İlham Veren Kadınlar Serisi – Öykü Yalçın ile Tanışın

0
shares
Facebook Paylaş
Twitter Paylaş
Google+ Paylaş
LinkedIn Paylaş
Pinterest Paylaş
StumbleUpon Paylaş
+
Bu Nedir?

İlham veren kadınlar serisinin ikinci haftasından ve Mart ayının ilk günlerinden herkese merhaba! Yeni haftaya ve yaklaşmakta olan bahar mevsimine pozitif enerji bombası ve C vitamini etkisi yapan Öykü Yalçın (nam-ı diğer Öykünün Öyküleri) ile başlayalım istedim. Erken yaşlardan itibaren “wanderlust” zehirini alan ve hayatını bol bol seyahat edecek şekilde planlayan ve mutlaka tanımanız gereken biri Öykü.

Bir de pozitif, aşırı üretken ve enerjisi hiç bitmeyen türden bir kadın kendisi. Öykü’nün peşine takılıp köpek balıkları ile dalmak, geleneksel Japon kimonosu giymek, en acı ve baharatlı Meksika yemeklerini yemek veya hafta sonu kaçamağı için Avrupa’da her hangi bir yere gitmek çok keyifli. Unutmadan bir de araba ile yollara dökülmek!! Haydi kahvenizi kapın Öykü’ye bağlanıyoruz….

S:Gezdiğin yerlere, çektiğin harika fotolara, gözlerinden fışkıran enerjiye ve paylaştığın içeriklere hayranım. Ancak seni tanımayanlar için kendinden biraz bahsedebilir misin? Hatırladığın ilk seyahat maceran nasıldı? Nereyeydi?

C:Hislerimiz karşılıklı Zeynepcim, bloguna bayılıyorum! Ben aslında kendimi ‘Seyahat tutkusu peşinde dünyada tur atan, bastığı her yerde yaşayabileceği arayan, ne sırt çantalı ne zengin kendi deyimimle orta direk gezgin’ olarak tanımlıyorum. Ne seyahatlere harcayacak tonla hazır param var ne de her yeri sırt çantasıyla en düşük bütçeli gezmeyi istiyorum.

Beyaz yakalı hayatımda başlayan çalıştığım, kazandığım her şeyi seyahate yatırma kararım daha çok gezmek için kendi işimi yapıp mali müşavir olma kararımla katlanarak arttı. Artık daha çok gezmek ve gelirimin tamamını seyahat odaklı harcamak yani illa ki bir şey satın alacaksam deneyim satın almak benim amacım. Dünya üzerinde daha önce ayak basmadığın bir noktada durmak ve bunun belki de ömrünün kalanında bir daha yaşayamayacağın bir an olduğunun bilincinde olmak benim için yerküredeki hayatı daha bir anlamlı kılıyor.

View this post on Instagram

Özgür olma hissiyatını kalbime kazıdığım an; Güney Afrika’da 1086 metre yükseklikteki Masa Dağı’nın zirvesinde, rüzgarın saçlarımı havalandırdığı, gözlerimin Atlas okyanusuna karşı turuncu mavi bir renkle kamaştığı “o an”! 2017’nin en iyi gün batımı Cape Town’a gidiyor! #oykununoykuleri #oykununoykulericapetown . . . . . #capetown #southafrica #tablemountain #cntradar #beautifuldestinations #gezenlerden #hurriyetseyahat #cokgezenlerkulubu #cgk100 #yolacikyolacik #dametraveler #iamtb #iamatraveler #ig_today #mytravelgram #onedio #zamanidurdur #objektifimden #aniyakala #sheisnotlost #wearetravelgirls #femmetravel #thediscoverer

A post shared by Öykünün Öyküleri | Travel Blog (@oykununoykuleri) on

Yurtdışına ilk çıkışım lisede Almanya’ya değişim programı ile gitmemle oldu. Burada da Alman bir ailenin evinde konakladığımdan farklı bir ülkede yaşamak nasıl bir şey tabii ki fazlaca gözlemleme fırsatım oldu, ama ilk seyahatim 10 yıl kadar profesyonel olarak dans ettiğim bir dernek olan KUFAD ile Malezya’ya Dış İşleri Bakanlığı tarafından görevlendirildiğimiz bir dans festivaline gitmemle oldu. Bambaşka ülkelerden gençlerle aynı sahneyi paylaşmak bu mesafeye rağmen hem ne kadar farklıyız hem de ne kadar aynıyız dedirtmişti bana.

