İlham Veren Kadınlar Serisi: Simla Talay ile Tanışın

0
shares
Facebook Paylaş
Twitter Paylaş
Google+ Paylaş
LinkedIn Paylaş
Pinterest Paylaş
StumbleUpon Paylaş
+
Bu Nedir?

İlham veren kadınlar serisinin 39. haftasından herkese selamlar & sevgiler. Serinin tamamlanıp 52 haftanın bitmesine yaklaştıkça geriye bakıp çok mutlu oluyorum. Birbirinden çok farklı ve çok ilham veren ve ortak noktası bolca gezmek olan pek çok kadınla röportajlar yaptım. Çoğunu bu seriye başlamadan bilmiyordum ve benim için en büyük kazanım onları tanımak oldu. Bu haftaki ilham perimiz ise Simla Talay.

tAn itibari ile Amerika’da olan, normalde Hamburg’da yaşayan ve çalışan, gezgin ve blogger kendisi. O zaman kahvemizi elimize alıp rahat bir köşeye kıvrılalım ve Simla’nın peşine takılalım…

S:Seni hiç tanımayanlar için biraz kendini tanıtabilir misin? 

C:Merhaba, ben Simla. Ege’de doğup büyüdüm. 2011 yılından beri de expat olarak yurtdışında yaşıyorum. Master eğitimim için geldiğim Belçika’dan sonra Almanya’ya taşındım. Son dört yıldır da Hamburg’dayım. Evliyim, mühendisim ve çok uluslu bir firmada satış müdürü olarak çalışıyorum.

Küçüklüğümden beri çok merak eder, çok hayal kurar ve çok soru sorarım. Yeni şeyler keşfetme ve öğrenme isteğim yurtdışına gelmemde büyük etken oldu. Zaman geçtikçe sosyal ve iş hayatı şartlarının daha iyi olduğunu, mesleki ve bilimsel bir çok yeniliğe yakın ve ulaşabilir olmanın verdiği avantajların ne kadar önemli olduğunu anlayınca kalmaya karar verdim.

Avrupa’da yaşamanın imkanlarını sonuna kadar değerlendirip, çokça seyahat etmeye çalışıyorum. Seyahat etmak sanırım benim en büyük ilham ve motivasyon kaynağım. İmkan buldukça değil, imkan yaratıp seyahat etmeyi, görüp keşfetmeyi ve yeni insanlar tanımayı çok seviyorum.

Son olarak da, yeni şeyler öğrenmenin hazzına, azmin zaferine, bilginin ve kadınların gücüne inanıyorum! 

S:Hamburg’da nasıl bir hayatın vardır? Sıradan bir gününü hayalimizde canlandırmamız için anlatabilir misin?

C:Hamburg’da eşim ve köpeğimizle karmaşadan uzak çok basit bir hayatımız var. Benim için sıradan bir gün işe gitmekle başlıyor. Çok yoğun ve zaman zaman seyahat gerektiren bir işim olduğu için, sağlıklı beslenme düzenimizi korumak adına öğünlerimizi olabildiğince evde eşimle birlikte hazırlıyoruz. Kahvaltı ve öğle yemeklerim iş yerinde genellikle kendi hazırladığım şeyleri yemek oluyor. Çalıştığı ortamda birçok milleten iş arkadaşlarım var. Çeşitliliğin olduğu, farklı dillerin konuşulduğu ortamlarda çalışmayı çok seviyorum.

İş dışında kalan zamanlarımın çoğunu eşim, köpeğim, yakın arkadaşlarım ve hobilerime zaman ayırarak geçiriyorum. Yoğun tempoda birçok şeye yetebilmek ve yetişebilmek adına olabildiğince günü, hatta haftayı önceden planlamaya çalışıyorum. Dijital ajandam gün icinde olamazsa olmazım.  Zaman bulunamamaktan yakınılan şeyler icin toplantı ayarlar gibi ajandamdan belli zaman aralıkları bloke ediyorum. Örnegin Salı, Perşembe, Cuma, ve Pazar günleri saat 9:30-10:30 arası kitap okuma gibi. Hatırlatma mesajı geldiğinde her şeyi bırakıp o bir saat kitap okuyorum  Kulağa çılgınca gelebilir ama birçok şey için inanılmaz ise yarıyor!

