Yazı içeriklerinin büyük çoğunluğu seyahat olan ve kendime seyahat blogger’ı diyen ben bu sıralar çalışma motivasyonu, verimli çalışma ve bir kaç farklı işi eş zamanlı götürme konusunda çok soru aldım. Özellikle Yeni Yılda Denemek & Kazanmak İsteyebileceğiniz 5 Faydalı Alışkanlık yazımdan sonra farklı yaş, cinsiyet, ilgi alanına sahip okuyuculardan bu tarz sorular arttı. O zaman kendimden bildiğim, deneyip onayladığım kadarı ile yazmaya karar verdim. Konumuz: Daha Motive & Verimli Çalışmak İçin Öneriler. Önerilerimi seveceğinizi garanti edemem ama fazlasıyla gerçek, dürüst ve denenmiş oldukları benden size %100 garanti!
Motivasyon Perisi Onun Adını Duyunca Hemen Gelir: “Sevgi”
Bana sorarsanız çalışmaya başlamakta (hayatta her hareketimizde olduğu gibi) iki temel itici güç var. İkisini de yakınen tanıyoruz. Aslında ikisi de totoyu kaldırıp çalışmamızda çok etkili. İkincisi bazı durumlarda biraz daha etkili. Kendileri: sevgi (also known as “uçuşma”) ve korku (also known as “tutuşma”). Şaka bir yana korkulan durum ortadan kalktıktan sonra korku ile gelen o tutuşmanın alevi sönüp gidiyor. Yani kısa sürede çok iş halledilse de sürekli olmuyor. O yüzden kendisini bir kenara bırakıyorum.
Sevgi, yani sevdiğim, içimde uçuşmalar yaratan işler bulunca yorulmuyorum ve sürekli çalışmaya başlama motivasyonum oluyor. Zaten çok çok sevdiğimiz işlerde aslında beynimizde bir güç arka planda 7/24 durmadan çalışıyor. Ben sevdiğim işi tam olarak belirleyemedim diyorsanız çok normal. Bol bol okuyun, alakadar videolar izleyin, yazın, hatta çizin (evet resim çizin). Lütfen bu konuya odaklanın ve o işleri, şeyleri, konuları bulmak için zaman ve alan yaratın kendinize. Bir şeyi yapmak için en önemli şey “neden”. Hemen bulamazsanız da demotive olmayın sakın. Zor iş çünkü insanın kendini tanıyıp neler sevdiğini tanımlaması. Benim iş anlamında neleri sevdiğimi tanımlamam 27 yılımı almıştı!
Peki hayatın acımasız gerçekleri ışığında konuşacak olursak daha az sevdiğimiz işler? O konuda kendi üzerimde deneyip onayladığım metodlar şöyle: i)sevmediğin işi parçalara böl, sevdiğin parçayı bul ve o kısmı hayal ederek ve büyüterek çalışmaca. ii)işin hiç gideri yoksa araya seveceğim ufak işler ekleme (yaptığın işten alakasız olsa bile – mesela 1 saat çalış, 15 dakikalık TED konuşması izle) iii)hiç hiç hiç oluru yoksa işi layığıyla yap ve gelecek gelir/maaş ile yapacaklarını hayal et. (#truestory) iv)o işin mütemadiyen hiç oluru yoksa o işi en acilinden değiştirmek için adımlar atın. (size yazı %100 dürüst olacak demiştim! =) )
Kulağa Çok Seksi Gelmiyor Ama: Sevdiğimiz Şeylerin Dünyaya “Hizmet Etmesi”
Bu maddeyi içimden gelen bu başlıkla yazarak şu ana kadar yazıyı keyifle okuyan belirli bir yüzde grubu kaçırıyorum belki. Ama dürüst olacağım dedim, o zaman dürüst olayım. Genelde sevdiğim konuyu bulduktan sonra onunla ilgili hedefler, hedeflerim için zamanlamalar belirlemeyi yapılacaklar listeleri çıkarmayı ve sonra da büyük bir enerjiyle çalışmayı severim. Ancak son bir kaç yılda hayat bana bazen nazikçe bazen de beklenmedik sert yumruklarla işlerin pek de öyle olmadığını gösterdi. Hedefler belirlemek, zamanlamalar atamak, işler beklendiği gibi gidiyor mu kontrol etmek HARİKA şeyler. Bunlara laf etmiyorum.
