Kendim de bir kadın olarak her zaman ilham almak, cesaretlenmek, hayallerimi kovalamak ve zor zamanlarımı atlatmak için diğer kadınları rol model alırım. Özel hayatımda zor dönemlerimde, geceleri uykusuz kalıp zorlukları aşan kadınlar üzerine sayısız film ve belgeselleri izlemişliğim vardır.
Evren oluştuğundan beri kadın olmak istisnasız hep daha zor koşullardaki takımın oyuncusu olmaya denk gelmiştir. Ancak biz kadınların kimselerde olmayan “süper güçleri” olduğunu biliyorum. Sizler için bu süper güçlerini kullanarak tüm zorlukları aşan ve başarılı olan kadınları derledim dostlar. Listeyi oluştururken çok zorladım, o kadar çok harika kadın vardı ki! Sizlerin de içinizin açılıp, moralinizin yükselip, enerjinizin dolup taşması dileğiyle. (edit: bu yazıyı ilk defa 1.5 yıl önce yazmıştım. moralimi düşük hissettiğimde video’larını izlediğim & biyografilerini araştırdığım zorlukları aşan kadınlar listesi artarak büyümekte; en kısa zamanda listemi güncelleyeceğim 🙂 )
Anne Frank – Sadece on altı yıl yaşayıp dünya tarihine bu kadar derin iz bırakmış çok az sayıda insan vardır. Almanya Frankfurt’ta doğal bu süper kız, İkinci Dünya Savaşı sırasında ailesi ile Amsterdam’da bir çatı katında iki yıl boyunca saklandı. Çatı katında saklandıkları dönemde asla dışarı çıkmadılar ve alanlarını bir aile ile daha paylaştılar. Bu dönemde ailesi Anne’e 13. doğum günü için bir günlük hediye etti. Anne günlüğüne “Kitty” adını verdi ve bir sırdaşı ile dertleşircesine Kitty’ye her şeyini anlattı.
Anne’in günlüğü tek arkadaşıydı ve tüm hislerini uzun uzun yazdı. Bazı cümleleri şöyleydi; “Artık öyle bir noktaya geldim ki yaşamak ya da ölmek benim için fark etmez.” “Dünya, bensiz de dönmeye devam edecek. Ve ben olayların gidişatını değiştirmek için hiçbir şey yapamam.” Anne Frank’in günlükleri ileride kitaplaştırıldı ve milyonlarca kişi tarafından okundu. İki yıl saklandıktan sonra Anne, ailesi ile birlikte yakalanıp Nazi kamplarına gönderildi ve burada hayatını kaybetti. Günlüğüne yazdığı gibi dünya ondan sonra da dönmeye devam etti ancak artık hepimiz Anne’i ve yaşadıklarını biliyor ve anısına sonsuz saygı duyuyoruz.
Anne Frank konusunda bir de kişisel notum var. İki yıl önce ilk defa Amsterdam’a gittiğimde, şimdi müze haline getirilen çatı katını görmekten çok çekinip gerilmiştim. Bu yıl tekrardan gidiyorum, ilk gideceğim yer Anne Frank’in çatı katı olacak. (edit:bu sefer gitmeden kitabı yeniden okudum gitmeden ve daha da etkilendim – gene gitmedim. ama bu Mayıs’ta söz!)
Malala Yuzufzay – Sadece on yedi yaşında Nobel Barış Ödülü’nü alan bu süper kız, Nobel ödülleri tarihinin en genç ödül alan kişisi oldu. Henüz çok genç olmasına karşın; Taliban’ın silahlı saldırısından sağ çıkmak, Pakistan’daki kızların eğitim haklarını savunmak gibi pek çok olay yaşadı.
