Röportaj: Sırtımdaki Harita ile Güney Amerika

0
shares
Facebook Paylaş
Twitter Paylaş
Google+ Paylaş
LinkedIn Paylaş
Pinterest Paylaş
StumbleUpon Paylaş
+
Bu Nedir?

İnternet dediğimiz harika buluşun yaygın olduğu dönemde yaşadığımız için aşırı şanslı insanlarız bence. Merak ettiğimiz konuları araştırıp her türlü bilgiye  anında ulaşıyoruz. Hatta sosyal medya sağolsun artık merak ettiğimiz insanlarla tanışıp konuşmak da bir mesaj kadarcık ötemizde. Bende bundan bir yıl önce harika bir blog keşfettim – adı sırtımdaki harita. Blogun yazarı sırtına Güney Amerika haritası dövmesi yaptırıp sonra tek yönlü bir uçağa atlayıp Güney Amerikayı karış karış iki yılda gezmiş. Giderken de (sonradan öğreneceğim üzere) yanına sadece 12 bin dolar, sırt çantası, fotograf makinesi, notebook, kitapları, günlüğü, ilaçlar, az miktarda giysi ve tanışacağı insanlara hediye etmek üzere nazar boncukları almış. İki yıl gezdikten sonra en çok Arjantin’i “evi gibi” hissedip yerleşmiş. Blogunu, instagramını takibe almıştım. Derken ben kendim blog açtım ve dedim ki artık merak ettiklerimi sorabilirim ve Yusuf’un hikayesini başkaları ile paylaşabilirim. Evet, konumuz Yusuf (nam-ı değer) Sırtımdaki Harita ile Güney Amerika

Konu keyifli, benim sorularım uzun ve Yusuf’un anlatacakları çok olduğu için röportajı şimdiden üçe böldüm. Bu yazıdaki kısımda “Başlangıç” bölümü var yani gitmeden öncesi..

sirtimdaki harita

BAŞLANGIÇ: Güney Amerika’ya Gitmeden…

S: Yazılardan biraz bir fikrim oldu ama tam olarak kaç yaşındasın? Nerelisin? Nerede okudun, gitmeden nasıl bir hayatın vardı? Biraz kendini anlatabilir misin? 🙂

C: 36 yaşındayım ve Sivas doğumluyum.  İlk, orta okul ve liseyi Mersinde, üniversiteyi Pamukkale Üniversitesi Turizm  ve Otelcilik bölümünde Denizlide okudum. Arjantin’e yerleşmeden önce çok farklı işlerde çalıştım. İngilizce  çevirmenlik, Türkü barda garsonluk, hava alanında kitap satıcılığı, otellerin değişik departmanlarında farklı işler yaptım. En son olarak da 5 yıldızlı bir Otelde Concierge departmanında çalıştım.

Güney Amerikaya gelmeden kendi evinde kedisiyle birlikte  yaşayan, Anadolu yakasında oturup Avrupa tarafında çalışan, yılda iki defa yurt dışına kısa seyahatler yapan, her 1 Mayıs’ta örgütsüz bir birey olarak işçi bayramına katılan, her ay iki kitap bitiren , düzenli spor yapan, her hafta sonu gece dışarı çıkan“rutin” olmanın  mutsuzluğumun kaynağı olduğunun farkına varmış bu yüzden sürekli iş değiştiren ve çok güzel arkadaşları olan sıradan biriydim.

foto3

S: Daha gitmeden insanların on yıllarca farkına varamadıkları aydınlanmalar yaşamışsın ve resmen “paradigma kayması” denecek şeylerin farkına varmışsın. Hayatta seni en mutlu edecek şeyi tanımlamış, korkularının çok da korkunç olmadığını anlamış, istersen hayatını tamamen değiştireceğini farketmişsin.

Nasıl oldu bu? Sadece yaşadığın çevreden ve ülke gidişatından mutsuzluk mu? Kafanda istediğin noktaya gelmemiş olmak mı? Yoksa başka aydınlanmalar mı? Biraz anlatabilir misin?