Sadece belirlediğimiz hedefe kitlenip, ona aşık olunca daha uzaklara bakmaktan şu anı, şimdide olan değişimleri veya en trajik olanı da hedefi ilk başta neden koyduğumuzu unutabiliyoruz. Özellikle sonuç odaklı bir yapınız varsa (benim gibi) kendimize, insanlara ve hayatın akışına eziyet edebiliyoruz. 2018 yılında bu durum üzerine bol bol okudum, videolar izledim ve bu durumdan acı çektim. Vardığım sonuç: ne yapacağın, nasıl yapacağın önemli değil önemli olan NEDEN yapacağın. O nedenin de dünyaya hizmet etmesi, bir değer sunması, belki de bir sorunu ortadan kaldırması önemli.
Yani artık “X milyon dolar kazanmak için”, “Y ödülü almak için”, “Z seviyesine ulaşmak için” gibi değil de “x sorununu ortadan kalmadırmak için”, “y kişiye ilham vermek için”, “z kadar değer yaratmak için” gibi hedefler bana gerçek ve samimi geliyor. Kazanılan paralar, tebrikler, ödüller, şan – şöhret de yan ürünler oluyor. Bunu anlamam da 30 yılımı aldı. Kendi başıma anladım da diyemem; Oprah gibi, Elon Musk gibi, Eckhart Tolle gibi vb sayısız harika insanların konuşmalarından, kitaplarından, tavsiyelerinden anlayıp çok zorlanarak içselleştirdim. Sevdiğim işi/konuyu saptadıktan sonra dünyaya nasıl değer katacağını da uzun uzun düşünüp kendimce belirledim. Artık yazdığım her yazıda, başladığım projede işe girişmeden durup soruyorum “dünyaya ne katacak?” . Bu mantık ve sevgiyle yapılan şeylerin ufak ve önemsiz demeden bir şeyler katacağına tüm kalbile eminim.
Planlama ve Esnek Olma: Yıllık ve Haftalık Ölçekte Düşünme
Şimdi sevgi ve değer katma gibi manevi kavramlarından daha somut ve kolları sıvamayı gerektiren işlere geçiyoruz. Hazır mıyız? Neyi sevdiğimizi biliyoruz, dünyaya katacağımız değeri aşağı yukarı belirledik, kafamızda bir takım fikirler ve hedefler var ama süper net değil. O zaman kendimizi büyük strese sokmadan, 5 yıl sonra neredeyiz, 60 yaşına gelince geriye bakıp ne göreceğiz gibi göğsümüze fil oturtan sorulara boğmadan iki önerim var.
Birincisi sadece o sene için bir yıllık hedef(ler). Hedeflerin sayısını abartmadan (bana sorarsanız üç adet ideal), hem zorlu hem de gerçekçi hedefler belirlemek önemli. Ne imkansız, ne de zaten ulaşılabilir olmalı. Sizi zorlayacak, esnetecek, uzatacak ama kırıp parçalamayacak hedefler. Söylememe gerek yok ama size ve çevrenize değer katan hedefler olmalı. Sizi heyecanlandıran ve içinizi kıpır kıpır eden hedefler. Belirlediysek hazırız.
Favori zaman dilimim olan ve sihirli olduğuna inandığım yedi (7 çok güzel rakamdır) günlük haftalık parçalara bölebiliriz. Bunun için özellikle Moleskin ajandaları ya da seveceğiniz her hangi bir ajanda ideal. Her Pazar akşamı bir sonraki hafta hedeflerinize ulaşmanız için gerekli adımlar, o hafta neler yapılacak yazıp hafta içi tek tek takip edip gerçekleştirmek harika bir his. Bazen de işler beklendiği gibi gitmeyecek ama olsun. Sizin “haftalık” hesabınız hayatınkine uymayacak.