Babasının okulunda eğitim gören Malala, 2008 yılında, Pakistan’ta “Taliban, hangi cesaretle benim temel eğitim hakkımı elimden alır?” başlıklı bir konuşma yaparak hedef haline gelmeye başladı. 2009 yılında ise “Gul Makai” takma adıyla BBC adına Taliban tehditi altında eğitim alma konusunda blog yazmaya başladı. Ancak 2009 yılı Aralık ayında kimliği açığa çıktı. O dönemlerde kuvvetle muhtemel Taliban, Malala’nın öldürülmesine karar verdi.
Evden okula giderken üç tekerlekli derme çatma servis arabalarını bir adam durdudu. “Malala hanginiz?” diye sordu, bir kaç kız bilinçsizce ona baktı. Malala’nın son hatırladığı en yakın arkadaşı Moniba’nın elini tutup sıkması oldu. Gözünden, omuzundan ve kolundan vuruldu. Arkadaşlarının son hatırladığı, silah tutan adamın ellerinin titremesiydi.
Malala mucizevi bir şekilde hayatta kaldı ve “kızların eğitimi” konusunda uluslararası platformlarda bilinen bir elçi oldu. Pakistan devlet başkanı tarafından “Pakistan’ın gururu” ilan edildi. Kızların eğitimi için çalışmalar yapan Malala Derneği’ni kurdu.
Oprah Winfrey- Oprah Missisipi’de yoksulluk içinde bir çiftlikle dünyaya gelmeden önce anne ve babası ayrılmışlardı bile. Ancak Oprah’nın sıkıntılı çocukluk ve ergenlik döneminin en büyük problemi ebeveynlerinin ayrılması olmayacaktı. O kadar fakirdi ki giysi yerine patates çuvallarından tulumlar yapıp giymek zorunda kaldı, çok küçük yaşta cinsel tacize uğradı ve babası ile yaşadığı dönemde şiddet gördü. Gene de bu ışıl ışıl kız bir yolunu bulup gazetecilik okudu.
TV programlarına başladığında yüksek enerjisi ve güçlü duygusal yönü nedeniyle gündüz saatine yönlendirildi. Ve Oprah günümüzde bildiğimiz anlamda “gündüz programları”nın yaratıcı kraliçesi oldu. The Oprah Winfrey Show programı televizyon tarihinin gelmiş geçmiş en çok izlenen TV programı oldu. Oprah da en çok örnek alınan ve taklit edilen TV kişiliği oldu.Onu gündüz kuşağına yönlendiren müdürleri, kuvvetle muhtemel bu kadarını tahmin etmemişlerdi.
Oprah kendi yeteneği ve disiplinli çalışması ile yarattığı etkisini ve gücünü hassas toplumsal konulara dikkat çekmeye ve çözüm bulmaya yönelik sık sık kullandı. Siyah olmak, kadın olmak, siyah bir kadın olmak, eşcinsellik gibi konuları tabu olmaktan çıkarıp korkmadan açıkça tartışan programlar yaptı. Bu samimiyeti nedeniyle ünü, güvenirliği ve banka hesabı katlanarak büyüdü.
Coco Chanel – Gabrielle Bonheur Chanel adı ile dünyaya gelen ve ileride moda sektörüne sonsuza kadar iz bırakacak bu ilham verici kadın çok küçük yaşta annesini kaybetti ve yetimhanede büyümek zorunda kaldı. Yetimhanede büyümek Chanel’in hem şansı oldu hem de şanssızlığı. Burada onu büyüten rahibelerden dikiş dikmeyi öğrendi; ancak çok mutsuz bir çocukluk geçirdi. İlk gençlik yıllarında kabare ve barlarda şarkıcılık yaparken “Coco” takma adını aldı ve severek kullandı.
Üst gelir grubundan sevgilileri oldu ve moda evini başlatmak için sevgililerinin imkan ve parasını kullanmaktan asla çekinmedi. İlk defa 1920 yılında Chanel moda evi altında Chanel No. 5 parfümünü çıkardı. Parfümünü “gözle görünmez, asla unutulmaz, olabilecek en iyi aksesuar.. bir kadın gelişinin ve gidişinin habercisi” olarak tanımladı. 1925 yılına geldiğinde ise efsanevi Chanel kadın ceket ve etek takımını tanıttı. O dönemde kadınlar Chanel sayesinde korselerine veda edip daha rahat ve fonksiyonel olarak takımlara terfi ettiler.
