Seyahat Etmeyi Sevenlere Meslekler

0
shares
Facebook Paylaş
Twitter Paylaş
Google+ Paylaş
LinkedIn Paylaş
Pinterest Paylaş
StumbleUpon Paylaş
+
Bu Nedir?

Seyahat etmeyi, hayat tarzınız haline getirmek isteyecek kadar çok seviyorsunuz ancak zaman veya bütçe darlığından gönlünüzce seyahat edemiyorsunuz. Aynı durumdayız! 🙂 Bir süredir daha deneyim odaklı, daha yerel gibi, daha ekonomik ve daha sık seyahat etme peşinde koşuyorum. Özellikle hayat tarzlarını ve mesleklerini seyahat etme odaklı tasarlayan insanlar da radarımda. Konumuz: Seyahat Etmeyi Sevenlere Meslekler.

Ancak seyahat dostu meslek fikirlerini kendim (sanki çok denemiş de biliyormuş gibi) madde madde yazmak istemedim. İnternette böyle kaynak dolu ama hiç biri bana ilham vermedi. Seyahat etmeyi sevenlere uygun meslekleri hali hazırda icra eden insanlara sordum. Meslekleri hakkında artı yönleri, zorlukları üzerine söylediklerini de sizlere aktarıyorum. Her biri kendi tarzlarında ve çok samimi anlattılar. Ayrıca sosyal medya linklerine de isimlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz. Haydi başlıyoruz.. 🙂

pilot-olmak

Pilot Olmak (veya Uçuş Görevlisi Olmak)

Seyahat özgürlüğü denince benim ilk aklıma gelen meslek grubu “pilot” veya “uçuş görevlisi” olmak. O nedenle bir bilene sordum.. Buradan sonra pilot Mehmet Tuğberk Şanveren‘den mesleğini, seyahatlerini ve pilotluğun avantajlarını ve zorluklarını dinleyelim.

Küçüklüğümden beri aslında astronot olmak istiyordum. Ancak lisede Hava Harp Okulu fikrinden vazgeçip üniversitede İşletme okuyup İş Bankası’nda uzman yardımcısı olarak işe başladım. Dört sene çalıştıktan sonra THY’nin pilot adayı alım sürecine başvurdum.. 8 ay sonrasında artık pilottum. 🙂

Pilot olmanın seyahat anlamında avantajlarını sayacak olursam;

i)Pek çok ülkeyi görmek: bazı uçuşlarda gittiğimiz yerlerde minimum 10 saat, genellikle 24 saate kadar, bazen ise 5-6 gune kadar kalabiliyoruz. O şehri bol bol keşfediyoruz.

ii)İş dışında da uygun fiyatlı uçak bileti alma şansı. Bir de anlaşmalı oteller, araba kiralama şirketlerinden indirimler vb. alma şansımız var.

iii)Esnek çalışma saatleri: Bazen gece 2 de bazen ise öğleden sonra işe gidebilmek bence büyük lüks. Bir ayda  minimum 8 gün ve şirketin gereksinimleri sakli olmak üzere istediğin tarihlerde izin alabiliyorsun. Örneğin plaza çalışanları Pazartesi günleri hayattan nefret ederek işe giderken ben Emirgan sahilinde manzaraya karşı sessiz sakin oturup kitap okuyabiliyorum. 🙂

iv)Maaş ve prestij: Türkiye şartlarında iyi sayılabilecek bir maaşım var ve saygı gören bir meslek sahibiyim.

v)Yabancı dil: Çalıştığım her gün yabancı dilimi kullanıyorum. Her iş günü farklı insanlarla çalışmam sayesinde sosyal yeteneklerim gelişiyor ve her gün yeni şeyler öğreniyorum.

vi)Farklı Ülkelerde İş Olanakları: Yaptığım işi farkli ülkelerde ve yapabilme ihtimalim oldukça yüksek. O nedenle uzun süreli kalmak isteyebileceğim ülkelerde kendi mesleğimi icra edebilirim.

