Yarınlar Yokmuşcasına Yemek İçin: Milano Yeme İçme Notları

0
shares
Facebook Paylaş
Twitter Paylaş
Google+ Paylaş
LinkedIn Paylaş
Pinterest Paylaş
StumbleUpon Paylaş
+
Bu Nedir?

Bazı şehirler var, kendi ülke mutfakları almış yürümüş. Paris gibi. Fransız mutfağının dışına çıkmak akla gelmez. Bazı şehirler var, sokak yemekleri, kalorili atıştırmalıkları o kadar efsanevi ki. Bir restorana oturup yemek yemek ikinci planda kalır. Amsterdam gibi. Bazı şehirlerdeyse dünya mutfaklarından o kadar harika örnekler var ki… hangi ülkede olduğunuzu unutup en iyi Çin mantısı, dilim pizza, taco peşinde koşabilirsiniz. San Francisco gibi. Bir de Milano var. Bu üç şehir tipinin karışımı ve ÇOK TEHLİKELİ! Tehlikenin farkına vardıysak hemen konumuza giriyorum: Milano Yeme İçme Notları.

Başlamadan evvel Milano seyahatimi gün gün takip etmek için instagram sayfama beklerim: zeyneppcans.

Bir de önceki Milano seyahatimden gezi notlarımı buradan okuyabilirsiniz.

mekan: Bar Luce

İtalyan Stili Kahvaltı: Bol Kafeinli, Karbonidratlı ve Ayakta!

Günün ilk öğünü ve Milano’da sabahları gözlerimizi çok mutlu ve heyecanlı açma nedeni kahvaltı ile başlayalım. İtalyan dostlarımız bu içi üç adımla ve şöyle yapıyor: 1)favori kafe veya pastanelerini belirleyip uyanır uyanmaz geliyorlar (şık giyinip tabii) 2)o günkü ruh hallerine göre kahvelerini seçiyorlar (bol köpüklü kapuçino, sert bi’ espreso veya az sütlü ve sert bi’ macchiato) 3)kahvelerinde eşlikçi fırından taze çıkma çıtır çıtır karbonhidratlarını seçiyorlar (kruvasan yani kornetto, çikolatalı kruvasan, diğer çıtır ve kıtırlar). Sonra bunları gazete okurken, diğer şık giyimli İtalyanlarla sosyalleşirken bara dayanıp ayakta hızlıca tüketiyorlar. (bkz aşağıdaki foto)

Biz de şehre ve kültüre adapte olmak için kahve ve hamurişleri ile güne başlama fikrine balıklama atladık tabii. Yalnız bu barda ayakta yeme işi bana çok uymadı. Çünkü iki kişi 430589034 kişilik kahvaltı siparişi verip masada uzun uzun yerken etrafı gözlemlemek daha benlikti. =) Şimdi sizleri deneyip onayladığım harika kahvaltı mekanları önerimle baş başa bırakıyorum..

Bar Luce

Şehir merkezinden uzaklığı sebebi ile ulaşımı biraz vakit alsa da güne Bar Luce ve Fondazione Prada modern sanat müzesinde başlamak harika. Dekorasyonuna Wes Anderson eli değen Bar Luce aslında sadece kahvaltı değil, tüm öğünler ve aperativo yapmak için ideal. Ancak kahvaltılık tatlı hamur işleri ve kahveleri o kadar harika ki.. Kahvaltı deyince aklıma ilk gelen mekanlardan biri oluyor.

İçi sarı renkle, eski usul pastane kreması dolu Berliner donut’u, çikolatalı kruvasanları (çok pardon “kornetto”ları), meyveli tartları ve kahveleri harika. Tuzlu birşeyler isteyenlere de harika paniniler var. Kuru domatesli fesleğenli favori imiş. Ancak denemedim, bir daha gitmek için neden olarak bıraktım.

Harika yemeklerle gözünüzün dönmesi geçince mekanı, dekorunu detaylıca inceleyip Wes Anderson filminde başrol gibi hissetmek serbest. Yemeklere ve harika dekora doyunca müzeyi de gezersiniz.