S:Şimdi Amerika’da ne yapmaktasın? Ne süreyle ordasın?

C:Amerika’ya gelme hikayem aslında son birkaç yıldır içinde bulunduğum bir sürecin sonucu.Yaklaşık 6 yıldır iş yaşamındayım ve bu sürenin son 5 yılını çok uluslu gıda firmalarının Ar-Ge departmanlarında ürün geliştirme mühendisi olarak geçirdim. Özellikle son yıllarda sektörün ana “iş” kısmı nasıl dönüyor acaba diyerek, kendimi bu yönde geliştirmeye, kariyer planlamamı bu doğrultuda yapmaya başladım.

Sonuç olarak da mesleğim olan mühendislikten kopmadan yaklaşık üç aydır İş Geliştirme ve Satış alanında çalışmaya başladım. Bu yeni işim nedeniyle, firmanın ana merkezinin bulunduğu Amerik’ya 2 aylığına eğitim için geldim. Anlattığım bu hikaye, kariyerinde yeni yollara girmek, kendini olduğundan biraz daha farklı geliştirmek isteyenlere minik bir ilham kaynağı olur umarım.

Şu anda yaklaşık 3 haftadır Missouri eyalatindeyim ama eğitimim sonrasında, eşimle Christmas tatillerini de kullanarak Chicago ve Newyork’ta olmak üzere iki haftalık bir tatil yapacağız. Bu iki şehir için şimdiden çok heyecanlıyım!

S:”İyi ki buradayım!” dediğin anlara örnekler var mıdır?

C:Almanya’yı gerçekten çok seviyorum. Özellikle Hamburg, Berlin’den sonra içinde en çok farklı kültürü barındıran, yaşanması çok keyifli bir şehir.

Sistem günlük hayatı olabildiğince kolaylaştırmak, düzen içinde yürümesini sağlamak adına tasarlanmış. Bu benim çok hoşuma gidiyor. Örneğin, toplu taşıma dakik bir şekilde sizi şehrin her yerine güvenli bir şekilde ulaştırıyor. Bunu şu an Amerika’da öyle çok arıyorum ki! Bulunduğum şehirde toplu taşıma resmen sıfır ve güvenli bir taşıma aracı olarak görülmüyor maalesef.

Bunların yanı sıra toplumun düzen intizam konularında duyarlılığı oldukça yüksek. Örneğin sokağınızda kaldırım taşının kırılması gibi olmaması gereken bir durum oluştu. Bilin ki bu durum dakikalalar içinde insanlar tarafından gerekli mevkilere bildirilir ve gerekli önlemlerin alması sağlanır. Bu durumlari özetleyen şöyle bir söz var burada “Her Alman aslında küçük bir polistir“. 

Tüm bunların yanı sıra nefes alabildiğiniz yeşil alanların yürüme mesafesinde olması büyük bir ayrıcalık benim için. Ayrıca hayvanları seven, çevreci, kişisel görüş ve tercihlere saygı duyan bir toplumda olduğum için iyi ki buradayım diyorum.

S:”Yok artık bu kadarı da olmaz” dediğin, çok şaşırdığın kültür şokları yaşadın mı?

C:Alman kültürü, eğer direk Türkiye’den Almanya’ya geliyorsanız sizi biraz zorlayabilir. Ben arayı iki yıllık Belçika ile geçirdiğim için yumuşak geçiş oldu sayılır.

Neler zorlar sizi derseniz: Almanlar bilindiği gibi oldukça direkt bir iletişim tarzına sahip. Satı aralarını okumak, aslında öyle demek istememiş ama nazaketen öyle demiş gibi bizim kültürümüzün iletişiminde olan şeyler pek yok. Bu direkt iletişim tarzı ilk başlarda biraz şaşırtıcı olabiliyor. Ama alıştığınızda ve bakıldığında aslında hayatı oldukça kolaylaştıran, acaba bunu mu demek istedi diye kafa yormaya gerek bırakmayan bir tarz. Ben seviyorum direkt iletişimi ve bu konuda Almanlaştım diyebilirim.