Gene de bir hafta büyülü bir zaman dilimi. Bir şey yapamasanız da çok büyük kayıp değil. Dünyaları da sığdırabilirsiniz. Mesela bir haftada websitesi/blog/sosyal medya/youtube açabilir, sayısız iş fikri bulabilir, hayran olduğunuz insanlara ortak bir iş için mail atabilir, uzun süredir görmek istediğiniz veya küstüğünüz arkadaşlarınızla arayı kapatabilir, sizi çok etkileyecek bir seyahate gidip gelebilir, şirket kurabilirsiniz bile! Yapılacaklar sınırsız. Bir şey olmazsa da sorun değil. Altı üstü bir hafta. =)
Ritüellerin Gücü ve Size Özel Ritüeller Yaratma Sanatı
İşin moral, motivasyon ve ölçüm kısmı tamamsa geçelim her gün, her seferinde nasıl çalışmaya/işe başlayacağız sorusuna. Burada bazı denenmiş & onaylanmış önerilerim olacak. Ama tabii ki de bazı günler işin başına oturmanın ne kadar zor olduğunu bizzat yaşıyorum. Hiç birimiz robot değiliz. Ancak yapılacak iş gerçekten sevilen bir işse düzenli çalışmak ve çok çalışmak aşırı doğal, kendiliğinden geliyor. Bu arada Başarılı Sanatçı ve Bilim İnsanlarının Çalışma Ritüelleri yazımı okumak için üzerine tıklayabilirsiniz.
- Kendi Çalışma Alanınızı Yaratmaca: Bu bende en çok işe yarayan element oldu. Burası benim çalışma alanım dediğim ev içinde 2-3 köşem var. Dışarıda ise sadece çalışmak için gittiğim 2-3 mekan. Bu “alan yaratma” güdüsü 3 yıl önce yogaya başlamam ve yoga matını özel alanım belirlememle başladı. Şimdi çalışma alanım belirlediğim yerlerden birine kuruluyorum ve şartlanmış olarak çalışmaya başlıyorum.
- Her Gün Aynı Saatlerde Çalışmaca: Hafta içi veya hafta sonu aşağı yukarı belirli bir rutin ve bu rutin içinde esnek ama size yetecek minimumda çalışma saati ayırmak kritik. Beynimiz şartlanmalarla çalıştığı için bir süre sonra alışkanlığa dönüp bu saatlerde çalışıyoruz zaten. Benim için hafta içi 20:00-22:00 arası. Hafta sonu günde ikişer, üçer saatlik iki seans olmak üzere blog işlerine çalışma zamanı. O kadar alıştım ki “neden” diye sorgulamıyorum bile.
- Minik Ritüellerinizi Tekrarlamaca: Çalışmaya başlamadan bir kahve demlemece olur, ufak bir parça çikolata yemek olur, kış mevsiminde havlu gibi kalın hygge çoraplar giymek olur, mum-tütsü yakmak olur. Duyularınızı olumlu anlamda etkileyecek, çalışma ve odaklanma alanınıza yumuşak geçiş yapmanızı sağlayacak ufak ritüeller iyidir. Benim favorim kahve ve kokulu mumlar.
- Büyük İşleri Parçalamaca: Gözünüzde büyüyen, nasıl olacak diye kara kara düşündüğünüz işleri ufak parçalara bölün. Ben bazen çok korktuğum işlerde (mesela websitemin tasarımı) aşırı ufak maddelere bölüyorum. “Türkçe karakterle başlıklar yazma işi”, “Yazı ana görseli boyutlandırma işi”, “Sosyal medya butonlarını entregre etme işi”.. vb vb. Eğer yapılacaklar listeme “site tasarımı bitir” yazsam kal gelir çünkü kıpırdayamam. Bunu yapmanızı o kadar şiddetle öneririm ki. Adım adım gitmek, sadece o anı düşünmek harika rahatlatan ve işleri kolaylaştıran bir şey.