Pasticceria Cova 

Sadece Milano değil, tüm İtalya’nın en eski ve görkemli pastanelerinden biri olan Cova, 1817’de kurulmuş. En eskilerden biri olduklarını vurgulamayı çok seviyorlar. Her daim kalabalık ve sabahları barda ayakta kahvaltı eden şık Milanolularla dolu. Favorim pamuk gibi puf puf havalı kek panettone. Bir dilimini burada kahvaltıda mideye indirebilir veya kocaman tam keki alıp eve, sevdiklerinize götürebilirsiniz. Ne gibi harika lezzetler var ben dayanamam bakmak lazım diyenlere: tık tık.

Bu arada Cova’nın genel kitlesini görünce insana bir şık giyinme, bakımlı olma, makyaj yapma vb haller geliyor baştan söyleyeyim. =) Brera semtinde tavanında onlara ekmek asılı Giovani Cova şubesi biraz daha rahat giyimli ve hipster diyebilirim.

Pasticceria Marchesi

Köklü ve şık pastanelerden devam. 1824 yılında açılan Marchesi’nin tatlı çeşitleri bana sorarsanız Milano’da rakipsiz. Bir de dönemsel değişiyor. Mesela kışın noel dönemi olan bir tatlı sonbaharda olmayabiliyor. Bu bile beni çok heyecanlandırıp her üç ayda bir ziyaret etme isteği oluşturuyor. (delilik bedava.evet)

Bol tatlı hamurişleri içeren bir kahvaltı için ideal. Hem masalara oturma hem de barda ayaküstü bir şeyler yeme şansı var. Favorim Via Montenapoleone’deki über şık Marchesi’ye gidip önüme 3-5 çeşit tatlı çekip double espresso’mu yudumlarken insanları gözlemlemek. En favori tatlım da kışın olan Mont Blanc. Pasticceria Marchesi

Moleskine Cafe

görsel: lonelyplanet.com

İtiraf ediyorum Milano’dayken burayı bilmiyorum. Zaten Moleskine markası hayranı da değildim. Ancak an itibari ile iki durum da değişti. 2019 yılında ilk Moleskine ajandamı kullanmaya başladım ve aşk yaşıyorum. Aşk! Bu ajandamı Milano’dan almam da ayrı tesadüf.

Dolayısıyla Milano’dayken bu cafeyi bilsem kahvaltı için koşarak giderdim. (ajandamı da yanıma alıp tabii) Hem İtalyan hem Amerikan (pancake’ler, waffle’lar, yumurta + bacon tarzı) aşırı fotojenik ve Moleskine logolu tabak bardaklarda gelen kahvaltılar için uğrayın derim. İlk giden foto atıp görüşlerini paylaşsın. Meraktayım!

Bu arada Moleskine Cafe kovalamak isteyenler için: Milano, Pekin, Hamburg ve Cenevre’de şubeleri olduğu notunu düşeyim.

Cracco Cafe veya Motta 1928 

Bazen en “yerel” gezmeyi sevenimize bile olur. O şehrin en simgesi, en turistik, en göre göre pahalı yerinde oturup vakit geçirme isteği gelir yerleşir. Bu durumda kendimizi yargılamak yerine barış ilan etmek en iyisi. Bu yazıda da kapak görseli olarak kullandığım bence süper estetik Vittorio Emmanuele’nin içinde vakit geçirmek isterseniz en ekonomik önerim kahvaltı veya kahve olur.

Mis gibi yeşil fındık kreması dolgulu kornettonuzun yanında bol köpüklü kappuçino ile (normalin iki katı fiyat ödeyerek) ama şık Milano insanlarının sabah rutinlerini gözlemleyerek takılabilirsiiz. Motto veya Croco ikisi de bu işi yapmak için uygun. Tek mesela hangisinde galerinin içine bakan alanda oturacak yer kaldığı.