Gelelim dezavantajlarina:

i)Herkes tatil yaparken çalışma durumu: Hafta sonu, Yılbaşı, Bayram, 9 günlük tatil gibi kelimeler senin lugatında yok. Özellikle yaz aylarında çalışma temposu daha yogun oluyor. Yaz aylarında arkadaşlarımın sosyal medya hesaplarına  ben de sinirlenebiliyorum ?

ii)Sevdiklerinin özel ya da zor zamanlarında yanlarında olamama durumu: Örneğin sevdiğin biri hastalandığında sen binlerce kilometre ötede olabiliyorsun ve elinden hiç bir şey gelmeyebiliyor. Ya da en sevdiğin arkadaşının düğünü, doğum günü gibi etkinlikleri oldugunda sen çalışmak zorunda olabiliyorsun.

iii)Uyku düzeninin çok da düzenli olmaması durumu: Bir gün gündüz dinlenip gece 12 saat süren bir uçuşa gitmen gerekirken hemen 24 saat sonra gece dinlenip gündüz uçuş yapman gereken zamanlar olabiliyor.

iv)Sürekli ders çalışma durumu: 6 aylık, yıllık simulatör testleri ve uçuş kontrolleri oluyor. Ayrıca Sivil Havacılığın veya şirketin yaptığı rutin-rastgele kontroller var. Bu demek oluyor ki işimizi sürekli ciddiyetle yapmamız ve bilgi seviyemizi yüksek tutmamız gerekiyor.

Seyahat Rehberliği

Çok severek takip ettiğim ve hatta Güney Afrika’ya birlikte gittiğim Patika Travel’ın kurucusu ve değişmez seyahat rehberi Sinan Can Erdal’a bağlanıyoruz ve seyahat rehberliğini ondan dinliyoruz:

“Hayatımın son 2 senesini seyahat rehberliği yaparak yaşadım. Dışarıdan bakan göz için Küba, Nepal, Cape Town, Vietnam, Kamboçya ve İzlanda ülkelerini sürekli seyahat ediyor olmamdan ötürü mükemmel bir işim var. Her tura çıktığımda birbirinden farklı 20 güzel insanla tanışmak, daha önce defalarca gittiğim yerleri onların gözünden farklı bir şekilde deneyimlemek gerçekten harika. Kurulan dostluklar, biriktirilen hikayeler, her seferinde yeni bir heyecanla seyahat etmek çok güzel. Mesleğimi takas etmek isteyeceğim çok fazla iş seçeneği de yok kesinlikle.

Fakat madalyonun diğer yüzünde; 20 kişinin tatil sorumluluğu, gidilen yerdeki operasyonel sıkıntılarla uğraşmak ve her seferinde insanların sana güvenmesini sağlamak da bir o kadar yorucu.Rehberlik yaptığım destinasyonların uzun uçuşlarla gidilen yerler olması da fiziki anlamda yıpratıcı olabiliyor; özellikle turlar arka arkaya geldiğinde.

patika-travel

Ancak kim ne derse desin, rehberlik; insanlarla iletişimi seviyorsanız yapılacak en güzel işlerden birisi. Ayrıca rehberlik yaptığım ülkelerin hiç birinin yerel diline hakim olmadan sadece iyi seviye İngilizce ile rahatça yapılabilen bir meslek!

seyahat-rehberi

Gönüllü Çalışmak

Gönüllü çalışarak hem kendimizden çok daha azına sahip olan insanların hayatına dokunup iyileştirebiliriz, hem yeni bakış açıları edinir hem de seyahat edebiliriz. Kenya’da Nyalenda Köyü’nde iki hafta boyunca gönüllü öğretmenlik yapan İrem Targul’e sordum..

İrem der ki “Gençtur’un dünyanın yüzlerce ülkesinde bulunan gönüllü çalışma kampı Kenya’da İngilizce ve matematik öğretmenliği ayarladım. Kenya’ya gelip evleri aileleri tanıtan oryantasyon sürecinden geçince fakirlik kavramı benim için yeni boyutlar kazandı. Bu köyle 10 çocuktan 1’i 3 yaşını göremiyor maalesef. İnsanların çoğu günde 1 veya 2 öğün yiyebiliyor maksimum. ve haftada 1-2 gün yatağa aç gidiyor. Oysa burada 1 öğünün fiyatı sadece yarım dolar! (1.5 TL) Köyde binlerce çocuk okuyamıyor çünkü aylık maaşı 50 dolar olan öğretmeni karşılayamıyorlar.

