Uzun uçuşlar doğası gereği türümüz homo sapiens sapiensler için zorlu zamanlar. Nasıl olmasın? Motor vızıltısı eksik olmayan büyük metalin içinde, 1 metre karelik alanlara sıkışarak yerden 10 bin küsür metre yükseklikte “uçmaya” evrimleşmedik bizler!! Bin yıllardır kendi sınırlarımız içinde yürüyerek ve minimum eşya ile seyahat ettik. Sonra tarım geldi, tekerlek geldi ve işler biraz değişti. Ancak bir asırdan biraz fazla önce, 1903 yılında Wright Kardeşler (kendilerinden öncekilerin bilgileri üzerinde yükselerek) ilk motorlu uçağı icat edip başarılı bir şekilde uçurunca işlerin rengi tamamen ve sonsuza kadar değişti! Dın dın dın!!
Geçenlerde internette bir anket sonucu gördüm. Bir internet sitesi sık uçan okuyucularına uçuşlarda en sinir oldukları şeyi sormuş. Oy birliği ile arka koltuktan gelen çocuk tekmeleri birinci seçilmiş. Arka koltuktan gelen çocuk – yetişkin farketmez her türlü darbeyi çok rahatsız edici buluyorum. Birinci maddede çıkmasına hiç şaşırmadım, altıma imzamı atarım. Son sekiz yıldır sürekli ülkeler hatta kıtalar arası uçan biri olarak benim en sinir olduklarım listem şöyle;
1)Her Türlü Sıraya Sinsi Sinsi Kaynak Yapanlar
Bileti almak için check-in sırası olur, gümrükten geçme sırası olur, uçağa binme sırası olur.. hiç farketmez. Bu gruba dahil hastalıklı insanları, normalden 1.5 kat büyük göz bebekleri ve sürekli gergin hallerinden tanıyabilirsiniz. Hiç çekinmeyin sesli sesli uyarın. Hem de bildiğiniz tüm dillerde! Amatörleri utanıp hemen sinecektir. Grubun profesyonel üyeleri ise üste çıkmaya çalışacaktır. Varsa yanınızda size eşlik edenlerden destek alın, yoksa yetkilileri çağırıp cingarı çıkarın. Hiç utanmayın, sonuna kadar hak ediyorlar!
2)Servis tuşuna her beş dakikada bir basıp bir şeyler isteyenler
Ben bu gruba hem çok kızıyorum hem de çok üzülüyorum. Çok büyük ve muhtemelen çocukluklarına inilmesini gerektiren bir dertleri var belli ki. Genelde daha yolcular koltuklarına oturmayan başlıyorlar tepedeki servis düğmesine bip bip basmaya. Uçuş görevlilerinden ; yastık (kalk 2 adım yürü de baş üstü dolabından kendin al allahsız!), şal, su (bir bekle de “boarding completed” desinler, 15 dakikada dehidrasyondan ölmezsin yahu!) minvalinde ıvır zıvır şeyler isterler. İki saatlik uçuşta ortalama 5 kere basanlarını gördüm.
Her daim isteyecek birşeyleri sorulacak anlamsız soruları vardır. Bu türe denk gelen uçuş görevlilerine; bu yolculara fiziksel zarar vermeden uçuşu tamamlamaları durumuna yüklü bir hediye çeki, sabır nişanı ve 4 saatlik Bali masajı verilsin! (change.org’da kampanya mı başlatsam? imzalar mısınız? 🙂 )
3)Uçuşta tükettikleri alkol miktarı ile orantılı çooook sesli konuşanlar
Bu tür maalesef çok derinden ve sinsi ilerliyor. Türün üyelerini ilk dakikadan saptamak imkansıza yakın. Koltuğunuza yerleşiyorsunuz, bakıyorsunuz tatlı hoşsohbet bir insan yanıbaşınızdaki. Muhabbet koyulaşıyor, yemek geliyor. İçecek olarak şarap söylüyor. Buraya kadar her şey normal. Sonra bir şarap daha, sonra daha ağır alkollere mesala viskiye geçiyor. Sizin o tatlış koltuk arkadaşınız dördüncü içkiden sonra son seste ve anlamsız konuşan bir canavara dönüşüyor. Geçmişler olsun. İlk başta iyi davrandığınız için bir anda sırtınızı da dönemiyorsunuz. En iyisi tuvalete diye kalkıp uzunca bir süre oyalanıp dönememek. Belki sızar?
4)Kötü kokanlar
Bu maddeyi yazıp yazmamak arasında çok gidip geldim. Sonunda %100 dürüst olayım gitsin dedim ve yazıyorum. Öncelikle evet biliyorum saatlerce hava alanı, gümrük çıkışları, uçuş derken insanların gül bahçesi kokmasını beklemiyorum tabii. Ama üç gün duş almayıp, aynı giysiler içinde yaşayıp da gelmeyin annem, yapmayın gülüm! Uçuş günü veya önceki gece duş alıp, temiz giysiler giyip kol altlarınıza roll-on sürseniz yeter. Bakın parfüm vb demiyorum. Çünkü insan içinde toplum halinde yaşamak bunu gerektirir. Gürültü yapanlar için kulak tıkacı, kulaklıkla müzik dinleme gibi çözümler varda. Sizin yüzünüze baka baka burun tıkacı mı takalım? Ne yapalım? Ne kendinize ne bize bu üzüntüyü yaşatmayın.