Milano’da Kahvaltıya Dair Ek Notlar

  • Pave: Tam bi co-working alına benzeyen, biraz ev gibi biraz da hipster son zamanlarda kahvaltıları baya popüler bir mekan. Kruvasanlar, ev yapımı reçeller, bol köpüklü kapüçinolar ve harika vegan seçenekler var.
  • Princi Cafe: Fırın-pastene olan bu mekan da kahvaltı için sevilenlerden. Kaldığım nokta olan Brera’ya yakın olanın foursquare puanı çok düşüktü o nedenle denemedim. Ancak o kadar övgü okudum ki hakkında.. haksızlık olmasın belki denerseniz memnun kalırsınız diye listeme nazikçe bırakıyorum.
  • California Bakery: Geçen sene yani Milano’ya ilk gidişimde denemiştim. Harika ötesi Amerikan kahvaltıları var. Yani yumurtalar, baconlar, waffle’lar, avokadolu süslü şeyler. Ben bayıldım! Ancak Milano’da sayılı günüm olsa listemde üst sıralarda olmazdı.
  • Starbucks: Çok orijinal bir öneri deyip gözlerinizi devirmeden açıklama yapmak isterim. 2018 yılına kadar İtalya’da Starbucks yoktu. İlk açılışı aşağıda fotosunu göreceğiniz görkemli şekilde oldu. Aslında markanın kurucuları İtalyan’ların kahve ile ilişkileri ve cafe kültürlerinden çok ilham almıştı. Onlar için ikonik bir an, bazı İtalyanlar için ise sevimsiz bir an olabilir. Bilemedim. Ancak bu dehşet güzel Starbucks’ı dünya gözü ile görmek isteyebilirsiniz diye not düşüyorum.
görsel: starbucks.com

Sokak Yemeği ve Atıştırmalık Öneriler

mekan: meşhuuur Luini

Bu kategorimizde böyle hem tam bir öğün yemek gibi hem de değil gibi olan birbirinden lezzeti önerilerimi anlatacağım. Bazıları o kadar kalori bombası ki.. bu mu senin atıştırmalık anlayışın diyebilirsiniz. Baştan belirteyim.

Luini

Milano il sınırından geçip eskaza buraya gitmezseniz linçlenebilirsiniz. O kadar fanatikleri var. Abartmıyorum. Milano’dayken aldığım DM’lerin %99’u Luini’ye gitmemi öneriyordu. Aslında pişi türevi sıcacık hamur içinde türlü domatesli, peynirli, şarküteri ürünlü kombinasyonlar sunuyor. Fakat gerçekten de çok ama çok lezzetli. Milano’daki dört günümüzde kaç defa o uzun kuyruğa girip birşeyler aldık söylemek istemiyorum. O kadar çok lezzetli. Bence şehre gelir gelmez önce 1-2 dakika Duomo’yu dıştan görün sonra hemen buraya gelin.

Pizza Am

Milano favorilerimden biri ile karşınızdayım. Talihsiz ismine takılmayın, gerçekten harika pizzalar yapıyor. Çok popüler ve her daim kalabalık. Kapıda sıra beklerken size ufak atıştırmalıklar ve bir bardak prosecco veriyorlar. Dünyanın en neşeli adamı müşterileri karşılama işini üstlenmiş durumda. Sırf bu adamı görüp enerjisini hissetmek için bile bir bakın derim.

Genelde domates ve peynir soslu pizzalara karar veremediğim için yarı / yarı yaparak (yukarıdaki foto) gönlümü bir kez daha çalıyorlar. Benim favorim isli peynirli soğanlı…Hmm.. Çok özledim..

Five Guys

Bana sorarsanız dünyanın en harika sokak yemeği hamburgerdir. In and Out gibi, The White Castle gibi, Five Guys gibi çok çok sevdiğim zincirler var. Ölümüne sağlıksız, ölümüne fast food ama bayılıyorum. (New York’ta 15 gün kalıp her öğlen hamburger yiyerek top 5 burger mekanını seçtiğim yazımı okumak için tık tık)

Neyse, biz ana konumuza dönecek olursak Amerika’dan bilip sevdiğimiz burgerı güzel, colaları 984504 çeşit, milkshake’i efsane Five Guys; Duomo yakınlarında var. Çok sevenler kavuşsun diye listemize ekledim.

Bazı Çok Önemli Gelato Noktaları


Çünkü İtalya demek harika, krema gibi yoğun gelatolar demek. Hiç vakit kaybetmeden Milano favorileri gelsin…

  • Ciacco: aşırı kıvamlı ve yoğun dondurması çok beğeniliyor. kesin tavsiye ettiklerim fıstık ve incir.
  • Chocolat: sayısız çeşit çikolatalı dondurma bulabileceğiniz, çikolata aşıklarını çok mutlu edecek mekan. çok afedersiniz ben çikolatalı dondurma sevmiyorum. favorim ricottalı oldu.
  • Riva Reno: Brera semtinde bulunan (bu semte aşığım, farkettiyseniz) sevilen dondurmacılardan. favorim kavunlu oldu. meee-looo-neee (Dean Marti’in volare şarkısı gibi seslendirince mantıklı)

Akşam Yemeği ve Romantik Buluşma Mekanları Önerileri

mekan: Signorvino

Sıra geldi en sevdiğim spor türü olan uzun uzun akşam yemeği yiyip yanında harika şaraplar içmeye… İtalya’da hem yemekler hem de şaraplar harika olunca günün en sevdiğim zamanı ve aktivitesi akşam yemeği oldu. Saatlerce oturup muhabbet etmelik, girişinden gelişmesine ve tatlısına yemek yemelik mekan önerilerimi sıralamaya başlıyorum.

