Son 3 yılda popüler kültürün ürettiği en gerçekçi, en kusurlu, en komik ve en anti-kahraman karakteri Lena Dunham’ı, genellikle idealden uzak fiziği ile kamera önünde soyunmaktan çekinmemesi ile tanıyoruz. Başrol oyuncusu, senaristi ve yönetmenlerinden biri olduğu Girls dizisi, HBO’nun Sex and the City’den sonraki en büyük numarası. Dizi, bizzat Lena ve arkadaşlarının, üniversiteden mezun olduktan sonra evlerinde çekip Youtube’da yayınladıkları, 20’lerin genç kadınları ve hayatlarını konu alan Delusional Downton Divas mini-dizisi baz alınarak oluşturuldu.
Şu sıralarda 30 yaşına doğru yol alan Lena’nın Brooklyn’deki hipster mabedi evinde 2 adet Golden Globe, 1 adet BAFTA, 2 adet Directors Guild of America bulunurken, başta Emmy’ler olmak üzere sayısız adaylığı var. Bu ödüllerin hatrı sayılır bir kısmını yönetmenlik ve senaristliği sayesinde aldı. Tamamen kendi hayatından ilhamla yaptığı işler sayesinde henüz 30’una gelmeden “kendi jenerasyonunun sesi” sayılan bu harika kızın profilini senin için araştırdım. Lena’yı en iyi Lena anlatır diyerek hayatı boyunca söylediği ve çerçeveletip saklanası nitelikteki sözleri üzerinden anlatmaya başlıyorum.
Şimd mümkünse 3. dalga kahveni al, Favori playlistini aç ve kulaklıklarını tak. Evet, kulaklıklarını tak ve çevrende olup bitenlerden yavaşça kop. Sıcak bir ilk bahar öğleden sonrası Brooklyn’de kırmızı tuğla bir apartmanın girişindeki merdivenlerde oturup müziğini dinlerken bu yazıyı okuduğunu hayal et.
Herhangi birinin hakkımda söyleceyeği veya düşüneceği kötü birşeyi, ben kesin kendi hakkımda düşünüp kendime söylemişimdir. Muhtemelen son yarım saat içinde!
Mikroplardan, sokaklardan, şehirden, zehirlenmekten, yetişkinlerden, bulaşıcı hastalıklardan, ölmekten ve daha bir çok şeyden korkan bir çocuk olarak sekiz yaşından itibaren düzenli psikolog ziyaretlerine gidiyor. Orta okulda OCD (Obsesif Kompülsif Bozukluk) teşhisi ile ilaç kullanmaya başlıyor. Kendisini hep yorgun ve tükenmiş hisseden, otorite sorunları olan, pijama ile okula gidip derste kapşonunu başına geçirip kestirecek kadar umursamaz bir genç… Ancak çocukluğundan beri başına gelen olayları, hayal ettiklerini ve çevresinden duyduklarını çılgınca yazıyor. Hatta annesinin ona anlattığı çocukluk anılarını bir noktadan sonra yaşadığını hatırlıyormuşçasına yazmaya ve ilginç detaylarla süslemeye meraklı bir kişilik. Üniversitede de Yaratıcı Yazarlık okuyan Lena, “Yazmazsam, anlatmazsam deliririm” diyor.
“Tabii ki de feministim; başka bir şey olmayı bilmiyorum. Feminist olmak, aleni bir şekilde sergilediğim bir durum değil. Yaptığım her şeyin doğal bir parçası. En büyük tutkum ve feminist hedefim; kadınların ilginç ve karmaşık konuları hakkında yazmak ve kamera önü ve arkasında kadınların görünürlüğünü arttırmak.” – Lena Dunham
Ressam babası ve fotoğrafçı annesi ile New York sanat dünyasından misafirlerin eksik olmadığı bir evde büyüyen her çocuk bana göre çok şanslıdır. Lena da bu şanslı azınlıktandı. Annesinin geleneklerine bağlı bir Yahudi, babasının Protestan olması da Dunham ailesinin renkli ev hayatına daha da renk katmış olsa gerek
Lena’nın ilk çocukluk anılarından bazıları annesi ve kız kardeşi ile Brooklyn’de feminist grupların akşam toplantılarına gitmesi. Hem yetiştiği ortam, hem 12 yaşına kadar en iyi arkadaşının ananesi olması, hem de anne tarafının baskın ve güçlü Yahudi kökenli kadınları Lena’yı olumlu yönde etkilemiş. TV dizisi, yeni çıkan kitabı, yönettiği filmleri ve özetle yaptığı her işte kadınlar başrolde, oldukça gerçek ve karmaşıklar. Asla kahraman veya kötü diye net çizgilerle ayrılmıyorlar.
Yazmak için 3.5 milyon dolar avans aldığı, temel olarak kendi hayatını ve etkili olan kadınları anlattığı Bildiğin Kızlardan Değil adlı kitabında şöyle diyor; “Biliyorum ki, ölürken geriye dönüp baktığımda aklıma tartıştığım için üzüntü duyduğum, etkilemeye çalıştığım, anlamaya çalıştığım, acı çekmeme neden olan kadınlar gelecek. Tekrar görmek, gülümsemelerini ve her şey olması gerektiği gibi oldu demelerini isteyeceğim kadınlar.”
“Güneş doğmadan önce olayı, Cinsel İlişki Veritabanı başlıklı Word dosyama titizlikle kaydediyorum. Barry. 4 numara. Fazlasıyla agresifti.” – Lena Dunham
Cinselliği, vücudu ve çıplaklığı ile bu kadar barışık bir karakterin baş döndürücü bir seks hayatı olması beklentisine girmek normal. Ancak Lena için ilk cinsel tecrübesini yaşamak ve kaliteli bir şekilde sürdürmek çok büyük bir mücadele olmuş. Lise hayatından itibaren çeşitli girişimlerde bulunmasına karşın üniversitede ilk deneyimini yaşadı ve bu gecikme, kitabında bu bölüme Bekaretimi Al (Yok Gerçekten Buyur) başlığını vermesine neden oldu. İlk cinsel deneyiminden itibaren tüm sevişmelerini kaydettiği bir “Cinsel İlişki Veritabanı” adlı Word dosyasından sık sık bahsediyor. Tüm hayatını satırlara döken biri olduğunu bildiğimiz için bu dosyanın gerçekten var olma ihtimali çok da uzak değil.