C: Bu benim tercihim değildi aslında biraz da hayatın gösterdikleriyle ilgili sanırım  ve damla damla birikiyor bir boş bardağa.  Mesala 14 yaşında annemi kaybettim ve bunda bir yıl sonra da bütün ailem Almanyaya göç etti. Yalnız kalmam, bana hem kendimi tanımam hem de yönetmem gerekliliğini gösterdi. Bu durum da başkası tarafından yönetilmekten çok daha zor. Ama asıl süreç ; Irak savaşında tercüman olarak çalıştığım dönemdi. Çünkü tanık olduklarımın hayatıma çok şey kattığını yıllar sonra anlayacaktım. Bunlardan bir tanesi hayatta olan herhangi birşeyin (çok iyi ya da çok kötü) sonunda geçtiği realitesiydi. Bunu bilince radikal kararlar alırken hayatınızda daha cesur oluyorsunuz sanırım. Bunun dışında okunulan kitaplar, gezip gördüğün yerler, tanıştığın insanların katkısını da unutmamak gerek. Zaten bu 4 şey değil midir ki  insanin bakış açısını biçimlendiren? 🙂

“Yaşadığım çevre ve ülke gidişatı”…

..konusuna gelecek olursak tabii ki en önemli faktörden biriydi. Yoksa ne diye insan dönmemek fikri ile yola çıksın ki? Bana göre o kadar saçma sapan olgu ve olaylara tanıklık ediyoruz ki…  hangisini sayayım bilemedim. En baştan Türkiyede bir aile olabilmenin hayalini kuramadım derim. Sanki ben herşeye karşı ve muhalefetmişim gibi hissediyordum. Yabancıydım doğup büyüdüğüm ülkeye. 99%u Müslüman olan bir ülkede ben ateisttim ve kabul görmüyordu. Anayasada Türkiyede yaşayan herkes Türktür deniliyor ben hiçbir etnik kimliği kabul etmiyor ve gurur duyulacak bir yan bulamıyordum. Her Türk asker doğar deniliyor ben ne silah taşıyıp birini öldürecek ne de bu uğurda ölecek biri değildim. Ben öldükten sonra hiç birşeyin önemi yok çünkü. Ben varsam herşey var .. Fakat şunu da söylemeliyim ki  sorun olarak gördüğüm bu durumlar  yıllar sonra dönmememi tetikleyecekti ve hatta daha çok mücadele edecektim vazgeçmemek için.

foto 2

S: Bazen insan açıklanamaz ve ilkel bir iç güdüyle bazı şeyleri bilir. Mesela ilk gördüğü birine aşık olacağını, gezdiği evlerden hangisini kiralayacağını, birşeyin sonunun iyi mi kötü olacağını..Hani içimize gelir tuhaf bir his gelir yerleşir ve işin en başından sonunu tahmin ederiz ya.

Sen de bir şekilde hayatının bir noktasında Güney Amerika’ya gideceğini biliyor muydun? Gezdiğin ülkerleri gezeceğini? Hatta Arjantin’e yerleşeceğini? 🙂

C: 2005 yılında kendime 20 maddelik bir “bucket list” (yapılacaklar listesi) yapmıştım. Listedeki maddelerden biri Kübayı kesinlikle görmekti. Küba hayalim vardı fakat Güney Amerikaya gezer yerleşirim düşüncesi olmadı. Güney Amerika seyahatime kadar önceden gezmek için gittiğim, Avrupa, Amerika gibi her ülkede oraya yerleşebilme ihtimalini düşündim. Ancak hepsinde kendimi Türkiyede bulunduğumdan da yabancı hissettim. Hatta bu ülkelerin birinde ailem de yaşıyordu.

Aslında ülke değiştirme fikrini kafama koyduğumda Kanada üzerine çok yoğunlaşmıştım. Gerekli irtibatları sağlamış ve evrakları hazırlamaya başlamıştım. Daha sonra canımın çok sıkkın olduğu bir gece otelde gece vardiyasında çalışırken iş arkadaşım bana iki gezginin internet sayfasını gösterdi. Sayfayı sabaha kadar inceledim. Ben de uzun bir yolculuğa çıkıp gittiğim yeri beğenirsem kalırım, beğenmezsem Kanada’ya geçerim düşünce filizleri orda yeşerdi! Kısacası o geceya kadar Güney Amerika fikri yoktu. O günden sonra 1 yıl Güney Amerika üzerine yoğunlaştım.

foto4

GELECEK BÖLÜMLER: YOLDA OLMAK ve YENİ HAYAT

Güney Amerika’da gezdiği iki yıl boyunca deneyimlerini ve Arjantin’deki  hayatını anlatacağı Gelecek bölümler için takipte kalın… 🙂

Facebook Paylaş
Twitter Paylaş
Google+ Paylaş
LinkedIn Paylaş
Pinterest Paylaş
StumbleUpon Paylaş
+

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bumerang - Yazarkafe