Signorvino

Duomo yakınlarında ve Via Dante’de iki adet şubesi var. Ben Via Dante’dekine gidip bayıldım. Kimler çok sever? İstanbul’daki Eataly’ye ayılıp bayılanlar, her kadehte farkı bir üzüm/şarap çeşidi tatmak isteyenler, birden fazla ana yemek söyleyip bölüşmek isteyenler ve yemekte beğendiği şarapları not alıp gitmeden içerideki mağazadan şişe ile almak isteyenler. Cuma ve hafta sonu zamanı rezervasyon gerekebilir baya kalabalık oluyor.

Harika ev yapımı makarnaları ve peynir – şarküteri tabakları var. Sayısız çeşitte Barolo şarabı ile gönlümüzü aldı. Yemekten sonra buradan baya bir şarap alıp bavul ticaretinde sınırları zorladık.

Temakinho Brera

%100 İtalyan önerilerime ufak bi’ sushi arası vermek istedim. Dekoru, ambiyansı, kokteylleri ile görür görmez ne kadar da “ilk buluşma mekanı” diye düşündüm. (aslen 6 yıllık evliydi..) Böylece benim liderliğimde burada ilk buluşmamıza çıktık.

Temakinho’nun menüsü deniz ürünlü ve vejeteryan sushi çeşitleri ağırlıklı. Biraları ve kokteylleri de çok güzel. Sürekli İtalyan yemeye midenizi rahatlatacak ufak bir uzak doğu arası verebilirsiniz. Ayrıca pirinç kullanılan sushilere ek olarak kinoalı sushiler de var. Bu şehirde yaşasam sık sık gideceğim bir mekan olurdu. O kadar çok sevdim.

El Carnicero

Sushi ile Japonya’ya uzanmışken oradan süper alakasız Arjantin’e de bir uğrayalım. Sonra söz çok sevgili İtalyan yemeklerine geri döneceğiz. Empanada’lar, şişte sallanan harika kırmızı etler, dulce de leche’li tatlılar, en sevilen şaraplardan malbec derken El Carniero’da yemek yemek için neden çok. Burada harika başlangıçlar ve etler yedik ama ben foto çekemedim. Nedeni aşağıdadır…

Da Giocomo

Şehir merkezine süper yakın olmayan bu mekan ille de klasik, geleneksel İtalyan yemekleri olsun mesela safranlı risotto ile şnitzel olsun, %100 Milano yemeği olsun derseniz gideceğiz mekan burası. Yalnız fiyatlar ortalamanın üstünde, mekan aşırı ciddi ve kasıntı ve servisi yapanlar uzaya roket gönderiyormuş edasında takılıyorlar. Uyarmadı demeyin. Yemekler çok güzel ama bunları dert etmem giderim. =)

Gece Hayatı ve Kokteyl Barlar

Geldik bana Milano’nun en güçlü yanlarından birine birbirinden şık ve hepsini tek tek ziyaret etmek isteyeceğiniz kokteyl barlarına. Milano’ya ilk gidişimde koca şehirde EN ÇOK sevdiğim EN BİRİNCİ şey Dolce & Gabbana Martini Bar olmuştu. Ki ben modaya meraklı biri değilim, giysi dolabımın bir kısmını kitaplık olarak kullanıyorum. O derece merakım yok. Ortamı, ışıklandırmayı, kokteylleri hazırlarken gösterdikleri özeni, insanları ve hayatı gözlemleyip buraya bayılmıştım.

High fashion mekanları bir kenara bırakırsak Milano’nun çok ünlü barmenleri, ödüllü barları, yüzyıldan eski köklü barları şifreyle girilen speakeasy’leri de var. Kokteyl ve bar ortamı sevenlerin başını döndürecek kadar çeşitlilik sağlayan bir şehir.