- Teknolojiden Yardım Almaca: Yapılacaklar listeleri, harcamaların takibi, kaçırılmaması gereken deadline’lar gibi konularda ajandaya not almaya ek olarak harika app’lerden de yardım alabilirsiniz. Benim favorilerim: wunderlist (harika yapılacaklar – listesi app’i. utanmasam nefes al bile yazacağım. o kadar seviyorum), trello (wunder’in daha proje bazlı gibi olanı. üçlü sütunlar var yaptım/yapıyorum/yapacağım vb gibi kullanabilirsiniz veya a/b/c kişileri yapacak tadında), pomodoro (evet bildiğin “domates” demek. saat tutuyor ve sesini açarsanız tik’liyor. mutfaktaki yemek pişme süresini takip eden saatler gibi. kullanım amacına ters olacak ama ben bu app’i hiç bir şey yapmak ve düşünmek istemediğim zamanlarda kullanıyorum! 5-10-15 dakika kurup nefes alıyorum. sonra çalışmaya devam). Bunlar benim sevdiğim app’ler eminim binlerce vardır. Yorumlara yazıp bu konuda bizi aydınlatın lütfen. =)
Kendinizi 360 Derece İlham ve Motivasyonla Çevreleme
Kendi sevdiğimiz şeyleri saptadık, dünyaya hizmet edecek hayallerimiz var, yıllık ve haftalık hedeflerimiz var. Haftalık minik hedefler, yapılacaklar listeleri, çalışma alan ve zamanı, ritüellerimiz, harika app’leriniz de var. Her şey şu ana kadar çok iyi gidiyor. Ancak hayatın akışında zaman zaman -belki de sık sık- çalışma motivasyonumuzu azalmış veya sıfırlanmış bulabiliriz. Çok sevdiğimiz çalışma alanında mumlar, hafif müzik eşliğinde boşluğa bakarken elimizdeki kupadaki kahve soğuyabilir. Son derece normal.
Hem böyle zamanlar, hem de genelde motivasyonumuzu ve ruh halimizi yüksek tutmak için denenmiş & onaylanmış önerilerim şöyle:
- Moralinizi düşüren şeyleri saptayın ve mümkünse hayatınızdan çıkarın. Sosyal medyada geçirdiğiniz zaman, takip ettiğiniz hesap türleri gibi ufak şeyler olabilir. Evde yaptığınız ama nefret ettiğiniz bir iş olabilir. Trafikte geçirdiğiniz zaman olabilir. Bir insan olabilir. Sizi aşağıya çeken nedir, araştırın. Mümkünse vedalaşın, değilse en azından neler sizi mutsuz ediyor bilin.
- Moralinizi yükseltecek, motivasyonunuzu artıracak şeyleri bulun ve çoğaltın. İlham aldığınız insanlarla konuşmak, okumak, yazmak, çizmek, hayal kurmak, kaliteli içerikler izlemek vb vb. Sizi motive eden ve daha iyisi olmaya yönlendiren neler varsa kendinizi onlarla güzelce çevrelerin. Aslında internetin bu kadar kolay ulaşılabilir olduğu bir dönemde yaşadığımız için çok şanslıyız. Harika kitaplar, yazarlar, ilham veren videolar, hatta sosyal medya sayesinde hayran olduğumuz insanlar bir tık uzaklıkta.
- Bana örneklerle gel derseniz bir kaç başucu kitabı önerim: Simyacı, İkigai, Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı, Tanrı ile Sohbet – Alışılmadık Bir Diyalog, Şimdinin Gücü , You’re A Badass (henüz Türkçesi yok maalesef), Yaşamayı Öğrendiğim Gün..
- Abone olup izlemelik YouTube kanalı önerilerim (hepsinin üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz) : TED, The School of Life, Project Better Self, Proactive Thinker, Fight Mediocrity, Barış Özcan, Simon Sinek vb vb listeye eklemelerinizi yoruma bekliyorum.