Bu iki hafta boyunca çocuklara ders vermek, oyun oynamak ve 90 çocuğa yemek pişirmek ana görevlerimizdi. Bunun dışında bu okulun yurtdışından yardım alabilmesi bir facebook sayfası hazırladık ve bizden sonra gelecek gönüllüler için yapılabilecek projeler üzerine dosyalar hazırladık.”

Spor Hocası Olmak (Crossfit, Yoga .. vb)

Youtube videoları ile başlayan bol yoga hevesim ve az bilgime karşı bana şefkat gösterip temel duruş ve hizalamaları öğreten çok sevgili Başak hocama sordum. Yoga hocalığında seyahat durumları nasıldır?
Başak Karslıoğlu anlatıyor.. buyrunuz..
“Yoga hocası olmak, insanlara birşeyler öğretmek değil, her bireyin kendisini keşfetmesi için onlara yol gösterici olmaktır. Öğrencilerinizin kendilerine alan açabilmeleri, sizin de bir yoga hocası olarak kendinize ne kadar alan açabildiğinizle doğru orantılıdır. Bunun için de  hep öğrenmeye aç, kendinizi besleme aşkıyla dolu olarak, o çalıştaydan o çalıştaya, o eğitimden o eğitime akmak, farklı şehirlerde ve ülkelerde, farklı kültürlerle bezeli, farklı bedenler ve farklı zihinlerle karşılaşmak, öğrenmek, tatmak, dokunmak için fırsatları kollamak gerekebilir.
Mesela, kendi içsel yolculuğumda, merakım ve ihtiyaçlarım doğrultusunda bu yıl için oluşturduğum planım: 2 Modülünü Avrupa’nın en yaşanılası şehrinden biri olarak gördüğüm Münih’te, kalan 4 modülünü ise Endonezya’da tamamlayacağım uzun ve farklı bir meditasyon tekniği eğitimine katılmak. Heyecan uyandıran tropikal Endonezya’da kimlerle dostluk kuracağımı, neler öğreneceğimi, nelerle karşılaşacağımı bilemem ama (ki işin en renkli yanlarından biri de bu) Almanya’da bulunacağım süre zarfında yeni şeyler keşfetmenin yanında, daha şimdiden yoga dersi vereceğim küçük bir öğrenci grubunun beni bekliyor olması 🙂
yoga-dersi

Yoga Hocası Olarak Kolay İş Bulunur Mu?

Gecici dersler vermek istiyorsanız evet, cok zor olmayabiliyor. Stüdyolarda derslere katılıp o ülke içinde bir network kurmak, hatta biraz uzun kalacaksanız blog ya da instagram hesabınız sayesinde öğrenci bulmak  o kadar da zor olmuyor.

Para yetiyor mu?

Örnekleri var, yanınıza az eşya, mümkün olduğunca sade ve basit bir yaşantı ile gezgin bir yoga hocası olmak bence mümkün. Zira bu dünya, korktugumuz kadar kötü degil 🙂
basak-yoga-hocasi

DJ Olmak

Seyahat etme aşkını partileme ve gece çalışıp gündüz bol bol gezecek boş zaman yaratma imkanı ile DJ’lik kadar harika kombinleyen başka meslek yoktur. Bir de baya cool bir iş.. insanların eğlenmesinden sorumlu, hafif tepeden bakan mitoloji karakterleri gibi insanlar DJ’ler benim gözümde. Seyahat ve DJ’lik nasıl birleştirilir Bora Yavaş ‘a sordum.. şöyle anlattı:

“İsim yapmış bir DJ isen “dream job” diyebilirim seyahat severler için. Genelde Cuma ve Cumartesi günleri yoğun çalışıp, geri kalan zamanda bol bol seyahat edebilirsin. Farklı ülkelerde çalmanın avantajı çok farklı insanların enerjileri ile çok güzel eğlenmek ve başka kültürlerin nasıl eğlendiğini görmek.