5)Uçaka İnatla Yerinize Oturanlar
Off çok beter bir türle daha karşı karşıyayız. Bu türün iki çeşidi var: 1)gerçekten samimiyetle hata yapanlar – iyi niyetliler, 2)sinsice bile bile yerinize oturanlar – kötü niyetliler. İyi niyetli türü saptamak ve sorunu çözmek çok kolay. “Pardon yerime oturmuşsunuz. Sizinki şu koltuk” dediğiniz anda utanıp hemen yer değiştireceklerdir. Aranızda hoş bir sohbet bile oluşabilir yolculuk boyunca. Çünkü gerçekten de iyi insanlardır.
Ama o ikinci tür… ne fenadır onlar öyle. Koridor veya cam kenarı yerinize kurulur. Doğru oturduğunu iddia eder,kalmak bilmez. Hatta “hastayım sık sık lavaboya gitmem lazım” minvalinde yalanlar söyler. Gözlerinden anlarsınız iyi niyetli temiz insanlar değillerdir. Çekinmeyin, moralinizi düşürmeyin ve uçuş görevlisini çağırın. Benim başıma İst-Paris uçuşunda D-E-F koltuklarından F’nin koridor D’nin cam olduğu iddia eden bir çeşidi denk geldi. Hostes bilgilendirme yapıp adamı zorla cam kenarından söktü. Uçuş boyunca beni diri diri kesecek gibi baktı valla. Ama pes etmedim, hakkımı yedirmedim. Madem yalan söyleyecek kadar çok cam kenarı istiyordu, o zaman bir zahmet online check-in açılır açılmaz cam kenarı yere check-in olsundu!
6)Muhabbet Teröristleri
Sadece uçuş demek doğru olmaz; bu tür her türlü toplu taşıma aracında oluyor maalesef. Aklımıza hep aşırı meraklı teyzeler gelse de her yaştan ve cinsiyetten çıkabiliyorlar. Konuşmak istemediğinizi defalarca nazikçe belirtmenize karşın inatla soru üstüne soru sorup muhabbet yaratmaya çalışıyorlar. Koltuğa yerleşirken biriyle konuşup ülkenizi belli etmediyseniz şanslısınız. Konuştuğu dili anlamıyor gibi yapabilirsiniz. Sırf bu türler yüzünden yarattığım İspanyol bir karakterim var. Sadece İspanyolca konuşuyor ve adı Lola.
Aynı milletten olduğunuzu anladıysa o zaman seçenekler daralıyor. i)kulaklıkları takıp uyuyun ii)kulaklıkları takıp film izleyin iii)dürüstçe “konuşmak istemiyorum” diye çıkışın.
7)Gidecekleri Yerdeki Planlarını Anlatmaya Doyamayanlar
Muhabbet teröristlerinin bir alt türü olan bu tür, hemen renk vermez. İlk başta ne iş olduklarını anlayamazsınız. Gidilecek yerle ilgili masum bir muhabbet başlatırlar, katılırsınız. Sonra sazı ellerine alıp gidilecek noktada yapacakları harika şeyleri veya onları bekleyen kişilinin mükemmelliğini anlata anlata bitiremezler. Maalesef bir görgüsüzün kucağına düştünüz. Savunma yöntemleri: hemen filme sarmak, bir süre ortadan kaybolmak veya uyuyor taklidi yapmaktır.
8)Serbest Dolaşan Enerjik Çocuklar
Yazsam mı yazmasam mı diye arada kaldığım bir madde ile daha karşı karşıyayız. Gene dürüstlük kazandı, yazıyorum. Bazen anne babalar (e, onlar da insan! haklı olarak yoruluyorlar, beziyorlar veya uyuyakalıyorlar) enerjik çocuklarını salıveriyorlar koridora. Sonra o çocuk size musallat oluveriyor. Ama uykusuzluk, yüksek basınç, daracık yere sıkışma derken sizin ruh hali eksilerde. Normalde dışarıda görseniz şirin bulup sevebileceğiniz o çocuk size canavar gibi gözükmeye başlıyor. Çocuk dediğin hissiyatlı bir canlı zaten – anlıyor durumu yani istenmediğini. Size sardıkça sarıyor.. O yüzden benim yaptığımı yapın koridora oturmayın, cam kenarına oturun. Bırakın serbest dolaşan enerjik çocuklar koridor tarafında oturan komşunuza sarsın.