Yetimhanede mutsuz bir şekilde büyüyen bu küçük ve zayıf kız sıfırdan bir moda ve stil imparatorluğu kurdu. Modaya karşı en ilgisiz insanların bile bildiği sayılı markalardan birini yarattı ve bizlere gerçekten isteyip çalışırsak her şeyi yapabileceğimizi fazlasıyla gösterdi.
Hillary Clinton – Şu sıralar 2016 yılına Amerika Cumhurbaşkanlığı için adaylığını koyan Hillary Clinton’ın bu gün sahip olduğu süper güç konumuna gelmesi, first lady olması veya tesadüflerle açıklanamaz. Hillary’nin biyografisini okuduğunuzda liseden itibaren onur dereceleri, Yale Hukuk Bölümü birinciliği (not ederim Bill Clinton aynı bölümü derece ile bitirmedi), münazara kulüpleri başkanlıkları ve çok az sayıda elit öğrenciye verilen burs ve ödüllerle dolu olduğunu fark edeceksiniz.
Öğrencilik yıllarında yaz tatillerini Washington’da staj ve proje yöneticiliği yaparak değerlendiren bu ilham verici kadının sadece first lady sıfatı ve kocasının seks skandalı ile anılması büyük haksızlık. Bu etiketlerden hiç etkilenmediğini bu harika kadın, 2009 yılında ABD Dış İşleri Bakanlığı görevine gelip başarıyla sürdürerek fazlasıyla gösterdi. Dış İşleri Bakanlığı görevini detaylıca anlattığı “Hard Choices” kitabını mutlaka okuyun bu arada.
Amerika’da insan hakları, kadın hakları, dış ilişkiler ve sosyal medyanın siyasette etkin kullanımı konularında ilk akla gelen isim Hillary Clinton. İpsos adlı bağımsız araştırma şirketinin bir çalışmasına göre; Amerikalıların 57%’sinin Hillary’yi herhangi bir olası seçimde destekleyeceği hesaplanıyor. Seçimleri alır mı almaz mıhenüz bilinmiyor ama hayatta önüne çıkan tüm engelleri aşıp hayallerini gerçekleştirmesi ile günümüzün en ilham verici figürlerinden biri olduğu tartışılmaz.
Madonna – “Ben zorum, hırslıyım ve tam olarak ne istediğimi biliyorum. Bu beni bir cadaloz yapıyorsa yapsın!” diyen bu süper kadın 1958 yılında doğdu. Küçük yaştan beri şarkıcı ve dansçı olmak istediği biliyordu. O nedenle ergenlik yıllarında evden kaçıp New York’a geldi, işsiz kaldı, parasız kaldı, çöpten yemek bile yediğini itiraf etti ama hayallerini kovalamaktan vazgeçmedi.
1981 yılında ilk hit parçası “Everybody” ile efsanevi müzik kariyerini resmi olarak başlatmış oldu. İlk albümü 1983 yılında çıktı ancak beklenilen kadar başarılı olmadı. Maddona asla umudunu kaybetmedi ve röportajlarında “amacım müzik dünyasını yönetmek” gibi iddialı açıklamalar yaptı. Sonunda büyük büyük başarı 1985 yılında Into The Groove parçası ile bir numaraya yükseldi ve çılgın başarılarla dolu pop müzik kariyeri başladı. Hala devam eden kariyeri boyunca 300 milyondan fazla albüm sattı, çılgın ve provoke edici show’ları ile hep adından söz ettirdi, Vatikan tarafından afaroz bile edildi.
