İlham Veren Kadınlar Serisi: Egeli Gezgin Ege ile Tanışın

0
shares
Facebook Paylaş
Twitter Paylaş
Google+ Paylaş
LinkedIn Paylaş
Pinterest Paylaş
StumbleUpon Paylaş
+
Bu Nedir?

İlham veren kadınlar serisinin 36. haftasından herkese selamlar & sevgiler. Her hafta ilham veren gezgin kadınlar ile röportajlara tam gaz devam. Bu haftaki ilham perimiz Ege Şahin; onu sosyal medyadan bildiğimiz adıyla Egeli Gezgin Ege. İzmir’de yaşayan ve şef olarak çalışan, gezgin, ve blogger kendisi. O zaman kahvemizi elimize alıp rahat bir köşeye kıvrılalım Ege’nin peşine takılalım..

S:Kendinden ve keşfetme tarzından biraz bahsedebilir misin? Hatırladığın ilk seyahat maceran nasıldı? Nereyeydi?

C:Merhaba, ben Ege. Adından tahmin etmesi zor olmadığı gibi İzmirliyim. İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde Psikoloji bölümünden mezun olduktan sonra bir yıl kendime seyahatlerle dolu bir zaman ayırdım. Bu süreçte çocukluğumdan beri kendimi en mutlu hissettiğim yere, mutfağa ait olduğuma karar verdim. Radikal bir karar ile mutfak okuluna kayıt oldum. 1 sene süren eğitimimi Le Cordon Bleu’da pastacılık üzerine tamamladım.

İlk seyahatimi üniversite dönemimin ilk yıllarında yaptım. Benim için gerçekten “maceralı seyahat” deneyimim tek başıma üç aylığına Amerika’ya gidişim oldu. Bu kararı alırken üzerinde çok düşünmemiştim ve kararımın aslında ne kadar büyük bir şey olduğunu uçağım havalanırken anladım. İlk kez yurtdışına gidiyordum, tek başımaydım ve uzun süreli kalacaktım. Oraya gittiğimde üzerime yığılan sorumluluklar, dil engeli ve hiç bilmediğim bir hayatın içine dahil olmam dışında bir de bir işte tam zamanlı çalışma sorumluluğu yüklenince ilk haftalar oldukça sancılı geçse de döndükten sonra hissettiğim şey tam olarak bambaşka bir Ege olduğum hissiydi. Gerçekten hayatıma kattığım en değerli deneyimlerden birinin Work and Travel maceram olduğuna inanıyorum.

S:Şeflik/mutfak işlerin nasıl gidiyor? Biraz anlatabilir misin?

C:Yoğun bir iş sektörüne hızlı giriş yaptığım için alışma sürecindeyim. Le Cordon Bleu’da geçen yıl pastacılık bölümü okudum ve okul döneminde ufak bir pastanede çalışma fırsatım olmuştu. Bu dönem aslında benim için çok daha keyifliydi. Şuan İzmir’de beş yıldızlı bir otelin pastane bölümünde çalışıyorum. Bedenen yapılan bir iş, yoğun çalışma saatleri ile birleşince oldukça yorucu oluyor. Dışarıdan çok eğlenceli bir iş olsa da sektörün gerçek yüzüyle tanıştığım için biraz acımasız buluyorum. Sanırım otel gibi büyük ve hızlı tüketimin olduğu yerlerde değil de butik pastanelerin mutfağında çok daha mutlu olacağımı hissediyorum. Şimdilik ileride bana yeni kapılar açacağına inandığım için süreci sabırla bekliyorum. Tüm bunlara rağmen hayalim olan mesleğimi yaptığım için çok mutluyum.

S:Egeli Gezgin Ege olarak; Ege’yi karış karış gezerken hayran kaldığın, şaşırdığın neler oldu?

C:“İsmiyle müsemma” deyiminin gerçekten bir karşılığı olarak Ege’yi çok seviyorum. Kendimi buraya ait hissediyorum. Denizine, doğasına ve yemeklerine hayranım. Zaman buldukça Ege’yi keşfetmeye çalışıyorum. Şöyle bir düşündüğümde bu güne kadar beni en çok etkileyen birkaç yer aklıma geliyor. Tarihi zenginlikler ile Bergama gerçekten aklımdan çıkmayan yerlerden. Bergama Krallığı’ndan günümüze kadar gelen görkemli Pergamon Antik Kenti’nin hikayesinin derinliklerine inince etkilenmemek elde değil. Burada bir de Asklepion adında dünyanın ilk psikiyatri hastanesi bulunuyor. Ege Bölgesi tarihi kalıntılar bakımından oldukça zengin ama benim için en etkileyicileri Bergama’da bulunuyor. Ege’nin köylerine ve insanlarına da hayranım. Mesela Ödemiş’in mistik Birgi köyü, terk edilmiş Lübbey köyü ve Söke’nin eski Rum köyü Eski Doğanbey Ege’de huzur bulduğum yerlerim.

S:Bir yere gitmeye nasıl karar verirsin? O ülkenin hangi özellikleri önemlidir? Şimdi doğa gezeyim sonrakinde şehir gezerim gibi hesaplar yapar mısın?