S:En iyi arkadaşın ve hayatının aşkı Umur ile birlikte seyahat ediyorsunuz..Çift olarak gezmenin avantajları ve kötü yanları neler? Bir de komikli anılarınızdan bir kaç tane paylaşabilir misin? 

C:Hep söylerim, Umur benim için tek kişilik dev kadro! Seyahat tutkumu paylaşması, hatta zaman içerisinde bunun tutkunu olması benim için büyük şans. Hayatımızın olağan rutininde de aslında ikimiz çok farklı insanlarız. Gerçekten o Mars’tan ben Venüs’ten. Fakat benim gibi aynılıktan sıkılan bir insansanız zaten kendiniz ile evli olmak istemezsiniz.

Bu farklılık seyahatlerimizi de daha eğlenceli hale getiriyor. Ben uçmak, atlamak, zıplamak adrenalin dolu ne varsa tamam olan bir insanım. Umur ise gittiği ülkede şarabını içsin, sokaktan geçen insan davranışlarını gözlemleyerek kendi sosyal deneylerine içerik çıkarsın ondan mutlusu yok. Bu farklı bakış açılarıyla gezdiğimiz ülkelerin kültürlerini daha büyük resimde algılıyoruz. Tabi burnumuzun dikine gidip istediğimiz olsun diye otoriter davrandığımız zamanlarda da bolca tartışıyoruz. Aslında farklılıklara uyum sağlamayı, birbirine tolerans göstermeyi öğretiyor seyahat bize. Birbirimizin kurallarını benimsemeyi öğrenerek ilişkimizi güçlendiriyoruz diyebilirim.

Denizde kum bizde komik anı! İzlanda’da hava durumu uygulamasından kar fırtınası uyarısı alıp takmadığımız ve kar fırtınasında önümüzü bile görmeden resmen ölüme araba sürdüğümüz günü mü anlatsam yoksa diğer rezilliklerimizi mi! Birlikte ilk seyahatimiz Maldivler’de muhteşem bir balayı geçirdikten sonra dönüş zamanı geldiğinde son günümüzü Male’de geçirdik. Bence Maldivler nasıl bir cennetse Male öyle bir cehennem. Trafik, kaos vb derken açlıktan yürüyemeyecek bir haldeyken taksiye binelim dedik. Taksi bizi kazıklayarak şehirde bir tur attırıp aldığı yerde indirmiş. İndiğimizde ne göreyim. Tüm çantalar bende sıkıntı yok ama Umur’un tek görevi olan iPad’imiz onda değil! Sonrası daha çok açlık, Umur’u boğma isteği ve taksi duraklarına ulaşıp aracı bulma çabası. Tabi ki bulamadık.

Sonra bunun aynısı Milano’da yine Umur’un tripodumuzu kaybetmesi ile yaşandı. Hoş o çalındığını iddia ediyor ama! ? Sözün özü, yaşarken zor gelen sinir harbi yaşatan her şey sonradan hatırlandığında komik birer anı olarak belleğimize yerleşiyor.

S:Zamanının ne kadarını seyahate ayırıyorsun? Hayatını planlarken seyahat ne kadar öneme sahip? Kaçıncı sıradadır?

C:Ruhsal bağlılık ve mental meşguliyet açısından seyahat her an hayatımın her alanında benimle. Sabah uyandığı gibi bir insanın aklına gelen ilk şey bilet bakmak olabilir mi? Sanırım favori sitelerimde seyahat fırsatı yaratırım diye gezinmediğim 1 gün bile yok. Tüm bu gezme sevdasını fiziksel bir eyleme dökerek yollara düşme rutinim de ayda bir diyebilirim. Önceden plan yaparak en ucuza seyahat etmeyi hedeflediğimden genelde ayda en az 1 ya da 2 ülkeye seyahat ediyorum.

Seyahatim olmadığı aylardaysa kendimi daha fazla blog yazmaya ve YouTube vlogu hazırlamaya adıyorum. Yeni yerler keşfetmek ve deneyimler kazanmak beni hayatta besleyen kaynak. Bu sebeple pasta üflerken bile dileklerim standart: 1-Sağlık 2-Aşk 3-Seyahat 

S: Sende en iz bırakan deneyimler, kültürler neler oldu? Düşündükçe inanılmaz gibi, hayal gibi gelen anıların var mıdır?