Dolce & Gabbana Martini Bar

Martini ile yapılabilecek tüm kokteyller ve bunlara ek olarak klasik kokteylleri var. Fiyatlar normalin çok çok üstünde. Zaten bir adet kokteyl söyleyip bir saat geçirip sonra başka mekana geçmelik bir yer. Çok tuhaf bir enerjisi ve mutlu bir havası var. Bahçesi ve içi farketmez çok keyifli. Gelenlerin %20’si turist, %50’si milyoner, %30’u da model gibi duran bir kalabalığı var. Çok İtalyan annecim!

Bulgari Lounge Bar

Dolce çıkışı yürüyerek ulaşabileceğiniz (ve hemen Dolce çıkışı gitmeniz gereken!) ikinci high fashion barımız da burası. Tüm klasik kokteyllere ek olarak dönemsel olarak kendi hazırladıkları kokteylleri de var. Biraz daha ağır başlı, sakin ve romantik/ilk buluşmaya uygun (ilk buluşmalara doyamadım) bir ortamı var. Ayrıca bar, Bvlgari Otel’in içinde yer aldığı için gelirken lobiyi, tuvaletleri incelemek de ayrı bir keyif.

1930 Speakeasy

görsel: flawless Milano

Zorlu bir meydan okuma ile karşınızdayım! Sadece üyelerin girebildiği ve şehrin en övülen, hakkında en çok konuşulan gizli barlarından biri. Milano’nun çok sevilen mekanlarından Mag Cafe, Barba, Backdoor43 ve Iter’in kurucularının atığı bir mekan. Mekanı kurarken düşündükleri 1930’ların Amerikası, alkolün çok az bulunduğu ve insanların “gizli barlar” da buluştukları zaman. Kokteylleri övüle övüle göklere çıkarılmış bir yer. Benim girmek için en ufak bir umudum yoktu. Şimdi Milano’ya gidecek sizlerden biri bu zorlu görevi üstlenip görüp deneyimlediklerini bize aktararbilir mi? =)

Lacerba

görsel: Vivi Milano

Hem harika kokteyller hem de deniz ürünleri yemek için ideal bir mekan. Hafta sonuna doğru kalabalıklaşıyor. Özellikle akşam yemeği yiyeceğim derseniz rezervasyon yaptırmanızı öneririm. Sevenleri için not düşeyim pisco sour var! =)

Kısa Kısa Bar Önerileri

  • Milano’ya kadar gelmişiz şehrin simgesi Duomo’ya bakıp imza kokteyllerinden aperol de mi içmeyelim? diyorsanız sonunda haklısınız. Birinci önerim terasında yer kapabilirseniz Duomo’ya dokunacak kadar oturduğunuz Terrazza Aperol. Onda yer yoksa Duomo’ya ve meydana biraz tepeden bakacağınız Terrazza Martini. Hiç birinde yer yoksa ayaküstü turistik cafeler. Sonuçta kötü aperol diye birşey yok! =)
  • Kanalıyla ünlü Navigli taraflarından (en az zaman geçirdiğim bölge olduğu için burada internet araştırmalarıma güvenerek yazıyorum) çok övülen mekan önerileri şöyle: Rita (foursquare uygulamasında tüm Milano’daki barları puanlayınca birinci sırada geliyor), Mag Cafe (kurucuları baya seviliyor, hakkındaki tüm yorumlar olumlu) , aperativeosu çok övülen Gino 12 ve Ugo.
  • Bir yandan tasarım mağazası, pinterest cenneti, bir yandan cafe ve bar olan mutlaka görülmesi gereken 10 Corco Como. Burada gördüğünüz dekoratif eşyalara aşık olup hepsini bavula atmak isteyeceksiniz..

Şimdi söz sizde buraya kadar okuduysanız ki 2500 kelime civarı ediyor. Umarım Milano Yeme İçme Notları yazımı beğenmişsinizdir. Siz Milano’da yarınlar yokmuşcasına yiyip içmek konusunda ciddi düşünüyorsunuz. Okuduklarınızdan favoriniz hangileri oldu? Milano’da en çok nereleri sevdiniz? Siz hangi mekanları önerirsiniz. Yoruma bekliyorum!

Facebook Paylaş
Twitter Paylaş
Google+ Paylaş
LinkedIn Paylaş
Pinterest Paylaş
StumbleUpon Paylaş
+

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bumerang - Yazarkafe