RÖPORTAJ: SIRTIMDAKİ HARİTA İLE GÜNEY AMERİKA II

0
shares
Facebook Paylaş
Twitter Paylaş
Google+ Paylaş
LinkedIn Paylaş
Pinterest Paylaş
StumbleUpon Paylaş
+
Bu Nedir?

Geçen haftalarda sırtına Güney Amerika haritası dövmesi yaptırıp sonra tek yönlü bir uçağa atlayıp Güney Amerikayı karış karış iki yılda gezden sırtımdaki harita ile röportaja başlamıştım. Ülkedeki epik tarihsel durumlar nedeniyle devamını yayınlamakta biraz geç kaldım. Artık sizler de benim gibi sürekli “son dakika” haberlerini takip edip, teoriler üretmekten bıktınız ve yavaş yavaş normal hayata dönüyorsunuz diye tahmin ediyorum. Buradan 13 bin km uzaklıktaki Güney Amerika kıtasını gezmek ve sonunda Arjantine yerleşmek nasıldır birlikte bakalım istedim. O yüzden şimdi elinize kahvenizi alın ve haber sitelerini yavaşça kapatın, bir 10-15 dk burda kalın. 🙂

ps: ilk röportajı buradan okuyabilirsiniz.

cover

YOLDA OLMAK: GÜNEY AMERİKA’DA..

S: İlk ne zaman ve nasıl bir durumda bildiğin ülkeni ve hayatını geride bırakıp büyük  ve bilinmez bir yolculuğa yelken açtığını idrak ettin? O anı anlatabilir misin? 

C: New Yorka inince pasaport kontrolünden geçtim, dışarı çıktım ve “Nereye gidiyorum ben?” dedim.

Bir de Machu Piccu’ya çıkınca, ordaki o tepeye çıkınca kendi kendime “Ciddi ciddi burdayım. Yaptım yani!” dedim.

S: Blogunda çok detaylı yazdın ama senden ufak bir “en”ler listesi istesem, aşağıdaki boşlukları doldurabilir misin? 

En efsanevi doğa harikaları:

1)Ekvatordaki Quilotoa gölü

2)Peru Titicaca golu ve uzerindeki adalardan Uros ve Isla del Sol

3)Peru’daki Machu Picchu

4) Bolivya da Uyuni. Ve La Paz’da Dead Road denilen bisiklet yolu.

5)Arjantin. İguazu Şelalesi

6) Sili. Pedro de Atacama çölü

7) Ekvator’da Baños kasabası 

IMG_4802

En yaşanılası ülke/şehir: 

Cordoba (küçük sosyal bir üniversite şehri hem de doğal alanlar çok fazla) Arjantin. 

En iyi yürekli, güzel insanlar:

Bütün Latin Amerika kültürü insanları çok sıcak ve misafirperver aslında Türkleri aratmıyorlar. Bir ülkeyi seçmem gerekse Kübalılar. Adamlarda para yok, yemek yok; neleri varsa ikram ediyorlar. 

En “mutlaka görülmesi gereken” ülke:

Kesinlikle o ülke Ekvator. Deniz, plaj, amazon ormanları, kültür ve şehir yaşantısı gibi elementler var. Hepsi de iç içe. 

foto3

En büyük hayal kırıklığı:

Machu Picchu – çünkü çok fazla beklentim vardı. Aslında inanılmaz güzel bir yer, doğası da öyle. Ancak daha güzel yerler de var. Machu Picchu’nun benim hoşuma giden tarafı değişikliğe uğramamış olması.
Ancak belirteyim benim beklentilerim çok fazlaydı. Sanki Güney Amerika, Machu Picchu’dan oluşuyor gibiydi kafamda. Gerçekten güzel bir yer ama ben yüksek beklentilerim yüzünden hayal kırıklığına uğradım.

En lezzetli yemek:

Ceviche – Peru ve Ekvator bölgesine ait deniz ürünlerinden yapılan bir yemek. İçinde her türlü deniz ürünü var. Ben ona aşurenin deniz mahsüllü şekli diyorum. 🙂

En mutlu hissettiğin yer:

Güney Amerika’nın her yerinde mutlu hissettim. Ama en çok Cordoba diyebilirim çünkü orda edindiğim arkadaşlarım çok özeldi.