C:En favori ve eşsiz ülkelerim Japonya ve Meksika. İkisinin de yeri bende apayrı. Japon kültürüne aşık oldum, o topraklarda bulunduğum zaman boyunca kendimi başka bir gezegende hissettim ve dönünce gerçekten bir ay etkisinden kurtulamadım. Aynı nazikliği ve kibarlığı bulamadıkça üzüldüm, gittiğim her ülkeyi Japonya ile kıyaslar hale geldim. Japonlar birey olmanın ötesinde toplum için yaşıyorlar. Muhteşem bir sistem, döngü ve saygı üzerine kurulu geçmiş, şimdi ve gelecek zamanları var. Resmen bana ümit verdi. Homo Sapiens’in bir tık üstü işte. Meksika ise henüz 2 kere gittiğim ama 20 kere daha gideceğim canımın içi, resmen ‘ben burada yaşarım’ı iliklerime kadar hissettiğim ülke.

Seyahat ettikçe bir yerden sonra gördüğünüz müzeler, yediğiniz yemekler yetmez oluyor size. Çünkü hep bir benzerini bir başka ülkede tatmış oluyorsunuz. Lakin deneyim öyle mi? O oraya ait, anda sabitlediğiniz ve hatırladıkça sizi ‘O an’ a götürecek eşsiz şey. Mesela Güney Afrika Cape Town’da Köpekbalığı Kafes Dalışı yapmak, mesela Meksika’da ellerine bir timsah alıp sevmek, Tokyo’da geleneksel Japon dans dersine katılmak, New York’ta Brooklyn Köprüsü üzerinde bence dünyanın en iyi gün batımlarından birini yapmak, Dubai’de çölde safari yapmak, kilometrelerce süren araba yolculuklarına çıkmak ve bir sınır geçişiyle kültür nasıl değişiyor gözlemlemek. Kafa dağıtmak için yapılan hafta sonu seyahatleri de çok güzel ama sanırım ben en çok kıtılar arası, okyanus ötesi anları unutamıyorum.

S:Seyahate dair EN sevdiğin şey veya şeyler nedir?

C:Seyahate çıkmadan önce bolca plan yapmak ve kısıtlı zamanda yapabileceğim her şeyi gözden geçirerek o 2-3 günü ya da 1 hafta 10 günü resmen aylarca yaşadığım normal hayatta elde edemeyeceğim keşiflerle ve mutluluklarla doldurmak. Gün batımları yapmak. Hayalim gün batımı görmediğim ülke kalmaması. Çünkü o güneş her tepenin her okyanusun ardında bir başka batıyor ve ben bu anlara bayılıyorum. Bunları paylaşmak.

Hem seyahatte birlikte gezmek, hem sonrasında blog yazmak, videolar hazırlamak. Paylaşmak beni çok mutlu ediyor ve besliyor. Çocukluğumdan beri günlük tutuğumdan boyum kadar defterlerim var. Bir de seyahat tutkusu var. Şimdi bunlar nasıl birleşmesin. En büyük hayalim bir seyahat kitabı yazmak. Ve bu hayalimi gerçekleştireceğim!

Kısa Kısa

.sorularla röportjan bitmeden hemen önce Öykü’yü biraz daha tanımak için:

  • En iyi seyahat arkadaşın: Umur
  • Yeni bir ülkeye gidince ilk iş ne yaparsın: Yemek yer enerji toplarım
  • Yemeklerini en çok sevdiğin 3 ülke: Meksika, İtalya, Macaristan
  • Bıkmadan defalarca gidebileceğin 3 ülke: Amerika, İtalya, Maldivler
  • Ruh ikinizin şehir ve ülke: New York, Amerika

Eminim röportajı okurken, Öykü nerelere gitmiş, nasıl harika fotolar çekmiş, ne tür yazılar yazmış ve vloglar çekmiş merak ettiniz. Verdiğim linklere veya google’a girip azıcık stalkladınız belki… Ancak henüz tıklamayanlar ve takibe almayanlar için linkleri aşağıya bırakayım. =)

Facebook Paylaş
Twitter Paylaş
Google+ Paylaş
LinkedIn Paylaş
Pinterest Paylaş
StumbleUpon Paylaş
+

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bumerang - Yazarkafe