seyahat-etmek-icin-dj-olmak-bora-yavasHenüz isim yapmış bir DJ değilsen ama bir club’da insanları eğlendirebilecek seviyede çalma yeteneğin varsa.. Hazır mısın? Aynen isim yapmış bir DJ gibi ülke ülke gezip çalabilirsin! Sadece iyi setlere, iletişim yeteneğine ihtiyaç var mekan ayarlamak için. Ancak ücret durumları isim yapma ile paralel olarak artıyor. İsim yapmamış bir DJ (ülkenin kuruna bağlı olarak) 1000 TL civarında alabilir ve büyük ihtimal konaklama ve ulaşımı kendisi öder.

Ülke olarak nelerelerde iş bulmak kolay dersen.. İlk etapta Batı Avrupa zor derim. Doğu Avrupa ve Balkanlar ilk hedef olmalı. Ayrıca Tayland başta olmak üzere Asya’da da güzel partilerde çalabilirsin. Zira orda imajın Avrupalı olacaktır! 🙂 ”

bora

Çalıştığınız Şirket İle Yurtdışı Görevine Gitmek

Çoğu beyaz yakalının hayali olan çalıştığı şirket ile yurtdışı görevine gitmek konusunda; İstanbul’dan Almanya’ya giden aynı şirkette (hatta aynı katta) çalıştığım Can Kalafat’a sordum…  Yurtdışında çalışmayı şöyle anlatıyor..

Yurtdışında çalışmayı ve yaşamayı uzun zamandır isteyen birisiydim. Şirketimin bu firsatı sunmasının ardından Şubat ayında atlayıp Frankfurt/Almanya’ya yerleştim… Almanya Avrupa’nın neredeyse tam ortasında. Hollanda, Fransa, Belçika, İsviçre gibi ülkelere araba veya tren ile birkaç saat içinde ulaşabiliyor olmak gerçekten çok büyük avantaj. Ayrica Almanya’nın her eyaletinde de farklı güzellikler var. Hiç beklemediğin bir anda bir şehir seni kaleler, şatolar ve şarap köyleri ile karşılayabiliyor!

can-almanya

Cuma günlerini izin alıp 3-4 saat mesafedeki Münih, Köln, Amsterdam, Brüksel, Strasburg gibi şehirlerde uzun hafta sonu tatilleri geçrmek de mümkün.. Hem (benim de çok ilgili olduğum) gastronomi hem de sanat ve tarihi açışından dopdolu bir yer Avrupa kıtası. Ayrıca hayranı olup izleme firsatı bulamaığınız sanatçıların (Muse, Coldplay vb) şehrinizi yılda en az bir kez ziyaret etmesi de cabası! Bunların hepsinin yanında bambaşka bir kültürel gecmişle yetişmiş insanlarla bir arada yaşamayı öğrenmek de çok heyecan verici. Bence bu durumun avantajları say say bitmez. 🙂

Bir de merkezi bir Avrupa şehrinde yaşarsaniz Türkiye’ye de uzak olmazsınız. Frankfurt hava alaınından İstanbul’a günde ortalama 10 uçak kalktığını, hatta memleketim İzmir’e bile direkt uçuşlar olduğunu düşünürsek özlediğinizde eve 2.5-3 saatte uçabilmek paha biçilemez.

Peki Biraz da Avrupa’daki İzin Sürelerinden Bahsedersen..

Almanya’da ortalama bir iş veren, işe ilk girişten itibaren 30 gün izin veriyor + yılda ~13 gün resmi tatil var… eder 50 gün=10 hafta izin demek! 🙂  Expat kontratları bu konuda biraz daha farklı olabiliyor; benim 27 gün iznim var yine de Türkiye’ye göre avantajlı. 🙂

Lokasyondan Bağımsız “Dijital Nomad” Olarak Çalışmak

Son yıllarda yükselen trend ve pek çok insanın hayal işi (ecnebilerin “dream job” dediği :)) olan lokasyondan bağımsız çalışma konusunda “dijital nomad”imiz Elif Özgecan Çelik’e  bağlanıyoruz. 2016 yılı başından beri lokasyondan bağımsız çalışan, inbound pazarlama konusunda uzmanlaşmış bir dijital pazarlama uzmanı kendisi. İlk freelance çalışmasına İngilizlerle başlamış sonra devamı gelmiş. Hali hazırda Prag merkezli ama çalışanların ofiste değil sanal olarak takım kurduğu bir şirkette Avrupa-Ortadoğu-Afrika bölgelerinden sorumlu olarak çalışıyor. Şimdi işini ve yaşamını ondan dinleyelim

Sıradan bir iş gününü sorunca ..

