlerin tarihi ve mimarisi en yeni olarak Orta Çağ’a dayanıyor. Hatta şehir merkezlerinde “bu mahalle/bina 1000’lerden kaldı” minvalinde çılgın cümleler duyabiliyorsunuz. Bir de bu yazdıklarımı mimariden anlayan birileri okusa fenalık geçirebilir ama gördüğüm en masalsı ve bebeksi binalara sahip ülke Belçika. Merak edip tarzı nedir bu binaların diye araştırdığımda, çok süper anlamasam da bir birinden fantastik kelimeler havalarda uçuşuyor: barok, yeni-barok, gotik, orta çağ.. vb vb.
İster Gent ve Brugges gibi ufak tefek ve masalsı binalar olsun. İsterse Brüksel ve Antwerp gibi daha büyük, detaylı ve gotik binalar; Belçika şehirleri gerçekten akılda kalıyor. Ülke hakkındaki genel kanının aksine gri ve hemen hafızalardan silinen bir yer değil burası. Ama havalar berbat, o konuda diyecek güzel şeylerim yok. 🙂
Bir de ufak bir gözlemim : sanki Avrupa’daki kuğu nüfusunun hatrı sayılır bir bölümü bu ülkede ikamet ediyor. 🙂 Geri kalanları Alp Dağları’nın çevresinde İsviçre, Fransa (Annecy kalp kalp kalp), İtalya’ya yayılmışlar.
Rahatlığın Tavan Yapması ve Zamanın Göreceliği
Eveeet gelelim o her ülkeye/şehire özgü; somut olmayan ama havada uçuşan enerjiler ve ruh hali konusuna. Mesala New York çok koştur koştur ve enerjisi her daim yüksek bir şehir. Amsterdam’da böyle havada hissedilen resmen somut bi rahatlık, sakinlik, abartmama, süslememe ve kocaman bi mutluluk hali var. İskoçya genel itibari ile rahat, eğlenceli, yemeğe düşkün ve bir hayli iğneleyici mizah anlayışına sahip diyebilirim kendi gözlemlerimden 🙂
Tabii ki ülkeleri ve şehirleri genellemek oldukça yüzeysel ama niyetim iyi, anladınız siz. Belçika da genel itibari ile (kapalı kapılarda ardında NATO’da, EU’da neler olup bitiyor bilemeyiz tabii ama) sakin, acele etmeyen, durup hayatın tadını çıkarmayı bilen bir ülke. İnsanlar (nadir görülen) güneş görünce mola verip bir şeyler içerek tadını çıkarıyorlar. Şehir merkezinde bol bol bisikletli var. Öğle yemeği tatillerini herkes tam bir saat olarak yemek + kısa bir yürüyüş olarak yapıyormuş. (yerellerden öğrendim)
Bir de genel itibari ile çok acele edecek bir durum yok. Ülke küçük, nüfus az, alt yapı düzenli. Çok fazla trafik, yetişme, ordan oraya gitme derdi yok.Genelde Amsterdam’dan Belçika’ya geçtiğim için her geçişimde sanki zaman daha yavaş akıyor gibi geliyor. Daha bir dinlenmiş ayrılıyorum. Evet Brüksel’e gitsem bile! 🙂
“Belçika Birası” Adlı Sihirli Sıvı
Hayatımda ilk defa Antwerp’e gidene kadar ben bira sevmezdim, hatta çok gereksiz bir alkollü içecek olduğuna inanırdım. Son 3-4 yıldır içtiğim alkollerin %90’ı bira haline geldi. Devamında bira hakkında araştırıp, belgeseller izleyip aydınlandım da. Bira öyle kutsal bir içecek ki: tarımı, yerleşik hayata geçmeyi, yazıyı, aritmetik hesaplamaları, suyu arıtmayı, Ortacağ’da kiliseyi finanse etmeyi, antibiyotik özellikleri, modern anlamla fabrikaları, kısacası her şeyi başlatan o harika güçtür kendisi. Okudukça “yok artık” diyeceğiniz bira tarihi için sizleri öncelikle şöyle alayım dostlar.
Bira sevgisi çevresinde birleştiysek, şimdi Belçika biralarının ne kadar harika olduklarından konuşalım. Bu ülkede bira öylesine bir içecek değil, kutsal bir sıvı. İrili ufaklı her ölçekten damıthane çılgın kalitede harika biralar üretiyor. Bir bara gidildiğinde tadılan her bira mı iyi olur? Olunca oluyor!
Yemek, Yemek ve Daha Çok Yemek
Seyahat etmenin en harika yönlerinden biri de gidilecek ülkelerin değişik ve lezzetli yemekleri. Bunu sadece ben demiyorum tüm online anketlerden 100 milletten insanın ortak görüşü yemek için seyahat etmek. 🙂 Beklentiniz güzel yemekse gene akıllara ilk sırada gelmeyen Belçika’da süper yemekler sizleri bekliyor. Sokak yemekleri konusunda aşmışlar: dondurulmuş ve seri üretim olmayan elle soyulan patates kızartmaları ve (üzgünüm Fransız dostlar ama!) dünyanın en leziz mayonezi, bol çikolata soslu Belçika waffle’ı, incecik tatlı ve tuzlu krepler.
Ayrıca bir de midye konusu var. Akla hayale gelebilecek her sosla yapıyorlar ve rakipsiz! Ecnebilerin “comfort food” dedikleri sıcak, yumuşak ve kalori bombası yemeklerde de bir dünya markası burası. Bir de tavşan, geyik, güvercin gibi farklı etleri de denemek için ideal.
Çikolata ve Belçika Waffle’ı
Belçika waffle’ı ve genel olarak Belçika çikolatası üzerinde uzun uzun düşünüp güzellemeler yazılması gereken şeyler. Ülke çikolata konusunda aşmış gitmiş. Bir ülkenin sokakları çikolata mı kokar? Mis gibi kokuyor. 🙂 Sütlü, bitter, türlü şekilde, her türlü aromalı, kuruyemişli sınırsız sayıda çikolata var. Bir de içilen sıcak çikolata var ki nefis.. Kimse onu Belçikalı dostlarımız gibi yoğun akışkan yapamıyor. Şu anda bir fena oldum. 🙂
Waffle konusunda da bizdeki gibi eğilip bükülen, iki kat içi türlü malzeme dolu bir şey hayal etmeyin. Çok daha sert, tek kat, ve üzerine sadece sos (tercihen çikolata sos) dökülüp yenilen bir waffle. Yerellere sorup öğrendim aslında meyve eklemiyorlarmış üstüne. Turistler çılgınca istediği için muz, çilek vb eklemeye başlamışlar. Ancak işin raconu yanında sade kahve ile sadece çikolata sos ile yemekmiş. 😉
Şimdi söz sizde – bu okuduklarınız ışığında içinizde bir Belçika sevgisi filizlendi mi? Gider miyiz Belçika’ya? Sizlerin Belçika’ya dair “en sevdikleri” nelerdir? Bir de sizde aynen Belçika durumunda.. güzel ülke ama seveni, merak edeni az dediğiniz yerler nerelerdir? Mutlaka yorum bırakın 🙂