Tatil Kilolarını Verme Yöntemleri

0
shares
Facebook Paylaş
Twitter Paylaş
Google+ Paylaş
LinkedIn Paylaş
Pinterest Paylaş
StumbleUpon Paylaş
+
Bu Nedir?

Tatillerde (ve normal hayatta) yediklerime, alkole ve spor düzenime genel olarak dikkat eden profildeyim. Aslında aldığım ve harcadığım kalorileri sayan, sık sık tartılan bir kişi de değilim. Konu sağlıklı yaşam olunca üç kuralım var; benim için çoğu zaman çok güzel sonuçlar veriyor bu kurallar. Birincisi yediklerim sağlıklı olsun, organik olsun, bol bol sebze-lif-baklagil ve beyaz et (önce deniz ürünü, ikincil tercih organik tavuk) olsun. İkinci kuralım gün aşırı (yorucu olmayan) sporlar yapayım (yoga, yürüyüş gibi). Üçüncü kuralım alkol içmeye ve tatlı yemeye (genelde bu ikisi aynı anda oluyor 🙂 ) sadece haftada bir gün izin var.

Ancak günün sonunda ben de insanım ve bazen kurallarımdan şaşıp ölçüyü kaçırdığım ve kilo aldığım oluyor. Özellikle bu yıl Mayıs ayına Küba’da her gün bol Romlu kokteyller içerek başladım, Amsterdam’da nutellalı krepleri hüpleterek devam ettim, kongre için gittiğim İzmirde bol bol ev yemeği yedim ve en son gene iş için gittiğim Kıbrısta açık büfeden gün aşırı en sevdiğim tatlı olan güllaç yiyerek noktaladım. Sonuç? İdeal kilomdan 2.5 kilo uzaklaştım! Üzüntüye, çaresizliğe ve paniğe kapılmadan başta kendime sonra da ihtiyacı olanlar varsa onlara motivasyon olması için “Tatil Kilolarını Verme Yöntemleri Rehberi” hazırlamaya karar verdim. Benim hedefim Haziran sonunda 2.5 kilo vermiş olmak. Önümde bir ay var. Birlikte stress olmadan, acı çekmeden güle oynaya veririz değil mi dostlar?IMG_0921

İlk Evre: Psikolojik Savaş

Artık olan oldu o istenmeyen bir kaç kiloyu aldık. Sürekli tartılmak, dertlenmek, ne yedim de aldım diye düşünmek, vücutta nereye gitti, nasıl gizlerim diye hayıflanmak boşa. Kilo vermek ve o ideal kiloda kalmak fiziksel olduğu kadar psikolojik bir savaş bence. Çok düşünen, çok dertlenen erken pes eder. Birinci adım kalender olmak! Oh ne de güzel yedim&içtim, ooh mis, yarasın. 🙂 Şimdi de sakin sakin ve sağlıklı bir şekilde vereceğim bu kiloları diyebilmek en güzel başlangıç.

O nedenle ilk kural; haftada seçtiğiniz bir gün seçtiğiniz saatte tartılın (tercihen hafta içi bir gün sabah kalkınca) ve gün aşırı tartılmayın. İkinci kural da kilonuza, sağlıklı beslenme, su içme, düzenli spor ve kaliteli uykuya aşırı dikkat edeceğiniz bir dönemde olduğunuzu kabul edin. Bazı eğlenceli alışkanlık ve aktivitelerinizden feragat edeceğinizi kabullenin. Sonuçta bir amaç var ortada, çalışmadan olmuyor.IMG_1677

İkinci Evre:  Taş Devri’ne Dönüş

Taş devri beslenme şekli (popüler adı ile “paleo”) deneyip de sonuç almayan görmedim. Başta kendim olmak üzere (vaktiyle 10 kilo vermiştim) bu beslenme şekli en hızlı ve acısız sonuçları veriyor. Neler yiyoruz? Her türlü kırmızı et (yağlı kısımlar da olur), beyaz et, kabuklu deniz ürünü, sebzeler (patates hariç ama 🙂 ) ve kuruyemişler. Evet tahıl yok, şeker yok ve meyve yok. Paleo diyetini ne kadar sıkı yapacağınız vermek istediğiniz kiloya bağlı.