9)Yan Koltuktan Üzerinize Doğru Genleşenler
Uçak bileti fiyatlarının ekonomikleşmesi, gidilen noktaların artmasında büyük rol oynayan uygun fiyatlı havayollarının maalesef bazı dezavantajları da var. 1960’larda Mad Men dizisindeki Don Draper gibi geniş geniş oturup viskimizi yudumlayarak gidemiyoruz artık. Bazı havayollarında minnacık alanlara sıkışıp sabır çekerek, derin nefesler alıp vererek gidiyoruz hayallerimizin tatiline. Bu ufacık oturma alanı ile yan koltuktan üzerinize doğru genleşen komşu kombine oldu mu.. auuuww!! Dünyamız başımıza yıkılabiliyor. Kolçaklara geniş geniş babasının arazisi gibi yayılanlar, camdan bakıcam diye üstünüze üstünüze çıkanlar, bacaklarını 120 derece açanlar. Yok ya!! Hemen geri çekilip pis pis gözlerinin en içine bakın. Kitleyin gözlerinizi gözlerine. O zaman toparlanıyorlar.
10)Ön koltuktan Tam Üzerinize Gerinerek Dünyanızı Dar Edenler
“Yok artık bunu da uydurdun!” demeden önce başıma geleni bir okuyun. Yer: Pekin – Tokyo uçağı. Havayolu : Air China. Başıma gelen: önümdeki ekrandan minnoş minnoş filmimi izlerken ön koltuktaki adamın yoga-vari geniş geniş esneyip gerinmeleri ile ekranıma dokunarak izlediğim filmi kapatması ve benim yaşadığım şok. Hemen dürtüp uyarın. Çok esnemek istiyorsa koridorda yoga hareketleri yapsın!!
Şimdi söz sizde. Sizlerin uzun uçuşlarda sinirinizi bozan türler nelerdir? Ne tür baş etme yöntemleri geliştirdiniz? Mutlaka yorum yazın ve bizleri de aydınlatın. 🙂
hahahhaha Zeynep bu yazıya bayıldım ve çok güldüm! 😀
Hepsine imzamı atarım ve maalesef hepsi de başıma geliyor. En çok delirdiklerim ise sıra gaspçıları. Sanırsın önce uçağa binen veya inene dışarıda kutlama var, öyle bir öne geçme azmi. Yazık, yaşadıkları gerginliğe yazık!
Yazınıza tamamen katılıyorum ? Bir anne ve bir en hareketlisinden kız çocuğuna sahip bir insan olarak benim de en rahatsız olduğum konu uçakta çocuk terörü ? evet hiçbirimiz uçuş için evrilmedik, hele ki uzun bir yolculuksa durum vahim. O kadar korkuyorum ki çocuğumla nasıl geçecek bakalım bu yolculuk diye. Yanıma bir ton oyuncak, boya kalemi, kitabı, atistirmaliklar, oyun hamuru gibi şeyler alıyorum tabı oldu çanta 10 kilo ? zaten hem el bagaji tasima hem cocuk zaptetme, uçak beklerken peşinden koşma… neyse sonuç olarak çocukla yolculuk yapmak aile için de zor, diğer yolcular için de. En az zararla nasıl atlatabilirime bakıyorum artık, gerçi benim cadı biraz daha büyüdü de yanımda getirdiklerimle ilgileniyor vakit geçiyor.
Yazar
şu yorum karşısında anne olmaktan korktum :o) benim tüm bavulum 10 kilo etmiyordur 😀
10 kilo etmiyor mu??? ? Ben cocuğum olmadan önce de kilo sinirini ucu ucuna denk getirdigim için siz beni kriter almayın bence ??? sevgiler.
Günde üç iniş üç kalkış yapan, sandviç ve içecek dağıtıp çöpü toplayacağım “kabin ekibi yerlerinize” anonsu duymadan işimi bitireyim diye çırpınan hosteslere sarkan dallamalar azalsa da halen var… az miktarda kaldı
Yazar
bunu ben bile hayal edemedim.. baya fenaymış 🙁
Benim galiba en çok sinirime dokunan sıraya kaynamaya çalışanlar, sadece uçakta değil her yerde azılı düşmanlarıyım! Bir de uçak tekerleği yere değdiği anda koltuktan kalkanlar, ah onlar var ya.. Sormak istiyorum neyin telaşı bu diye.. Çok fena yarama bastın Zeynepcim 🙂
Yazar
acıma yok hepsini tek tek rezil edicez!!!! 🙂
Hepsine sonuna kadar katılıyorum ama sonuncu tam bombaydı?
Ahaha aynen hepsine katılıyorum. Her zaman birisi illaki yerime oturuyor. Onlari kaldirmayi cok seviyorum 🙂 en cok nefret ettiklerim arka koltuga darbe ve yanindakinin uzerine abanip resim cekmesi. Ekleyebileceklerim; 1) tüm ışıklar kapanıp etraf karanlığa gömülünce inatla yukarıdan ışık açanlar 2) uçak piste iner inmez ayağa kalkanlar. Koridor tarafında otururken resmen üzerine çıkıyorlar insanin. ve tabi ki ağlayan çocuklar çocuklar çocuklar ?