9-6 çalışma düzeninin sıkı bir savunucusu olmamakla birlikte, gün içerisinde en verimli olduğum saatler bu aralığa denk geldiği için çoğunlukla bu sürede çalışıyorum. Bazen daha erken başlıyor, ona göre daha erken bitiriyorum, bazı günler ise 8 saatten az, bazılarında 8 saatten çok çalışıyorum. Biraz işimin yoğunluğuna, biraz da o gün ekstra yapmam gerekenlere bağlı. Aslında çalışma saatleri bakımından ofise giden herhangi bir kişiden çok da farkım yok. Ama çalışma saatlerimi belirlemek benim irademde. Ancak çalışma yerim ev-ofisim, bir kafe veya co-working space olabiliyor. Ya da sık sık seyahat ettiğim için bambaşka bir şehirde bir yer olabiliyor. Singapur’da Impact Hub’da çalışırken, Bali’de internet hızı nedeniyle radarıma takılan kafelerden çalışabiliyorum.

View this post on Instagram

A new workday begins in Ubud! ☕️

A post shared by Elif |📍Toronto (@elifozgecanhiz) on

Peki Avantajları ve Dezavantajları Nelerdir?

Önce dezavantajlar: her şeyden önce, ‘remote çalışma’yı, bu konsepti daha önce hiç duymamış kişilere anlatmak gerçekten ciddi bir zorluk ve mücadele. Çok uzun bir süre etrafımdaki kişilerin belki %90’ı bana işsiz muamelesi yaptı. Evden 9-6 çalışıyor olmamın imkansız olduğuna neredeyse eminlerdi. Gün içerisinde ev işlerini halletmem veya kahve randevularına gitmem beklenebiliyordu.  🙂 Anlamaya çalışıyorum, ama bir yandan ne kadar sıkı çalıştığımı gözetince çok saçma geliyordu bu sorular. Bir diğer önemli dezavantajı, yalnız çalışmak ve dolayısıyla sosyalliğin limitlenmesi. Ofisteki gibi yan masadaki arkadaşınıza birşey danışamıyorsunuz, ya da ‘hadı 10 dakika bi soluklanıp kahve molası yapalım’ diyebileceğiniz bir durum yok. Yalnız olmayı kabul etmeniz gerekiyor. Sonra, bir şirkete bağlı çalıştığınızdaki gibi yemek, sigorta, yılbaşı hediyesi gibi yan haklar olmuyor. Eğer bu detaylara çok takılan biriyseniz o zaman remote çalışma size göre değil, çok net. Sigortamı, öğlen yemeğimi, hatta sonra bulaşığını falan gayet kendim hallediyorum. 🙂

Ama bana kalırsa avantajlar dezavantajlarını kesinlikle geçiyor!

Kendi çalışma düzeninizi kurabiliyor, ister seyahat ederek, ister evinizden, ister kafeden çalışabiliyorsunuz. Trafikte saatlerce ofise gitmeye vakit harcamak zorunda kalmıyorsunuz. Bir de, zaman doldurma mentalitesinden çıkıp gerçekten verim odaklı bir iş düzenine geçiyorsunuz. Günün her saati benim için çok değerli ve işimin sorumluluğunu üstlenmek konusunda yalnız olduğum için daha farklı bir şekilde sahipleniyorum. Çalıştığım ekibimi çok seviyorum bir de. Herkes dünyanın başka bir yerinden, böylece birçok kültürden kişiyle düzenli olarak temastayım ve sürekli yeni birşey öğreniyorum.