Mesela benim 2.5 kilo hedef için ben kendi damak zevkime paralel olarak tahılı tamamen eleyip glisemik indeksi düşük (bu indeks yüksek olursa kan şekeri hızla yükselir, sonra hızla düşer hemen acıkırsınız) meyveleri yemeye karar verdim. İlla tahıl yiyeceğim derseniz; kinoa, yulaf, kepekli buğdaylar yiyin ama pirince, beyaz tahıllara girmeyin derim dostlar. Bir de şekeri tartışmıyoruz bile, yok öyle birşey. 🙂 Glisemik indeksi düşük meyveler ise elma, armut, erik, kivi, kiraz, greyfurt, mango ve şeftali. Evet yaz meyvelerinden karpuz ve kavun cıss!IMG_2222

Paleo beslenme ile ilgili bir soru işareti de sindirimi kötü etkileyeceği yönünde. Aslında etlerinizle birlikte bol bol sebze tüketirseniz sindirimi aksatmanın aksine çok çok hızlandırıyor. Sebze bile verilmeyen Dukan diyetinin aksine paleo sindirim dostu bir diyet. Özellikle koyu yeşillerden; ıspanak, bamya, kale (kara lahana), brokoli sindirim için harikalar.Paleo beslenmek dışarıda da evde de çok kolay üstelik. Izgara et/tavuk/balık ve sebze/salata söylediniz mi oldu bitti. Evde de en kolay hazırlanan yemekler hep paleo. 🙂

IMG_7768

3. Alkali Hayat

Sağlığınız  için yapabileceğiniz pek çok harika şey var ve hepsinin yolu bir şekilde “alkali kalmaktan” geçiyor. Tüm yollar alkali dengeye çıkıyor. Alkali denge vücudun-asit ve baz dengesi ve ph 7 üzerinde olunca bazik duruma geçiyor vücut ve çok daha az çaba harcayarak daha sağlıklı oluyor. Konumuzdan bağımsız ama geçenlerde “kanseri ilaçsız tedavi edebiliriz” tadında çok ünlü bir makale okumuştum; facebookta da bol bol paylaşıldı. Makaleye göre vücudun ideal ph düzeyi 7.3-7.4’lar ancak tedaviye alınan kanser hastalarında 7.7-7.8’e çekmeye çalışıyorlardı.

Çünkü vücut ne kadar bazikse o kadar az enflamasyon, o kadar az kireçlenme/damar tıkanması ve hastalanma riski. Vücut asidik olduğunda çok büyük enerji harcayarak bazik olmaya çalışıyor ve bol bol artık hücre ortaya çıkıp organlara ve damarlara yapışıyor. Neyse ben alkali denge aşkım hakkında uzun uzun yazıp sizleri sıkmadan kilo vermemize nasıl yardımcı olur o kısma geleyim. 🙂IMG_1969

Alkali kalırsak; metabolizma daha iyi çalışır, daha az acıkırız, daha kaliteli uyuruz ve ruh halimiz daha stabil olur (gidip çikolataya saldırmayız). Kilomuza dikkat edeceğimiz bu dönemde hem günde 2.5-3 lt su içerek hem de dışarıdan sebze suları ile alkali dengeyi korumaya çalışmamız son derece önemli. Ancak sebze suları diyorum altını çizerek; içinde elma gibi glisemik indeksi düşük meyveler bile olsa olmaz. Sadece sebzelerden ve mümkünse yeşillerden oluşan soğuk sıkım sebze sularını günde 500 ml’i geçmeyecek şekilde tüketelim.