C:Gezi planı yaparken pek hesaplama yapamıyorum. Gitmek istediğim yerleri daha çok ucuz uçak bileti bulduğumda listeme koyuyorum. Mesela Portekiz’e uzun zamandır gitmek istiyordum ama gittiğim tarih neredeyse bir seneyi buldu. Bunun için uygun zamanı bekledim. Bu durum öğrencilik yıllarında daha geçerli oluyor sanırım. İş hayatına geçtiğimde zaten yılın belirli zamanları seyahat edebileceğim için bu kadar hesaplamaya giremem diye düşünüyorum.

Genellikle seyahatlerimde birkaç ülkenin başkentine gidip dönmek yerine eğer zaman kısıtlamam yoksa tek bir ülkeye odaklanıp, ilgimi çeken şehirlerini listeme ekliyorum. Böylece o ülkeyi, insanları,  yemekleri, yaşam biçimi, kültürü ve tarihi konusunda çok daha iyi tanıdığıma inanıyorum. İlk başlarda gideceğim ülkeyi seçerken birçok seyahat sever gibi Avrupa’yı görmek üzerine kurmuştum. Ama artık gideceğim yerin doğası da kriterlerim arasında yer alıyor. Yemyeşil doğal yerler ilgimi daha çok çekiyor. Tabi mutfakla ilgili olduğum için yeni tatlar denemeyi de çok seviyorum. O ülkenin yemekleri ve kültürü de bende merak uyandırabiliyor.

S:Seyahat ederken nasıl bir rutinin vardır? Öncesi/sırası/sonrası için. Biraz anlatabilir misin?

C:Seyahat etmeden önce gideceğim yeri çeşitli kaynaklardan iyice araştırırım. Seyahat etmek kadar yolculuk öncesi süreçten de oldukça keyif alıyorum. Seyahat defterlerim gideceğim yerler için çok daha detaylı oluyor ama ayrıca okuduğum, izlediğim ve ilgili çeken yerler hakkında bilgileri de not ettiğim ayrı bir defterim var. Genellikle diğer defterime not ettiklerim zamanı gelince gittiğim yerler oluyor. Bu yüzden bu defterime de çok önem veriyorum, evrene yolculuk planı duyurmak gibi diyebilirim 🙂

Seyahatlerim öncesinde yolculuk defterimde biriktirdiğim bilgileri gitmeden birkaç gün önce planlıyorum. Genellikle günlere bölmeye çalışıyorum, aynı rota üzerinde olan yerleri bir araya getiriyorum ki görmek istediğim yerleri atlamış olmayayım. Seyahatlerim sırasında mutlaka farklı bir deneyim katmaya çalışıyorum. Bir yemek kursu, şarap tadım etkinliği, yerel insanlarla buluşmak ya da onların evine misafir olmak gibi şeylerle seyahatlerime renk katıyorum. Konaklama için çoğunlukla Airbnb ya da Couchsurfing kullanıyorum. Bir de yeni öğrendiğim uygulamaları da mutlaka denemeye çalışırım. Mesela yabancı bir eve misafir olup yemek paylaşımı yapılan Mealsharing’i kullanmayı çok seviyorum. Hem o ülkenin yemekleri, kültürü ve insanları ile çok daha yerel açıdan tanışmamı sağlıyor.

Seyahatlerim sonrasında da elimden geldiğince deneyimlerimi sosyal medya hesaplarımdan ve blogdan paylaşıp daha çok kişiye aktarmaya çalışıyorum.

S:Öğrenciyken seyahat edeceklere maddi manevi ne gibi tavsiyeler verirsin?

C:Öğrenciyken kısıtlı bütçe ile yaşamak zorunda olmak yola çıkmaya engel gibi hissediliyor. Aslında seyahat etmek için çok paranız olmasına gerek yok. Seyahat etmek için hayatınızdaki önceliklerinizi belirlemeniz gerek. Harcamalarınızı kısmaya gayret etmek zaten seyahatleriniz için bir bütçe oluşturmaya başlayacak. Sadece bursunuzu, harçlığınızı ya da çalışıyorsanız kazandığınız paranızı etkili biçimde kullanmak sizi yola çıkarmaya yetebilir. Önceden ucuza alınan biletler, ücretsiz konaklamak için Couchsurfing ya da doğanın içine kuracağınız çadır ile maddi yüklerin birçoğunu hafifletebilirsiniz. Ya da gönüllü işlerde çalışarak dünyayı ufak bütçe ile gezmek isterseniz Workaway sayesinde hayallerinize kavuşabilirsiniz.

Kısa Kısa:

  • yeni bir ülkeye gidince ilk iş ne yaparsın: Turist ofisten el haritası almak
  • yemeklerini en sevdiğin 3 ülke: İtalya, İspanya, Yunanistan
  • bıkmadan defalarca gidebileceğin 3 ülke: Amerika, Portekiz, İspanya
  • ruh ikizin şehir/ülke: Portekiz

Bi’ Takım Faydalı Linkler

Röportajı okurken, aralara serpiştirdiğim linklere dayanamayıp girmeyenler, sabır gösterenler için tüm gerekli linkleri nazikçe aşağıya bırakayım. =)

Facebook Paylaş
Twitter Paylaş
Google+ Paylaş
LinkedIn Paylaş
Pinterest Paylaş
StumbleUpon Paylaş
+

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bumerang - Yazarkafe