Asıl merak ettiğimiz.. İşin Sayesinde Nerelere Gittin? 

İşimle doğrudan ilişkili olarak Prag ve Singapur’a gittim ve her ikisi de 2017 başından bu yana gerçekleşti. Her iki şehirde de ekiplerimiz olduğu için workshop yaptık ve müthiş keyifliydi. Tesadüfen ikisi de daha önce görmediğim şehirlerdi. Bunların dışında, işimin remote olmasından faydalanarak çok fazla seyahat ediyorum. Genelde insanlar tatil yaptığım kanısına varıyor, ancak ben gittiğim her yere işimi götürdüm (hem iyi ki hem maalesef galiba 🙂 ) ve hatta mevcut işime başladığımdan beri 1 gün bile izin kullanmadım; bayram tatillerini dahi yapmadım. Nerelere gittiğime dönecek olursam, Cape Town, Bali, İtalya, Antalya, Ankara ilk aklıma gelenler. Unuttuklarım olabilir. Bir de Prag ve Singapur var, iş nedeniyle gittiklerim. Bunların hepsi son 8 ay içerisinde gerçekleşti ve gerçekten bu fırsattan dolayı müthiş şanslı hissediyorum.

Yukarıda icra edenlerinden dinlediğimiz 7 mesleğe ek olarak ; Barmen/Barmaid Olmak, Barista Olmak, İngilizce (veya başka popüler dil) Öğretmeni Olmak, Dövme Sanatçısı Olmak ve Yazar Olmak gibi aklıma gelen sayısız meslek var. Ben bunları araştırmaya soruşturmaya devam edeyim. Sizler de bir yorumunuz & sorunuz & meslek öneriniz varsa mutlaka paylaşın! 🙂

Facebook Paylaş
Twitter Paylaş
Google+ Paylaş
LinkedIn Paylaş
Pinterest Paylaş
StumbleUpon Paylaş
+

10 Comments

  1. Mart 23, 2017 / 6:15 pm

    Merhabalar, çok emek harcadığınız bir yazı olmuş. Elinize sağlık.

    • zeynepcansoylu
      Yazar
      Mart 23, 2017 / 6:38 pm

      Cok tesekkurler ??

  2. Mart 23, 2017 / 9:54 pm

    Gezmek istedikten sonra her meslekte gezilir bence yaa, niyet önemli niyet ??

  3. çağrı
    Mart 24, 2017 / 11:40 am

    Bu yazıyı daha önceden okumuş olabilir miyim? Reenkarnasyon yaşıyormuş gibi hissettim kendimi…

    • zeynepcansoylu
      Yazar
      Mart 24, 2017 / 11:47 am

      evet evet – 2016 kasım ayında başlayan bir destan kendisi 🙂

      sürekli yeni meslek bulup ekliyorum sonuna 🙂

  4. Ümit güner
    Mart 26, 2017 / 7:23 am

    Medya sektorude bir cok ulkeyi gezmenizde yardimci oluyor. Calistiginiz program yada bolume gore surekli seyahat yapma imkaniniz oluyor.

    • zeynepcansoylu
      Yazar
      Mart 28, 2017 / 4:59 pm

      var mıdır yönlendireceğiniz biri?

      onu da ekleyelim listeye 🙂

  5. Gizem Avşar
    Aralık 21, 2017 / 9:19 am

    Yine çok keyifli bir yazı olmuş, elinize sağlık.
    Şu hayatta en çok karşılaştığım cümledir. Ooo siz de bütün dünyayı dolaşıyorsunuz. Her gün başka ülkedesiniz diye.
    O yüzden yazıyı baştan sonra acaba bir denizci görecek miyim diye okudum. Ama listeye koymamanınız iyi olmuş. Dezavantaj yazmaktan avantaj yazmaya yer bulunamayabilirdi 🙂

  6. Aralık 7, 2018 / 12:34 pm

    Günümüzde böyle kaliteli içerik keşfetmek iyice zorlaştı.

  7. Mart 13, 2019 / 10:55 am

    Elinize sağlık, güzel bir çalışma olmuş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bumerang - Yazarkafe