- Hayatını takip edip ilham almalık rol modelleriniz olsun. Bu kişiler ve hikayeleri hakkında okuyup, araştırın, videolar izleyin. Özellikle işler ters gidip moral motivasyonum sıfırlanınca bu yaşanmış hikayeler bana güç veriyor. Bu kişilerin başarı sırlarını derleyen ve harika video’lar hazırlayan bir kanal var (Evan Carmichael). Evan’ın hazırladığı Maya Agelou videosunu (tık tık) o kadar çok izledim ve arabada giderken dinledim ki.. ezbere baştan sona canlandırabilirim! =)
Süreç Her Şeydir; Sonuç Sadece Bir Şey
Son olarak her gün kendime hatırlattığım ve hayatın akışında sık sık dönüp kontrol ettiğim ve hayran olduğum tüm bilge insanların ortak olarak söyledikleri bir konu var. Süreçte, sırasında, hayatımızı yaşarken her günde, her anda iyi zaman geçirmek ve mutlu olmak. Aslında biraz düşününce o kadar doğru ki! Hayatımızda önemli dönüm noktaları gördüğümüz: iyi bir eğitimi tamamlamak – mezuniyet, işe girmek, kariyer basamaklarında yükselmek, evlenmek, çocuk sahibi olmak, ev almak vb vb şeyler aslında limitli zamanlar, anlar.
Dünyadaki zamanımızın %5’i bile değildir bu özel günler. Düğün dediğimiz şey bir kaç saat. Ancak sonrasında bizi bekleyen evlilik çok uzun saatler, günler, aylar, yıllar. Hayallerimizdeki işe kabul almak bir kaç haftalık haydi bilemedin bir kaç aylık zaman dilimi. Sonra o işi yapmak, emek vermek, tecrübe edinmek yıllarca. Yani düşününce zamanımızın büyük bölümü “süreçte” geçiyor sonuçta değil.Tabii ki hayallerimiz, ulaşmak istediğimiz hedeflerimiz olacak ve çok çalışacağız. Ancak berbat süreçler geçirip mutsuz olmak pahasına değil.
Zaten efsanevi sonuçları, başarıları olan işlere bakınca da o işleri yapanların süreçte ne kadar keyif alıp harika hissettiklerini görüyoruz. O yüzden bir işi yaparken keyif almayı, eğlenmeyi, zorluklar ve engeller karşısında bile neşemizi elden bırakmamayı öğrenmek kritik. Hayat boyu sürecek bir çaba. Bir işe, proje başlarken kendinize bir sorun “Sonunda başarı/kazanç/beklentim olmayacak olsa da yapar mıyım?” Cevabınız evetse hiç düşünmeden yapın…
Şimdi söz sizde.. daha motive ve verimli çalışmak için önerilerim hakkında ne düşünüyorsunuz? Favoriniz hangisi? Sizin önerileriniz, ritüelleriniz nelerdir? Özellikle deneyip başarılı veya başarısız olma hikayelerinizi meraktayım. Mutlaka yoruma bekliyorum.
ps: Beni ve çalışma ritüellerimi takip etmek için instagram şubeme beklerim! (instagram: zeyneppcans)
Mükemmel bir anlatım .Elinize sağlık
Sizi uzun süredir takip eden biri olarak sizden okumayı en çok istediğim yazılardan biriydi, hatta ben de size yazmayı düşünüyordum böyle bir yazı yazsanız harika olur diye! Seyahat, iş hayatı, blog yazıları ve daha birçok şey için bitmek bilmeyen bir enerjiniz var. Enerjiniz bana da blog yazmak, yeni şeyler denemek için ilham veriyor. Yazınızı da çok keyifle okudum, bence blogda bu tarz yazılara da bol bol yer verin ♥♥
Yazar
çok çok teşekkür ederim bu güzel yorum için. çok motive oldum. 🙂