Haziran ayına girdik. Artık önümüz yaz. Uçakta, deniz kenarında, uzun yaz akşamlarında balkonlarda bahçelerde veya bayram tatillerinden okumalık ve çok sevdiğim iki kitap önerisi ile karşınızdayım. İkisi de aynı konuyu anlatan farklı karakterlerle ve farklı coğrafyalara sahip iki roman. İyi bir yaşam nedir? Nasıl iyi yaşarız? İçimize dönersek ne buluruz? İnsan olarak doğayla ilişkimiz nasıl olmalı? Diğer insanlarla ilişkilerimiz nasıl olmalı? İçten gelen mutluluk nasıl yaratılır? Partilemek, eğlenmek, dağıtmak gibi daha yüzelsel mutluluklar hangi noktada tükenir ve mutluluk vermez? Hayattaki seçimlerimizi neye göre yapıyoruz? Toplumun beklentilerini karşılamazsak ne olur? Sürüyü takip etmeyip kendi yolumuza gitmenin sonucu neye varabilir?.. türünde kafamızı zaman zaman kurcalayan sorular ve konuları anlatıyor kitaplar.
Kitapların yazarı Laurent Gounelle’e eleştirmenler ve hayranları”mutluluk fabrikatörü” lakabını vermeyi uygun görmüşler. İki kitapta da gerçekten mutlu olmayan ve bezgin iki ana karakteri alıp adım adım ışığa ve mutlu sona götürüyor. Anlatım dili ve olayların akışı çok akıcı.. İnsan kitapları bitene kadar elinden bırakmak istemiyor. Bitince de nerelerin altını çizmişim diye yeniden göz atma faslı başlıyor. Ayrıca dünyaları yerinden oynatan, gerçekçilikle alakası olmayan, okuyucusunu aptal yerine koyan, süper dramatik olaylara yer vermediği için ayrı bir sevdim kitapları. Her şey tüm gerçekliği, artısı ve eksisiyle önümüzde. Oh mis! O zaman kitap önerisi faslına geçelim..
Yaşamayı Öğrendiğim Gün
Bu kitap ikiliden açık ara favorim olduğu için ondan başlamak istedim. Ana karakter 36 yaşında sigortacı, ufak bir kızı olan ve boşanmış bir adam. Süper sıkıcı değil mi? =) Sıradan bir iş günü banyoda traş olup, saçlarındaki ilk beyazları geçici boya ile kapatan bu adamın peşine takılıp San Francisco ve Big Sur civarlarında coğrafi olarak ufak ama iç dünya olarak büyük bir yolculuğa çıkıyoruz. Ayrıca suratsız bir fırıncıdan, dünyaca ünlü tenis şampiyonu ve evden çalışan teknoloji delisi nerd bir tipe uzanan farklı yan karakterler sayesinde kitap süper akıcı olmuş.
Kitabın başında tanısak selam vermeyeceğimiz adama ve değişimine yavaş yavaş hayran kalıyoruz. Kitap sonunda o artık arkadaşı olmak için sıraya gireceğimiz bi’ kahraman. Kitaptan altını çizdiğim (o kadar çok var ki!) bir kaç cümle:
- Bir kaç arzuyu mağazalarda doyurmak için hafta sonunu beklemek ve sonunda hiç de kalıcı olmayan küçük bir tatmin yaşamak. Sonra bir sonraki hafta sonu yeni baştan başlayabilmek için yine çalışıp çabalamak..
- Arzularımzdan daha çok güçlü şeyler.. Gerçekte kim olduğumuzu ve ne için yaratılmış olduğumuzu ifade etmemize yarayacak şeyler. Bize kendi içimizin derinliklerinden gelen ve bir tatmin ve sevinç getiren şeyler.
- Yaşamının şimdiye kadarki bütün düzeni bir hatanın, bir yanlış dünya görüşünün üzerine kurulmuştu.
- Önünde kalan zamanı nasıl yaşamayı istediğini biliyordu. Hangi duyguyu hissetmek istediğini ve onu nasıl elde edeceğini..
Mutlu Olmak İsteyen Adam
Bali’de uzun bir tatil yapan 30larında her şeyi tamam ama mutluğu eksik bir ana karakterle başlıyoruz okumaya. Artık adada son haftasında methini çok duyduğu bir “guru”ya gidiyor. Dünyalar sakini guru amca teşhisi koyuyuor.. “Her şey tamamam. Sağlığın gayet yerinde. Ama mutlu değilsin.” Biz de ana karakterin peşine takılıp, o son haftada guru ile görüşmeler, türlü ev ödevleri, aydınlamalar, okyanusta yüzmeler ve ufak çaplı tatlı delirmeler yaşıyoruz.. Kitaptan altını çizdiğim ve çok sevdiğim bazı cümleler:
- Bali, her gelene cenneti çağrıştırır. Ziyaretçiler cennet kelimesinin Bali dilinde var olmadığını öğrendiklerinde kuşkusuz şaşırırlar. Cennet Balililerin doğal elementidir. Nasıl ki balıkların içinde bulunduğu suyu belirtmek için kelimeye ihtiyacı yoksa, onların da bu kelimeye ihtiyacı yoktur.
- Çok tuhaf. Yaşamın ruhsal boyutuna tümüyle kapalı insanlar gerçekten var hayatta.
- Birinin size bir bilgi aktarmasını dinlemekle, kendimizin onu kaynağından araştırması aynı şey değildir de ondan.
- Takip etmek istediğiniz yoldan tamamen farklı bir yolda olmanıza neden olan nedir?
- Başkalarına yönelmeyi ve bir destek, bir dayanak, yardım, öğüt, temas talep etmeyi bilmedikçe hayatta pek çok şey yapılamaz.
Şimdi söz sizde Laurent Gounelle’in kitaplarını okur muyuz? İlginizi çekti mi? Sizin bu ay için kitap önerileriniz nelerdir? Mutlaka yorum bırakın, bekliyorum! 🙂
ps: beni ve aylık kitap önerilerimi takip etmek için instagramım zeyneppcans