Benazir Butto – Babası da Pakistan devlet başkanlığı görevini yapmış olan Benazir Butto, 1953 yılında Pakistan’da doğdu. Ülkesindeki milyonlarca şansız kadının aksine Radcliffe, Harvard ve Oxford’a uzanan birbirinden harika okullarda politika, diplomasi, hukuk ve sanat eğitimleri alma şansı oldu. Aile mesleği olan politika sevgisini babasından devraldı. Ancak bu meslek Butto’lar için hep kanlı bitti. Babası Pakistan devlet başkanlığı yaptıktan sonra asılarak infaz edildi.
Benazir Butto, ülkesi için çalışmaktan ve en iyi bildiği işi yapmaktan vazgeçmedi. İlk bebeğini doğurduktan sadece üç ay sonra 1988 yılında Pakistan’ın seçimle gelen ilk kadın devlet başkanı oldu. İslami ülkelerde de dünya tarihinin ilk kadın devlet başkanı sıfatını kazandı. 1988 yılında siyaset alanınında laik olan güzel ülkemizin bile henüz bir kadın başbakanı olmamıştı, hatırlatmak isterim. Benazir Butto’nun seçimi kazanması insanların rüyalarında bile göremeye cesaret edemeyecekleri kadar çılgın bir fikir ve başarıydı.
1990 yılı seçimlerini kaybedip 1993’te tekrardan seçilerek göreve geldi. 1999 yılında partisinden sürüldü, ancak 2002’de yeniden partisinin başına geldi. Müşerref döneminde ülkeden sürülme cezası aldı; 2007 yılında geri döndü. Ancak 2007 yılı Aralık ayında bir intihar bombacısının süikastı ile hayatını kaybetti. Başta İslam dünyasındaki kadınlar olmak üzere ve dünyadaki tüm kadınlara ilham vermeye hala devam ediyor.
Türkan Saylan – 1935 doğumlu bu harika kadın benim için (ve muhtemelen bir çoğumuza göre) Çalıkuşu romanındaki idealist “Feride” karakterinin ete kemiğe bürünmüş hali. Başarıları ve ödülleri listelemekle bitmeyen Türkan Hoca;Cüzzamla Savaş Derneği’ni kurdu, 440 üzerinde yayınlanmış yazı, makale ve kitabı var, 21 yıllık akademik kariyer sahibi, ödülleri paragraflar sürüyor ve aynı zamanda Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği kurucusu.
Çalışkanlığı, sıcak ve samimi insan ilişkileri, mesleğinde en iyi olması ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nde yaptığı harika işlerle insanların hayatlarına dokunup iyileştirmesi ile o bir süper kadın. Aynı zamanda Ergenekon soruşturmaları kapsamında tutuklandığında “İnşallah kasamdaki aşk mektuplarını almamışlardır” diyecek kadar matrak da.
Betül Mardin – 1927 doğumlu ‘Betûl’ Mardin’in tüm dünyaya ve hem cinslerine iki konuyu örnek olarak öğrettiğine inanıyorum; çalışma aşkı ve yaşam boyu eğitimine devam etmesi. Biyografisini araştırdığımda o kadar çok ve sürekli eğitim aldığını gördüm ki. Çocukları olduktan, kariyerinde belirli noktalara geldikten sonra bile devam etmiş eğitimleri.
Türkiye’de Halkla İlişkiler sektörü denildiğinde ilk akla gelen isim ve sektörün kurucusu bir süper kadın o. Türkiye’nin ülke olarak halkla ilişkiler faaliyetlerini yürütmüş ve bu sektörün akla gelebilecek tüm prestijli kurumlarınca saygı duyulan ve “üstat” ünvanını almış biri. Sadece çalışmakla kalmayıp 1969’dan beri İletişim fakültelerinde ders vermekte.
İtiraf ediyorum ben de üniversite yıllarımda Betül Mardin’den o kadar etkilendim ki ekonomi okumama karşın bir PR şirketinde çok uzun bir staj yapmıştım, belki arada gelir de görürüm diye.Sonuç olarak hiç görmedim, ama stajım sayesinde PR sektörünü tanımış oldum. 🙂