İnsanlarının en mutlu olduğu ülke:

En çok gülen insanlar Kübadaydı. Türkiyenin 70li 80li yıllarını anımsattı bana yaşayışları. Yok, değiştiriyorum Arjantin sanki Küba’dan daha mutlu. 🙂

Son kararım Brezilya! (gülüyor) – tek dertleri sanki kadınlar ve futbolmuş gibi geliyor. “Bir sorunum varsa ve çözemiyorsam zaten o benim sorunum değildir. Brezilya’nın sorunudur!” diyecek kadar rahat kafadalar.

foto2

S:Sence Güney Amerika genelindeki ülkelerde olup Türkiye’de olmayan neler var? İçten gelen mutluluk, saygı, yargılamama, hayat neşesi? 🙂 
C: Din ve toplum baskısı yok öncelikle. İnsanlar o nedenle Türkiyeden daha rahat davranıyor ve karar alıyorlar. Katolikler ancak o şekilde yaşamıyorlar. Sosyal hayatta daha rahat ve neşeliler. Türkiyeye kıyasla çok rahatlar. Özellikle gençlerin karar vermesinde aileler çok baskın değil. Gençler kararlarını alıp uyguluyor ve kararlarının sorumluluğu da tamamen onlara ait. Yargılama ve değerlendirme bizden farklı. Öncelikle duygularını kesinlikle gizlemiyorlar buna öfke ve sevinç de dahil. Örneğin sinemada  film bitiminde alkışlıyorlar. İkili iliskilerde çok netler. Kimin kendileri hakkında ne düşündüğüne pek takılmıyorlar. 

YENİ HAYAT.. ARJANTİN 

S: Arjantinde neler yapmaktasın? Tipik bir günün nasıldır? Detaylı anlatabilir misin.. gözümüzde canlansın 🙂 

C: Güne başlarken kalkar kalmaz sade mate çayımı yapıyorum. Sonra işe gidiyorum; genelde yürüyerek gidiyorum. Bir otelde çalışıyorum 30 odali bir otelde yöneticiyim, genelde sabah 7 ile öğleden sonra 3 arasında çalışıyorum.Ayrıca cok fazla olmasada Türklere turizm danışmanlığı yapıyorum; concierge hizmetleri ev kiralama,hotel ve hostel rezervasyonu,eğitim danışmanlığı,tango kursu, İspanyolca kursu,şehir turu,vs…
 
İş çıkışı hava güzelse iş arkadaşlarımla bir parka gidip dinlenip ordan eve geçiyorum. Et daha ucuz olduğu için et yemek zorundayız (gülüyor). 🙂 Dünyada en cok et tüketilen ülke sonucta. Et, meyve ve sebzeden ucuz. 1 kilo et 1.5 kilo yeşil biber ile hemen hemen aynı fiyat. Sık sık barbekü yapıyoruz. Hafta içleri İspanyolca  kursum oluyor. Onla çok vakit geciyor. 
Her Cuma ve Cumartesi genelde gece dışarı çıkarız. İş çıkışı evde 1-2 saat uyuyup gece 11’de akşam yemeğine oturuyoruz. Sonra gece 2’de dışarı çıkıyoruz sabah 7’ye kadar parti. 🙂 Yalnız olduğum zamanlar sinemaya çok gidiyorum. Arjantin’in ulusal filmlerinin sinema biletleri sadece 0.50 dolar! 
Bir de Arjantin’in en güzel tarafı insanların sosyalleşmek için parklara gitmesi. Mate cayini alip parklara gidip aksama kadar vakit geçirmek cok yaygın. Koskoca Buenos Aires’te sadece iki adet büyük AVM var mesela! Biz genelde parklara gidip paten kiralayıp, bisiklete binerek vs sosyalleşiyoruz.

S:İyi ki gezmişim ve iyi ki de Arjantin’e yerleşmişim dedin güzel “an”lardan bir kaç örnek paylaşır mısın?  