İkincisi kişisel alanlarının bizim kültürümüze kıyasla girilmesi zor bir alan oluşu. Örnek verecek olursam, yeni tanıştığınız bir Alman sizinle kısa sürede samimi olmaz. Sizi tanıması ve güvenmesi için biraz uzunca bir zaman gerekebilir. Bu durum bizim gibi sıcak kanlı kültürlerden gelen insanlar için biraz zorlayıcı olabiliyor.

6)Hamburg’dan nerelere geziler yapıyorsun? Yakın rotalar için önerilerin nedir?

C:Hamburg hem tarz hem de konum olarak İskandinav ülkelerine oldukça yakın. İsveç ve Danimarka’ya günü birlik olmasa da arabayla kolayca gidilebiliniyor. Hollanda ve Belçika’nın bazı şehirleri de aynı şekilde. Onun dışında yakın noktalar olarak, Luebeck ve Bremen kesinlikle görülmesi gereken şehirlerden.

Kuzey Denizi sıcak geçen yazlarda muhteşem, Ege’deymişsiniz gibi hissediyorsunuz. Buradaki sahil kasabaları Sylt, Travemunde ve Sank Peter Ording Hamburg’a oldukça yakın, listeye mutlaka eklenmeli.

S:Dünyada yaşamak istediğin diğer ülke ve şehirler nerelerdir? Neden?

C:Kesinlikle İzlanda’da da bir süre yaşamak isterdim! İki yıl önce tatil için gitmiştik ve o tarihten sonra benim için gezdiğim ülkeler İzlanda’dan önce ve sonra olarak ikiye ayrıldı. Buzullar, gayzerler, kuzey ışıkları ve daha sayamadığım olağanüstü doğasının tadını bir süre çıkarmak isterdim. Bir süre diyorum çünkü bence İzlanda ömür boyu yaşanamayacak kadar soğuk!

Paris’te  de bir süre yaşamak isterdim sanırım. İçinde sayısız müzeleri olan şehirlere bayılıyorum. Paris de öyle bir şehir. Her seferinde gidilecek bir sürü müze ve sergi mevcut. 

Son olarak, henüz hiç gitmemiş olmama rağmen New York bana ruh ikizi şehrim olacakmış gibi geliyor. Yaşayan, içinde birçok farklılıkları barındıran, tek düze olmayan şehirleri çok seviyorum. Sanırım New York da bunlardan biri ve orada olmaktan çok keyif alacakmışım gibi bir his var içimde! 🙂 

Kısa Kısa:

  • Yeni bir yere varınca ilk iş ne yaparsın: Eşimle ilk gittiğimiz yerde burada şu meşhur, onu şurada yiyelim muhabbeti geçer. Bu durumda sorunun cevabı yemek yemek oluyor. Diğeri de biraz tuhaf gelebilir ama benim ilk yaptigim şeylerden biri de market gezmek! Farklı ürünleri incelemeyi, fiyat kıyasmaları yapmayı çok seviyorum. Hatta geçen Paris’te market gezerken Ar-Ge’sini yaptığım ürünleri rafta görünce çok mutlu oldum. 
  • Seyahatlerinde her zaman yanında olan 3 şey: Seyahati planladığım excel dosyam , not defterim ve seyahat boy minik bir ilk yardım çantam.
  • Yemeklerini en sevdiğin 3 ülke: Türk mutfağını saymazsak, İtalya, İspanya ve kesinlikle Fransa!
  • Bıkmadan defalarca gidebileceğin 3 ülke: İzlanda, İspanya ve Amerika.
  • Ruh ikizin şehir/ülke: Barselona, yasadığım şehir Hamburg, ve bir de sanki New York olacak .

Bi’ Takım Faydalı Linkler

Röportajı okurken aralara serpiştirdiğim linklere sabır gösterip girmemediyseniz Simla’yı takip etmek için faydalı linkleri nazikçe aşağıya bırakıyorum:

instagram: Simla Talay

blog: whatsimlasays

Facebook Paylaş
Twitter Paylaş
Google+ Paylaş
LinkedIn Paylaş
Pinterest Paylaş
StumbleUpon Paylaş
+

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bumerang - Yazarkafe