Bu arada 500 ml’i sadece 65 kalori 🙂 Sebze suyu kesinlikle içemiyorsanız Migros’larda satılan coconut suyundan almanızı öneririm.  Hindistan cevizi suyu da alkali denge için harika çalışıyor. Tropik iklimlerde yaşayanlar bu mucizevi sıvı sayesinde 40 derece üstü sıcaklıklarda alkali kalıyor. 300 ml’i 70 kalori.IMG_1933

Ancak ne sebze suyu ne de hindistancevizi suyu bildiğimiz suyun yerini tutamaz. Onlar hep takviye 🙂 Ne yapın edin günde en az 2.5 lt suyunuzu için. Ben içine çok sevdiğim zencefilden atıyorum ve kaç bardak içtiğimi iş yerinde defterime not alıyorum. Size de mutlaka içtiğiniz suyu ölçmenizi öneririm.

4. Sürdürülebilirlik> Yoğunluk

Her hangi bir şeyi bir defa ne kadar yoğun ve uzun yaptığınız pek bir önemi yok. Önemi olan ve fark yaratan sürekli ve sürdürülebilir bir şekilde yapmak. Her gün hafif tempolu yürümek > hafta sonu spor salonuna kapanıp 2-3 saat ağır egzersizler yapmak. Gerçekten de alışkanlığa dönünce ve haftada 4 defadan fazla yapınca spor bir işe yarıyor. Deneyerek kendimde gördüm. Mesela ben kesinlikle koşamıyorum, crossfit gibi, insanity gibi ağır kardio sporlar yapamıyorum. Kendimi zorlasam yaparım ama hiç keyif almıyor, içimden hayat enerjisi çekiyorlar sanki şırınga ile. Ama iki saate yakın yoga yapabilirim, uzun uzun yürüyebilirim.

Her gün en az 30 dk yoga veya yürüyüş yapıyorum. 2016 başında “artık sevmediğim, acı veren sporlar yok” dedim kendime. Sonuç? ilk defa bacak kaslarım var! İlk def 2 dakikadan fazla plank pozisyonunda duruyorum. İlk defa kol kaslarım vücudumu taşır hale geldi! Hem de crossfit level 1 sertifikası olan ve yoğun ama aralıklı sporlara (interval training) son derece inanan eşim bile şaşırıyor bunlar yoga ile nasıl oldu diye 🙂

Önce sevebileceğiniz, her gün yapmak isteyeceğiniz bir spor aktivitesi bulun. Sonra da her gün yapın. Bisiklete binmek olur, paten kaymak olur, yürümek olur, kim ne derse desin sizi çok mutlu eden ve sürdüreceğiniz birşeyler olsun. Kilo vermeye çalıştığımız şu dönem bir gün bile sporu aksatmak yok. 🙂

5.Yasaklar & Minik Kaçamaklar

Hedefe ulaşana kadar hem paleo beslenecek, hem spor yapacak hem alkali kalmak çok zor. Haftada bir öğünlük “minik kaçamaklar” olmazsa bu düzeni sürdürmek imkansız. Benim kendi mottom “Alkol haftada 1 defa, tatlı 1 defa”. Sizler de kendi damak tadınıza ve alışkanlıklarınıza uygun mottonuzu yazın ve kesinlikle uygulayın. O ikinci gün asla alkol içmeyin, sodanızı yudumlayın sabırla. 🙂 Güzel şeyler çalışmadan, yorulmadan olmuyor maalesef. İlk zamanlarda bu kurallar acıtsa da zamanla sorgulamadan yapar hale geliyor insan. Beynimiz tamamen alışkanlıklar üzerine kurulu zaten, çalışma mekanizmasını faydamıza göre ayarlayabiliriz.

Şimdi bugünden başlayarak yazdıklarımı bir bir uyguluyorum. Zaten bu yazıyı yazarken de buharda somon ve yeşil sebzeler yedim ve soda içtim. 🙂 Sizi haftalık bazda facebook sayfamdan (buradan) gelişmelerden haberdar ederim. Haziran ayı sonunda da kısa bir güncelleme yazarım bu yazı üzerine. 🙂 Hazır mıyız?

O kilolar gidecek, ama güle oynaya 🙂

Facebook Paylaş
Twitter Paylaş
Google+ Paylaş
LinkedIn Paylaş
Pinterest Paylaş
StumbleUpon Paylaş
+

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bumerang - Yazarkafe