C: Mesela geçenlerde Arjantin’de bir kadın parkta bebeğini emzirdiği için polis uyardı. Bir hafta sonra protesto olarak pek çok kadın toplanıp parkta bebeklerini emzirdiler. Bu çok hoşuma gitti.
Birinin cüzdanı çalınınca genelde taksiciler hırsızı yakalamaya yardımcı olur, bu çok hoşuma gitmişti.
Bir de kadınlar sosyal hayatta ve iş hayatında çok etkili, bu durumu da çok seviyorum.
Zaten Türkiyeye çok yakın buluyorum Arjantini, onlar da Türklere karşı boş değil, seviyorlar. 🙂  İlk geldiğimde Güney Amerika’dan farklı olarak buraya biraz İtalyan-İspanyol karışımı Avrupai bir yer olduğunu farkettim. Kendimi o nedenle yabancı hissetmedim. Irkçı değiller. Bize çok benziyorlar, mesela ben konuşana kadar kimse Arjantinli olmadığımı anlamıyor. 🙂 Ayrıca Arjantindeki arkadaş ortamımı ve çevremi çok seviyorum.

S:Çok beğenip yerleştiğin Arjantin’de biraz Türkiyeyi gördüğünü yazmışsın. Nasıldır ülkeye özlem durumları? Mesela haberleri takip ediyor musun?

Haberleri takip etmemek mümkün değil zaten! Zaten Türkiyedeki arkadaşlarım çok siyasi içerikli haber paylaşıyor, görmemek mümkün değil.
S:Peki, sabah ilk okuduğun haber Türkiyeden midir Arjantinden midir?
C:Hmm, Türkiyeden haberler.
Özlem duyduklarımı da düşünmemeye çalışıyorum çünkü geleli 4 yıl oldu. Ama mesela rakıyı özlüyorum çünkü onu seviyorum. 🙂 Çay da yok burda. Yemekleri çok özlüyorum zaten özlediğim şeyleri kendim yapıyorum. Bir ara Türkçe konuşmayı çok özledim.
S:Peki… Hayat gerçekten %100 güzel mi orda? Zorlukları yok mu?
C: 32 yıldır yaşadığı yeri bırakıp yeni bir yerde herşeye yeniden başlamak ; yeni bir dil, yeni bir kültür, yeni arkadaşlıklar, farklı iklim, farklı saat dilimi, farklı yemekler, farklı iş, farklı sosyal ilişkiler vs . “Farklı ve Yeni” bu iki kelime bu sürecin en büyük olgusu. Herşey yeniydi benim için bunu yolculuğum sırasında çok fazla hissetmemiştim çünkü seyir halindeydim. Yolculukta yaşayıp gördüklerim sadece hareket halindeki otobüsün camından görünenlermiş.
Foucault,  “Hapishanelerin Doğuşu” kitabında turistler için şu tabiri kullanıyor. “Yerleşecek olmadıklarından toplumsal kuralların ve ülkenin realitesinin rasyonalize edici etkisinden uzaktırlar. Bu yüzden ülke gerçeklerini tamamiyle göremezeler.” Ben de bu göremeyenlerden biriydim. Neydi peki bu gerçekler? Birincisi yaşamak istediğin ülkenin dilini iyi derecede bilmek gerekiyor. Mesela basit bir iş görüşmesinde bile iş verenin söylemese de sizden ilk istediği en az kendisi kadar diline hakim şekilde konuşmanızdır. Diğer husus vatandaşlık ve yasal olarak çalışma izni,bu süreç biraz yavas ve sıkıntılı geciyor. 

Diğer bir konu; kültürel farklılıklar.  Bu noktada her ne kadar kendimi dünya vatandaşı olarak görsemde “kültürel farklılık” olgusunun etkisini sürekli hissediyorum. En basitinden onlarında kendilerine göre Şener Şenleri, Yılmaz Özdilleri var ve sohbetlerde bunun gibi şeyler mevzu bahis oluyor, Kısacası ülkeyle ilgili çok fazla detay öğrenmek gerekiyor. Muhtemelen Arjantinin “Kim 500 Milyar İster” tarzı gibi yarışma programlarından birine katılsam ilk soruda elenme ihtimali yüksek aptallardan biri gibi görüneceğim. Gitmek kalmaktan cok daha zor kısaca. 🙂

S:Başka dövmen var mı? 

C:Başka dövmem yok ama bu dövme daha bitmedi! 🙂

Gezimin Orta Amerika kısmı hala bitmedi; bu yaz gitmeyi düşünüyorum. Colombia – Meksika arasını da gezip tamamlamayı düşünüyorum. Bitirdikten sonra gittiğim yerlerin rotasını çizdirmeyi planlıyorum.

Facebook Paylaş
Twitter Paylaş
Google+ Paylaş
LinkedIn Paylaş
Pinterest Paylaş
StumbleUpon Paylaş
+

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bumerang - Yazarkafe